thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Dr. Mithat Atabay


Facebookta Paylaş









Atatürk Ankara’ya Gelişi ve Ankara Ziraat Mektebi
Tarih: 27-12-2017 12:24:00 Güncelleme: 27-12-2017 12:24:00


2017 yılı Sonbaharı’na kadar Meteoroloji Genel Müdürlüğü olan “Ankara Ziraat Mektebi” Keçiören’e giderken Fatih Köprüsü’nün hemen solunda yer alır.  Ön kısmında Ziraat Fakültesi’nin üzüm bağları bulunur. Şimdi Ankara’nın en değerli arazilerinden birisidir.  Bu değer iki açıdandır. Birincisi maddi, ikincisi tarih açısındandır. Biz bu yazımızda tarih açısından değeri üzerinde duracağız.

 

1919 yılında Ankara’ya bağlı sayfiye yeri olan kenarından Çubuk Çayı’nın temiz şekilde aktığı, çayın içinde ördeklerin yüzdüğü Keçiören Köyü’nün bağlarının arasındaki bir tepenin üzerinde bir bina yükselir. Bu bina İttihat ve Terakki’nin Örnek Çiftlik kurmak ve yeni tarım tekniklerinin öğretilmesi için açtığı Ankara Ziraat Mektebi binasıdır. Yeni Türkiye’nin temelleri burada atılmıştı. Odaları, koridorları ve bahçesi bu tarihe tanıklık etmiş ve tarih burada yazılmıştır.

Mustafa Kemal Paşa, üç eski otomobille güç bela Sivas’tan Ankara’ya gelebilmişti. Tarihler 27 Aralık 1919’u gösteriyordu. Otomobiller o kadar eskiydi ki, ikisinin bazı tekerleklerine havalı lastik yerine, çul-çaput ve paçavralar doldurulmuştu. O zaman Ankara’da bir kolordu vardı, 20.Kolordu… Komutanı Ali Fuat Cebesoy Paşa’ydı. Ali Fuat Paşa, Mustafa Kemal ve beraberindeki heyeti çok güzel karşılamıştı. Ankara oldukça küçük bir şehirdi. Ankara’da bulunan tren istasyonu İngilizlerin işgalindeydi. İttihat ve Terakki Kulübü ve hemen yakınındaki şehir bahçesi Fransızların elindeydi. İşgalci askerler arasında Afrikalı askerler dikkat çekiyordu. Karşılama töreninden sonra Mustafa Kemal Paşa, Vilayetten sonra Ziraat Mektebi’ne gitmiş ve burasını karargâh olarak seçmişti. Bu bina Ankara’da Kurtuluş Savaşı’nın başlangıç yeri ve karargâhı olacaktı. O nedenle bu tepenin ismi  “Karargâh Tepe” olarak anılmaya başlandı. 1919 yılında Ankara Ziraat Mektebi iki katlı bir binaydı. Heyet-i Temsiliye Başkanlığı sayılan ve Atatürk’ün çalışma odası daha sonra müze haline getirilmişti. Erzurum Kongresi sırasında seçilen Heyet-i Temsiliye üyeleri; Mustafa Kemal, Rauf Bey, Raif Efendi, İzzet Bey, Servet Bey, Şeyh Fevzi Efendi, Bekir sami Bey, Sadullah Efendi ve Hacı Musa Bey’di. Kazım Karabekir de Heyet-i Temsiliye’ye katılmıştı. Sivas Kongresi sırasında seçilen Heyet-i Temsiliye üyeleri Mustafa Kemal, Hüseyin Rauf,  Eyüpzade İzzet, Hoca Raif, Hacısalihzade Servet, Sadullah Efendi, Hacı Fevzi, Hacı Musa, Bekir Sami, Refet Bey, Kara Vasıf, Mazhar Müfir, Ömer Mümtaz, Hüsrev Sami, Hakkı Behiç ve Ratipzade Mustafa Bey’di ve bir kısmı Mustafa Kemal Paşa ile Ankara’da bu karargâh binasında çalışacaklardı.

 

Ziraat Mektebi’nden eski Ankara büyük ölçüde görünürdü. Sadece Ankara Kalesi’nin bulunduğu ve şimdi Altındağ denen tepenin arkasında kalan Hamamönü ve Samanpazarı kısmını görmek mümkün değildi. Ankara Ovası’na genellikle sabahları sis basardı. Mustafa Kemal Paşa’nın Ankara’da Ziraat Mektebi’ndeki yaşamı ve çalışmalarını en iyi iki kişi ve onların eserleri anlatır. Bunlardan ilki Mazhar Müfit Kansu’dur. Mazhar Müfit Bey, bizzat Mustafa Kemal Paşa’nın isteği ile yaşananları kaleme almış ve “Erzurum’dan Ölümüne Kadar Atatürk’le Beraber” adı ile iki ciltlik eserinde anlatmıştır. Burada yaşananları en güzel anlatan ikinci kişi Halide Edip Adıvar’dır. Onun “Türk’ün Ateşle İmtihanı” eseri Ankara’daki o müthiş anları en ayrıntılı şekilde gözler önüne sermiştir. Karargâh binası Ankara şehrinin dışında kalsa da her an tehdit ve saldırılara açıktı. O nedenle Mustafa Kemal ve beraberindekiler her dakika teyakkuz durumdaydılar. Halide Edip Hanım’ın anlatımıyla onları her an koruyan ise sadece bir köpekti. Bazı adamlar bir gece bina yakınına gelmişler, köpeği de öldürmüşlerdi. O gece bütün telgraf telleri de kesilmişti. Bütün gece karargâhın etrafı silah sesleri ile inlemişti. Bu sırada Mustafa Kemal Paşa’nın böbrek sancıları tutmuş ve acıdan kıvranmaktaydı. Tehlikenin yaklaştığını hissettiği sırada karargâhta bulunan birkaç subay, tabancalarını çekerek kapıyı ve merdivenleri tutmuşlardı. Mustafa Kemal Paşa da tabancasını yastığının altına koymuştu. Bu sırada yatağından kalkar, ikinci kattaki koridorda bir baştan bir başa yürüyerek durum değerlendirmesi yapar. Zira tehlike sadece kendisi için değildir. Arkadaşlarının hayatı ve başlattığı bağımsızlık hareketi de tehlikededir. Mustafa Kemal Paşa direnecekti.

O sırada derme çatma olan Süvari Alayı’nın Komutanı bulunan Şerif Güralp bulunan  “Kurtuluş Savaşı’nın İçyüzü Bir Albay’ın Anıları” adlı eserinde “Mustafa Kemal Paşa’nın bulunduğu Ziraat Mektebi binasına gittim. Kapısını vurarak odasına girdim. Paşa ile İsmet Bey (İnönü) dar, çıplak bir tahta kanepenin üstüne, yan yana oturmuşlardı. Vaziyet alıp selamladım ve tam haberi vermek istedim. Mustafa Kemal birden kolumdan yakaladı. Beni çekti. İkisinin arasına oturttu. Sıkıştık. Şaşırdım. Fakat o bağırdı: Bırak şimdi bunları. Şurada üç kişiyiz. Ne yapacağız. Onu düşünelim!

            Elime bir de sigara tutuşturdu. Bu telaşın sebebini anlayamıyordum. Ankara’daydık. Düşman karşısında değildik ki? Birkaç cümle konuşur konuşmaz, İsmet Bey bana hemen şu emri verdi:

            -Şimdi derhal askerlerini toplayacaksın. Hemen tahkimata, siper kazmaya başlayacaksın. Bu binanın etrafı, bu tepe tahkim edilecek. Akşamüzeri teftiş edeceğim!

Daha da şaştım. Bu tepenin tahkimi? Peki, iyi ama kime karşı ve niçin?

 

Şerif Bey, tahkimatı tamamladı. Akşamüzeri İsmet Bey geldi ve her siperi ve cephesini ayrıntılı şekilde inceledi ve teftiş etti ve Şerif Bey’e “Hemen nöbetçilerini çıkar ve çok dikkatli ol” emrini verdi.  Akşam oldu mu çevrede silah sesleri tekrar duyulmaya başlardı. Hedef karargâhtı, yani Ziraat Mektebi… Şerif Bey, bu durumu şöyle ifade eder:

            “Mustafa Kemal Paşa’nın gece, kucağında filintası gündüz kıyafeti ile kendini binadan dışarıya ve kazdığımız siperlere attığını gördüm.”

 

Mustafa Kemal’in Ankara Ziraat Mektebi’ndeki karargâhında durum bu şekildeydi. Ama o büyük insan tüm sıkıntılara rağmen yolundan dönemdi. Ve hedefinden hiç şaşmadı. Mazhar Müfit Bey’e;

Yazınız! Zafere ulaştıktan sonra, bu ülkenin nizamı, Cumhuriyet nizamı olacaktır. Ama şimdilik bu sır aramızda kalacaktır” demekten de geri kalmadı. Ve başarıya ulaştı.

 

İşte bugün 27 Aralık… Atatürk’ün Ankara’ya gelişinin yıl dönümü… Cumhuriyetin Ankara’da temellerinin atıldığı ilk bina Ankara Ziraat Mektebi… Benim de bahçesinde üç yıl öğrenciliğimi geçirdiğim, on sekiz yıl çalıştığım Atatürk’ün Ankara’daki karargâhı Ziraat Mektebi, şimdilerde mahzun ve yalnız durumda… Meteoroloji Genel Müdürlüğü’nün uzun yıllar merkez binası olarak kullanılan Ankara Ziraat Mektebi binası ve arazisi boşaltılmış, durumda. Umarım, Cumhuriyetin Ankara’da temellerinin atıldığı bu bina ve kampusü “Karargâh Tepe Müzesi” olarak düzenlenir ve gelecek kuşaklara aktarılır.

 

Yüce Atatürk Ankara’ya bir kez daha hoş geldin!.

 



Bu yazı 29389 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI