Birileri bir yerde başkan olduysa, birden otorite oluvermiş bakıyorsunuz. Üstüne vazife olsun olmasın, kişilerin yaşantısına müdahil olmaya başlıyor. Toplumu kendine göre biçimlendirmeye çalışıyor. Başkan olunca otorite kispetini de bacağına geçiriveriyor doğal bir hâl gibi. Ne çabuk, nasıl olunuyorsa olunuyor her şey o “başkan”dan sorulmaya başlanıyor.

Gökçeada kent konseyi başkanının “İmroz’un 1964 Belleği” başlıklı bir sergiyle ilgili yapmış olduğu uzun bir açıklaması var. Kısaca “bu sergiyi Gökçeada’da açtırmayız” açıklamasında bulunuyor kent konseyi başkanı.

Bu açıklama, Kent konseyi başkanının, başkanlıkla ilgili görevlerinin ne olduğuna dair bilgi eksikliği ya da bilgi yanlışlığı taşıdığını bize gösteriyor.

Kent konseyi, demokratik bir yapıdır. İçinde yer alan temsilcilerinin de demokratik tavır ve tutumları üst seviyede olduğu düşünülür. Kent konseyi başkanı da her hangi bir kuruluşu temsil etmek üzere, diğer kuruluş temsilcileriyle birlikte kent konseyi genel kurulunu oluşturan bir kişidir. Kent konseyi bu haliyle, sivil toplumun ortaklık anlayışıyla kentin önceliklerinin ve sorunlarının tartışıldığı ve çözümler üretildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik bir mekanizma özelliği taşır.

Bu mekanizmanın görevleri yönetmelikle belirlenmiştir. Bunlardan biri, “Kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmektir.  Ve yine bir başka görevi de “Yerel düzeyde demokratik katılımın yaygınlaştırılması, hemşerilik hukuku ve ortak yaşam bilincinin geliştirilmesini, çok aktörlü ve çok ortaklı yönetişim anlayışının benimsenmesini sağlamaktır.

Yönetmelikte Kent konseyi başkanının görevi çok nettir. Kent Konseyi Genel kuruluna ve yürütme kuruluna başkanlık yapar. Kent konseyinin en yetkili organı olan genel kuruldan çıkan kararların süreç içinde demokratik usul ve esaslarla oluşturulmasını gözetir ve genel kuruldan çıkan kararı belediye meclisinde sunar.  Son olarak da, belediyeye sunulan kararın uygulanma süreçlerinin izlenmesi görevinin de yürütülmesini sağlar. Bu kadardır kent konseyi başkanının görevi. Ama bizde kent konseyi başkanı olan kendisi kent konseyi oluveriyor ve olur olmaz her yerde “başkan olarak” demeç veriyor. Açıklama yapıyor. 

Kent konseyi kentte açılacak sergiye “kent konseyi olarak” ambargo koyamaz. Bu açıklama olsa o kişinin kendi kişisel görüşüdür ve kent konseyi kimliğinin kullanılması asla kabul edilemez. Çünkü içeriğinden bağımsız olarak söylüyorum; kent konseyi genel kurulundan karar olarak çıkmayan her hangi bir fikrin ya da kararın açıklanması olamaz. Kent konseyi başkanlığı bir makam değildir, kent konseyinde başkanlık sistemi yoktur. Kent konseyi sivil ve çok ortaklı bir danışma mekanizmadır.

Duruma sakin bir halde yaklaşmak gerekirse olması gereken, serginin o kentte açılabilmesi için kent konseyinin destek olmasıdır aslında. Çünkü, yukarıdaki satırlarda da yer verdiğim gibi, yönetmelikle “kentin kimliğine ilişkin tarihi, kültürel, doğal ve benzeri değerlere sahip çıkmak ve geliştirmek” diyerek görev verilmiş kent konseylerine. Bu göreve dayanarak, sergiyi düzenleyecek kişi ya da kurumlara yardımcı olarak katkı sağlayan bir işlevi yerine getirmek gibi demokratik bir tutum sergilenmesi gerekirken tam tersi bir şekilde anti demokratik bir tutumla yasaklanması için demeç veriliyor. Kent konseyinin böyle bir kararı var mı? Hayır, yok. Bu anlayış ve tutumla yapılan başkanlıklara da kent konseyinde yer yok. Öyle olan yerde de kent konseyi yoktur. Öte yandan böylesi açıklamalar, o kentin kendisini, kurumlarını ve ortak yaşam kültürünü de zedeler.