thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Haklılığımızdan Kuşku Duymak
Tarih: 23-10-2022 09:03:00 Güncelleme: 23-10-2022 09:03:00


Türkiye’de son yıllarda hoşnutsuzluk tavan yapmış durumda, negatif enerji salınımı yüksek. Toplumun neredeyse yarısında var olan “her şey boşuna duygusu” dalga, dalga yükseliyor. Havada çaresizlik var, çaresizliğin yarattığı öfke var, nefret var. Ancak bu duyguların varlığı hepimizin yaşam kalitesini etkiliyor. Dahası aynı toplumda yaşadığımızdan, bu negatif enerjiler bütün topluma yayılıyor. Çünkü insan organizması elektromanyetik frekanslar yayar, hücreler, dokular, organların hepsinin farklı frekansları vardır. Hasta ve sağlıklı insanların frekansları birbirinden farklıdır. Kişinin olumsuz duygu ve düşünceleri vücudun kendi içindeki iletişimi bozup kişiyi hasta etmekle kalmaz, etkileşimde olduğu insanları da olumsuz etkiler.

 

İnsan; her türlü adaletsizlikler karşısında, bu adaletsizlikleri yaratanların suçluluk duymasını, utanmasını bekliyor. Ancak bu kişilerin büyük bölümünün iç hesaplaşma yapması, kendisini sorgulaması ne yazık ki söz konusu değil. Gelişmiş insan, kendi içsel değerleriyle barışık olmadan yaşayamaz. İç barışı sağlamak hem dinin hem de felsefenin işaret ettiği çok önemli bir ihtiyaçtır ve bu norm ahlakın en temel değerini oluşturur. Ancak insanlarımız çoğunlukla, hangi düşünceyi savunurlarsa savunsunlar, haklılıklarından hiç kuşku duymuyorlar. Bir iç hesaplaşmaya girdiklerini söylemek zor. Günün sonunda kişinin “kendisiyle konuşarak” günün muhasebesini yapması, kültürümüzde yaygın bir pratik değil. Herkes kendini haklı görüyor, yanlış yapabileceğini düşünmüyor ve yanlışlarıyla yaşamaya devam ediyor. İnsanlar arası sevgi, güven, dayanışma ve iş birliği bu süreçte giderek kayboluyor. Önce olumsuz duygular iletişim kalitesini bozuyor, sonrasında insanlar birbirlerinden uzaklaşıyor, yalnızlaşıyorlar. Hem de kalabalık içinde yalnızlaşıyorlar. Çünkü insanların birbirini anlama çabası yok, yardımlaşma yok, dayanışma yok. Fazlasıyla var olan ise, birbirine tahammül edememe duygusu.

 

Karanlık orta çağ döneminin “özgür ruhu” olarak tanımlanan Lupelius’un, 9. Yüzyılda kaleme aldığı el yazması ünlü kitabı Tanrılar Okulu’nda (The School for Gods) dile getirdiği bir felsefe var. Yazar Stephano D’Anna, bu el yazma kâğıtları orijinal haliyle kütüphaneden çıkarır ve kitap haline getirir. Bu kitap birey olma yolunda bir kaçışın hikâyesidir. D’Anna; kendi içine yaptığı yolculukta öğrendiği dersleri okuyucuya aktarır. Yaşam yolculuğunu; akıntıya karşı yüzen somonların izlediği yola benzetir. Bu yolculuk; korkutucu ve muhteşem, zor ve keyifli, yorucu ama bir o kadar da gereklidir. Bu süreçte; tepkilerini, düşüncelerini, inançlarını, davranışlarını, kısaca kendini gözlemleyerek düzeltme yönünde çaba harcar. Bu yolculuğunda ona eşlik eden “Mea Culpa” sözüdür. Yani “Her şey benim hatam; evrende yaşamakta olan başka hiç kimsenin hatası değil, tek suçlu benim.” Bu felsefeye göre; yaşam birbirine paralel iki hat üzerinde ilerler. Birinci hat bize doğru akan “olaylar” ve sonrasında oluşan “koşullar”, diğer hat ise duygularımızı ve ruh halimizi yaratan “durumlar”. İnsanlar kendi yaşamlarına odaklanarak, bu durumun dışımızda gelişen olaylardan kaynaklandığına inanırlar. Gerçek tam tersidir; bizim “oluş” durumlarımız uygun olayları kendine çeker.

 

Olaylar, düşüncelerimizin ve “oluş” durumlarımızın gözle görünür halidir. Sanki bizim irademizden farklı, bağımsız olarak ortaya çıkıyormuş gibi görünen bu olayları aslında biz yaratıyoruz. Olması için sürekli yakaran ve farkında olmadan olayları hayata geçiren biziz. Yaşam olaylardan meydana geliyor, ancak daha fazlası ruhsal durumlarımızdan oluşuyor. Ruhsal durumumuzun; yaşam koşullarımızdaki ve karşılaştığımız olaylardaki rolünü bilmiyoruz ve yaşamımızı anlamsızca tüketiyoruz. Mevcut eğitim sistemi, bize düşüncelerimizi yönetmeyi öğretmiyor. Sıradan kültür de duygu ve düşüncelerin bu gücünü bize öğretmiyor, tam tersine bizi bu gerçekten uzaklaştırıyor. Olaylar ve durumlar arasında bir benzerlik ilişkisi var. Bizim göremediğimiz bu ilişkinin bir sebep- sonuç ilişkisi değil, fark edemediğimiz bir özdeşlik olduğu. Görmemizi engelleyen, içsel durumumuz ile bizim dışımızda oluşan olaylar arasındaki zaman farkı. İlk aşamada ruhsal durumumuz, zaman boşluğunda dışımızdaki olaylara dönüşme sürecine giriyor ve ikinci aşamada olaylar karşımıza çıkıyor. Bütün ruh hallerimiz; duygular, düşünceler, heyecanlar vs. unuttuğumuzu sansak da bilinç ya da bilinçaltında mevcut. Zaman içinde olayları çekiyor ve bize yaşatıyor. Gerçekleşmesi değişik süreler alsa da sonunda mutlaka bize ulaşıyor.

“Oluş” ve ruhsal durum başımıza gelen olayların temel belirleyicileri. Bu nedenle kişinin kendisine rağmen, onun dışında başına gelecek hiçbir olay yok. Dolayısıyla sahip olduğumuz yaşam ile düşüncelerimiz, tutkularımız, heyecanlarımız arasında çok yakın bir ilişki var. Duygu ve düşüncelerimize hâkim olursak, yaşamımızın kontrolünü ele geçirebiliriz. Ancak davranışlarımızı dış olayların belirlediğine olan inancımız, doğru düşünmemizi engelliyor. Örneğin, yaşadığımız bir olay, aldığımız bir haber ya da bir karşılaşma sonucu oluşan huzursuzluk, kaygı, şaşkınlık gibi duygularımızın, bu olayların etkisiyle ortaya çıktığını düşünüyoruz. Aslında bunun tam tersi de olsa, “oluş” durumumuz bunları dışımızda gerçekleşen olaylar olarak kabul ediyor. Gerçekte bu olayları belirleyen ve önceden ilan eden, kendi “oluş” durumumuz. Unutmamamız gereken; iyi ya da kötü bir olayın başımıza gelmesi için, önce bizim içimizde onun gerçekleşme koşullarını yaratmamız gerektiğidir. Çünkü evren olduğu haliyle mükemmeldir, değişmesi gereken insanın kendisidir.

 

Umutsuzluk ve yılgınlıktan uzaklaşmak için öncelikle kişisel ataleti yenmek gerekiyor. Atalet tembelliktir, yorgunluktur, yavaşlamaktır, düş kırıklığı, tükenmişlik, tepkisizliktir. Bütün bu duyguların insanı kuşatması ve ruhunu ele geçirmesidir. Yaşamda neyi, nasıl yapacağımızı bilmek zorundayız. Yapmamakla neler yitireceğimizi, yaparak neler kazanacağımızı bilirsek, bizi durduran ataleti kolaylıkla yenebiliriz.

 

Tarihsel süreç içinde insanın ne denli yıkıcı, yok edici olduğunu, yıkıcılığının ulaştığı inanılmaz boyutları, yaşanan trajedileri biliyoruz. Ancak bunun yanında, tarihte hiç görülmediği kadar gerçeğe ve bilgiye hepimiz kolaylıkla ulaşabiliyoruz. Çağımızda insanlık zor bir dönemden geçiyor ve küresel ölçekte sorunlar herkesi etkiliyor, insanlar mutsuz ve umutsuz. Bir tarafta ideolojik ve duygusal körlük yükseliyor, ancak diğer tarafta insan sevgi ve dayanışmasının, sabrın, metanetin, iyiliğin, hoşgörünün, vicdanın çok derin tarihsel kökleri var. Sorunları çözmenin şifreleri de zaten burada yatıyor. Hepimizin yaşadığımız dönemi anlamaya, uyum içinde bir görüşe ve bütünleşmeye ihtiyacı var. Bu ihtiyacı karşılayabilmek, bugün sahip olduğumuzdan farklı bir bilince ulaşmamıza bağlı. Bu nedenle olaylara bakışımızı değiştirmemiz, karşımızdakini onaylamasak bile anlamamız, anladığımızı onunla paylaşmamız gerek. Yanlış kararlarımızın sorumluluğunu üstlenmenin, haklılığımızdan kuşku duymanın çok önemli birer erdem olduğunu öğrenmek zorundayız. Yoksa kendimizi sürekli haklı görme sonucunda; birbirimizi acıtarak, inciterek, yok sayarak ne bireysel ne de toplumsal huzuru sağlamamız mümkün. Bilmeliyiz ki, dünyayı ancak uyum ve bütünlüğe sahip kişiler iyileştirebilirler.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

NOT: Bu makale; Yol Akademi Yayınları’ndan çıkan, RUHSUZLUK adlı kitabımda yer alan bir makalemin gözden geçirilmiş halidir.



Bu yazı 21939 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI