thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Türkiye’de Muhalefet Yok
Tarih: 06-08-2023 09:26:00 Güncelleme: 06-08-2023 09:26:00


Ekonomi kurmayları “ekonomiyi” doğru yönetemiyorlar. Çünkü Saray lobisiyle, Hazine Bakanı ve Merkez Bankası Başkanı arasında ciddi bir anlaşmazlık var. Uyumsuzluğun nedeni, yürürlüğe konmak istenen “Ortodoks” politikalar. Merkez Bankası kâğıt üzerinde bağımsız, ancak istediği kararları alamıyor. Aldığı kararlar, tam olarak almak istediği kararlar değil ve çok fazla yanlış içeriyor.

 

Son dönemde artırılan vergiler ve yapılan zamlarla; toplumun yüzde 60’ını temsil eden “orta sınıf”, yüzde 20’sini temsil eden“alt sınıfa” eklendi. Toplumda, yüzde 80’lik bir “alt sınıf” ile 20’lik bir “üst sınıf” var. Orta sınıf kalmadı artık. Ekonomi yönetimi vergi düzenlemelerini, bu gerçeği göz önüne alarak yapmalıydı, ama yapmadı. Örneğin“dolaylı vergilere” çok fazla yüklendi. Bu vergiler gelir dağılımını olumsuz etkilediğinden fakirliği getirir. Dünyada bu vergilerin oranı, bizdeki gibi yüksek değil. Türkiye ise, “doğrudan vergileri” yeterli toplayamadığı için “dolaylı vergilere” yükleniyor. Çünkü ücretliler ve maaşlılar dışında, hemen herkes vergi kaçırıyor. Geçmişten beri böyle. Bugün11 bin 500 lira asgari ücret alan bir kişi ile100 bin lira kazanan bir kişi; gıda ya da temizlik alışverişlerinde aynı oranda vergi veriyorlar. Bu “adil” değil.  Örneğin 10 liralık bir verginin; 11bin 500 lira olan asgari ücretteki oranı ile 100 bin liralık gelirdeki oranı aynı değil. Aradaki muazzam bir fark var ve büyük bir “adaletsizlik” yaratıyor. Temel mal gruplarının vergileri daha “düşük” tutulabilir, temel ihtiyaçların “dışında” kalan mal gruplarına ise “yüksek” vergiler getirilebilirdi, ama getirilmedi. Geliri ne olursa olsun, herkes “aynı” oranda vergi vermek zorunda bırakıldı. Çok yanlış bir uygulama. Adaletsizliğin başladığı yer “mazot” fiyatları. Türkiye’de taşımacılık ağırlıklı olarak “karayolu” ile yapılıyor, bu gerçek ortadayken, hükümet bütçe gelirlerini artırabilmek için mazota, zam üzerine zam yapıyor. 3 Mayıs sabahı, yani seçimden bir gün önce; litresi 18,85 lira olan mazot, bugün 37,18 lira. Yani seçimden bu yana mazot fiyatları tam yüzde 97 artmış durumda. Yani neredeyse iki katına çıkmış. Bunun enflasyona “etkisini” düşünebiliyor musunuz? Ayrıca mazotun fiyatının artmasının, diğer mal gruplarına etkisini de unutmayalım.

 

 

Muhalefet tepkisiz. Toplumda bir kabullenmişlik var. Ancak bu zamlar daha başlangıç, çok daha yüksek zamlar, dolayısıyla inanılmaz bir enflasyon bizi bekliyor. Çünkü enflasyon en yüksek vergi toplama aracı. Daha “derin” bir yoksulluğa doğru yol alıyoruz. Bugüne dek yaşanan enflasyon yetmedi bütçe açığını kapatmaya, ek olarak vergilere zam yapmaya başlandı. Ancak “kamuda” tasarruf tedbirleri gündemde değil, bütün yük vatandaşın sırtında. Mart ayında yapılacak yerel seçimlere kadar, ekonominin böyle gideceği anlaşılıyor. Esas “acı reçete” seçimden sonra, herkes hazır olsun. Küresel ölçekte yaşanan krizleri de dikkate alırsak, önümüzdeki aylarda “bugünleri” çok arayacağız.

 

Türkiye 85 milyonluk bir ülke, ancak 15 milyonu geçen mülteci ve sığınmacılarla birlikte 100 milyonu aşan bir nüfusa ev sahipliği yapıyor. Bütün dengeler bozulmuş durumda. Gıda, konut ve sosyal yaşamın faturası inanılmaz arttı. Sağlık sistemi tam bir çıkmazda, en gerekli ilaçlar bile bulunamıyor. Eğitim sistemi nitelikli insan yetiştirmekten çok uzak. Bu süreç pek çok olaylara gebe. Örneğin; hırsızlıkların ve uyuşturucu kullanımının artması, çek ve senetlerin ödenmemesi, mafyanın devreye girmesi, asayiş meselesi, can ve mal güvenliği, “kabile devleti” uygulamaları kaçınılmaz. Sosyal bir kargaşa ortamı bizi bekliyor. Dünyada enflasyonun yüksek olduğu her ülkede yaşanan bir durum bu.

