İzmir’in Menderes ilçesinde 17 Mayıs 2014’te Ahmetçik İlkokulunda görevli Saadet Özkan öğretmenin, okulda 22 yıldır okul müdürü olarak görev yapan evli ve iki çocuk babası Adil Ş.’nin 6 kız öğrenciye yaptığı cinsel istismarı ortaya çıkarmış, ardından Adil Ş. gözaltına alınmıştı. Adil Ş. 1,5 yıl tutuklu kalmasının ardından tutuksuz yargılanmak üzere serbest bırakılmıştı.Bitme aşamasında olan dava, aynı okulda görev yapan öğretmen Saadet Özkan’ın BİMER’e şikayeti ile tekrar kamuoyunun gündemine gelmiş, 26 Haziran 2016’da görülen davanın duruşmasında mahkeme heyeti sanık Adil Ş.’nin oy çokluğu ile tutuklanmasına karar vermişti. İstismarcı okul müdürü toplamda 82 yıl 6 ay hapis cezasına çarptırılmıştı.

"ULUSLARARASI KADINLAR CESARET ÖDÜLÜ" ALDI

İzmir'de cinsel istismar olayını ortaya çıkarmak için verdiği mücadeleden dolayı ABD Dışişleri Bakanlığı’nın, "Uluslararası Kadınlar Cesaret Ödülü"nü aldı. Aldığı ödüllerin ardından UCIM Saadet Öğretmen Çocuk İstismarı ile Mücadele Derneğini kuran Saadet Özkan Çanakkale’ye geldi. Basın toplantısı düzenleyen Özkan’ı Çanakkale Belediye Başkanı Ülgür Gökhan da dinledi. Saadet Öğretmen ve Başkan Gökhan derneğin faaliyetleri ve Çanakkale’de de neler yapılabileceği konusunda fikir alışverişinde bulundu.

"ÇOCUKLARINIZI YIKAMAYIN"

Özkan cinsel istismara uğrayan çocukların ebeveynlerine neler yapmaları gerektiği ile ilgili konuşarak ilk adımda çocuklarını yıkamamaları gerektiğini söyledi. İstismara uğrayan çocukların üzerindeki kıyafetlerin hemen temiz bir poşete konularak adli makamlara ve çocuk izlem merkezlerine gönderilmesi gerektiğine dikkat çekerek şu ifadeleri kullandı, “Çünkü çocuğun üzerindeki patolojik bazı kalıntılar istismarcının çok daha ceza almasını sağlayacaktır. Bu deliller bizim için önemli. Onun dışında ailelere şunu söylüyoruz; çocuklar okula gittiklerinde ‘Ne yemek yedin?’ sorusu yerine, ‘Günün nasıl geçti?’ sorusu ve çocuk haklarında da bedenleri ile ilgili mahremiyet eğitiminin verilmesi. Biz bireyler bile 60 cm alandan içeriye birisinin girmesini istemeyiz. Ya da fotoğraf çekilirken bile tanıdık tanımadık hiç fark etmez dokunmasını istemeyiz. O yüzden çocukları gıdıklayarak sevmek, ısırarak öpmek, çocukları dudağından öpmek; ya da onlara aşkım, sevgilim gibi sözlerde bulunulması çok doğru eylemler değil. Çünkü çocuğun kendi beden hakları var ve aslında çocuklar çok da öpülmekten hoşlanmazlar. O yüzden biz okullardaki ebeveyn, öğretmen eğitimlerinde diyoruz ki, çocuklara dokunarak değil, sözlerinizle hitap edin çünkü bir çocuğun aslında başını yalnızca sevmek bile bir sevgi. Çok da ileri boyuta gidilmesini doğru bulmuyoruz. İstatistikler ve bize gelen dünyadaki örneklerde bunu aşağıya çekmiş tüm ülkelerde bu çalışmalar yapılmış. Biz toplum olarak fazla seviyoruz sarılmayı, dokunmayı ama çocuklar bu dokunma eylemlerinden hoşlanmıyorlar. Gelen vakalarda da şunu görüyoruz, ‘Aynı babam gibi bana sarılmıştı’ ‘Dedem gibi beni öpmüştü ama ileriye gitti ve ben çok korktum’ Çünkü tehdit ediliyor çocuklar. O yüzden bu eğitimler, buradaki cinsel istismar, mahrem eğitimi ve dokunmak ile ilgili bütün eğitimlerin okullarda ayrıca muhtarlıklarda, kent konseylerimizde; azalara, üyelere verilmesini çok önemsiyoruz”

"ÇOCUKLAR ARTIK KONUŞMAYA BAŞLADI"

Z kuşağı yani 2004’ten sonra doğan çocukların algılarının çok yüksek olduğunu belirten Saadet Özkan açıklamalarının devamında şunları söyledi, “Çocuklar daha 1 yaşında 2 yaşında ellerinde telefon, her şeye çok hızlı ulaşıyorlar. Sosyal medya, yapay zeka tüm bunlar algılarını çok açmış durumda. İyi olduğu kadar kötü yanları da var. Fakat istismar ile cinselle ya da bu kelime ilgili vakalarda direkt çocuklarına karşısına istismar haberi çıkıyor. Mesela Bodrum’daki bir vakada televizyondaki bir istismar haberi çıkıyor. Haber çıktığında çocuk donarak kalıyor ve annesine diyor ki, ‘Bana öğretmenim bunu yapıyor anne’ Yani çocuk konuşuyor. Eskiden ‘Kol kırılır, yen içinde kalır’ Sus küçüğün, söz büyüğün’ gibi atasözlerimiz ile de susturduğumuz çocuklar artık konuşmaya başladı. Yani aslında yüzyılların, çağların sorunlarında çocuklar konuşmaya başladı. Çocuklar konuşuyor ama biz çocukların konuşması kısmında neler yapmamız lazım? Yerel yönetimler, ortak protokoller İstanbul sözleşmesi ile birlikte harekete geçirmeliyiz. Neden harekete geçirmeliyiz? Bizim fark etme, önleme tedbirleri ve böyle bir durum olduğunda öğretmenin açığa alınıp ya da köy yerine sürünülmesi değil görevden alıkonulmasını sağlamamız lazım. Yani sorunları burada çözmeliyiz. Çocuklar konuşuyor da bence bizler neler yapmamız gerektiğini bilmiyoruz. Yapmamız gerekenleri harekete geçirmeli, puzzleda eksik parça bırakmamalıyız.”