 

Türkiye’nin kısa vadeli dış borç stoku 165 milyar doların üzerinde. MB rezervi eksi 50 milyar dolara yakın. Yani dövizimiz yok. Bu borçlar nasıl ödenecek? Öyle söylenildiği gibi, Körfez ülkelerinden 50 milyar dolar geleceğine dair elde “somut” hiçbir veri yok. Resmî açıklamalara göre; 3 milyar dolar Eximbank için, 8,5 milyar dolar da Hazine için gelecek. Yani toplam 11,5 milyar dolar. Bugün aylık cari açık, 10 milyar doların üzerinde. Ek yükümlülüklerimizi dikkate aldığımızda, bu paranın ancak 15 günlük ihtiyacı karşılayacağını görürüz. Türkiye’nin ödemeler dengesi için, çok acil dövize ihtiyaç var.

 

Türkiye’nin döviz kaynakları neler? Birincisi “ihracat” geliri. Ancak bu geliri kullanmak mümkün değil, çünkü ihracatımız ithalatı karşılamıyor. İkincisi “turizm” geliri, fakat bu yıl, beklenin çok altında. Çünkü değerli TL nedeniyle, kapasite kullanımı yüzde 60- 70’lerde. Bu yıl hedeflenen 50 milyar dolar, ama 35 milyar doları geçmesi zor görünüyor. Türkiye’de fiyatlar çok yüksek ve doların üzerinde artıyor. Üçüncü gelir kalemi “borçlanma”. Bunun maliyeti çok yüksek. Türkiye dolar bazında, ancak yüzde 9,5’larla borçlanabiliyor. Dördüncüsü “özelleştirme”, yani devletin varlıkları satmak. Geriye “Net hata noksan” kalemi kalıyor. Yani, nerden geldiği belli olmayan döviz. Ancak yılbaşından bu yana, bu kanaldan ülkeye gelen döviz miktarı yaklaşık 35 milyar dolar, bunun da yüzde 90’ı yurt dışına çıkmış durumda.

 

Türkiye’ye normal kanallardan döviz girmiyor. Çünkü hükümet hala kuru tutmaya devam ediyor. Doların uzun zamandır 26- 27 liralarda olmasının nedeni bu. Çok sıkıntılı bir durum, doların adil değeri bu değil. Bugün Türkiye’de sanayi üretimi için “ithalat” şart. Hükümet ihracatçının dövizine, yüzde 40- 70’ler düzeyinde el koyuyor. Bunu yapmamalı, ama yapıyor. Bu nedenle ekonomi yavaşlıyor. Türkiye borçlarını döndüremiyor. MB Başkanı son toplantıda, kredilendirmede “sıkılaşmadan” söz etti. Yani enflasyonu düşüremediğinden, kredileri daraltarak şirketleri fonlamayı “yavaşlatması” gerek.

Saraydaki ekonomi lobisi faizin yükseltilmesine karşı. Bu faizlerle bile bankalar kredi vermiyorlar. Özel bankalar; yüzde 30- 35 ile para toplarken, yüzde 25- 35 ile kredi vermesi beklenemez. Ayrıca, Türkiye’de “zombi” şirketler var, yani batmış ancak devletin kredi desteği ile ayakta duran ve ekonominin kanını emen şirketler. Bunlar kamu banklarından besleniyorlar ve bunlara kredi verilmesi kesinlikle durdurulmalı.

 

Haizine Bakanı ve MB Başkanı enflasyonu, TÜİK’in açıkladığı yüzde 38,95 olarak görüyorlar. Bu doğru değil. Gerçek enflasyon yüzde 107. Önce bu gerçeği kabul edip, kamuoyu ile paylaşmak zorundalar. Bunu yapmak neden önemli? Çünkü Türkiye’de “fiyatın” neye göre belirlendiği belli değil. Literatür fiyatın gelecekteki enflasyon beklentisine göre belirlenmesi gerektiğini söyler. Ancak ortada “gerçek” enflasyon yok, “hedef” enflasyon yok. Herkes kafasına göre “fiyat” oluşturuyor.  Sürdürülebilir bir durum değil bu. “Orta vadeli” bir program da yok. Yani; ekonomi yönetiminin faiz kararı alırken, dikkate almak zorunda oldukları bir “program” yok. Bütçe bir türlü tutmuyor. İnanılmaz açıklar veriyor. Sapmalar kabul edilir oranlarda değil. Kimse” önünü” göremiyor, kimse “gelecek” planlayamıyor.

 

Türkiye’de “hayat pahalılığı” inanılmaz, “adaletsizlikler” tavan yapmış durumda. Ancak muhalefet başka işlerle uğraşıyor. Avrupa ayağa kalkmış, halk sokaklarda protesto yapıyor. Türkiye’de “tık” yok. Siyasi partilerin dışında tüm STK’lardan; yani oda, sendika, vakıf, dernek adı altında faaliyet gösteren kuruluşlardan da bir ses yok. Hâlbuki bunlar topluma hizmet etmek için kurulmuş “yasal” topluluklar. TBMM Genel Kurulu geçen hafta; CHP, DEVA ve Demokrat Parti’nin önerisi ile “vergi artışları ve zamlar” gündemiyle olağanüstü toplandı. 234 kabule karşı 257 ret çıktı. Oylamadaki yakın fark dikkat çekti, ancak muhalefet partilerinden 49, toplamda 200 milletvekili oylamaya katılmadı. Muhalefet milletvekilleri kendi önergelerine neden sahip çıkmadılar? Bu milletvekilleri ne “işe” yararlar? Bu arada Parlamento’daki 600 milletvekilinin yarısı hem milletvekili hem emekli maaşı alıyorlar. Hem de emekli 7 bin 500 lira alırken onlar 8-9 katı emekli maaşı alıyorlar. Görev yaparken, emekli maaşı mı alınır? Türkiye’de alınıyor. Kamu vicdanı rahatsız, ama siyasilerin hiçbirisinin umurunda değil.

 

Bu muhalefetin toplumu harekete geçirmesi mümkün değil. Başta, Ana Muhalefet Partisi CHP, kendi iç sorunlarına odaklanmış durumda. CHP’liler, yapılmakta olan kongrelerde birbirlerini yok etmekle meşguller. Milletvekilleri “sadece” ortalıkta boy gösteriyorlar. Deneyimli Ekonomist Bayram Başaran; Mecliste muhalefet yok, olsa kıyameti koparırdı” diyor. Kılıçdaroğlu’nun geçen haftaki “Halk niye sokağa çıkıp tepki göstermiyor” sorusuna şöyle cevap veriyor; “Senin işin ne? Seni oraya neden seçtiler?”,Seçimden önce halka çağrı yapıp,“Sakın sokağa çıkmayın” diye uyaran sen değil miydin? Ayrıca Kılıçdaroğlu Haber Türk TV’deki özel programda, Ümit Özdağ ile 2. Tur öncesi yaptığı trajik pazarlığı açıklamak zorunda kaldı. Başta kendi partisine, sonra Millet İttifakı’na “yalan” söylediğini ve toplumu“aldattığını” açıkça itiraf etti. CHP Sözcüsü Faik Öztrak daha o akşam; kendisini yalancı durumuna sokan Kılıçdaroğlu’na istifasını sunmalıydı, ama sunmadı. Neden sunmadı? İnsan haysiyetine, onuruna bir saldırı bu. Çok vahim bir durum. Dahası, Kılıçdaroğlu son belediye başkanları toplantısında; “İlkeli, geçmişi temiz bir kimse olsa, koltuğu yarın bırakırım” dedi. Bu nasıl bir laf? Koskoca CHP’de,“ilkeli ve temiz” tek adam olarak “sadece” kendisi mi var? Atatürk’ün kurduğu CHP bu hale mi geldi? Bu sözleri duyan CHP yöneticileri, milletvekilleri neden tepki vermiyorlar? Neden “Ya istifa et ya da biz ayrılıyoruz” demiyorlar. Geçmişleri mi kirli bu insanların? Niye “sus- pus” oturuyorlar? Kılıçdaroğlu’nun artık hiçbir “siyasi” geleceği kalmadı, ancak giderken CHP’yi bitiriyor. Bu saatten sonra asla CHP Genel Başkanı olarak kalmamalı, yoksa CHP’ye bedeli çok yüksek olacak.

 

Erdoğan seçimlerden önce;“Türkiye’nin en büyük “eksikliği” muhalefetin olmaması” demişti. Kızanlar oldu, ama çok haklıydı Erdoğan. Türkiye’de muhalefet yok. Sıkıntı burada başlıyor. Türkiye, öncelikle bu “muhalefet” meselesine bir çözüm bulmak zorunda. Mesele, CHP meselesi olmaktan çoktan çıktı.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 21806 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI