Mimar İsmail Erten, Çanakkale belediye meclisinde yapılan oylama ile geçen AKFA Dosyası ile ilgili açıklamalarda bulundu. AKFA Dosyasını parti içi siyasilerin kayıkçı kavgasına benzeten Erten şunları söyledi; “Çanakkale güneyindeki eski AKFA fabrikası alanının imarlaşması süreci, Çanakkale kıyı yağmasının gündeme gelmesine yol açtı. İyi de oldu. Akla karayı, meseleye farklı kesimlerin yaklaşımlarını görme fırsatı oldu. Baştan belirtmeliyim ki, bu tartışmalar siyasi aktörlerin kayıkçı kavgasından, aynı parti içindeki kliklerin güç gösteri dövüşüne dönüştü. Aynı tutumu kentin sivil kanadında da gördük. Herkes meselenin reel siyaset tarafı olmaya yeltendi. Daha doğrusu iktidarın belirlediği sınırların içinde kısa paslaşmalar yaşandı. Bu süreç böyle devam edecek diye de düşünüyorum. Keza meseleye iktidar dışı ve kamu yararı üzerinden bakılması uyarılarımız hiç anlaşılmadı.”

“NAZIM İMAR PLANINI SAVUNMAK İNANDIRICI DEĞİL, ÇÜNKÜ..”

Mimar İsmail Erten açıklamalarından Belediye Başkanı Ülgür Gökhan’ın 1/5000 Nazım imar planına göre AKFA Arazisine konut yapılamayacağını söylemesini inandırıcı bulmadığını çünkü bölgeye Vali Konağı yapıldığına dikkat çekti; “Bir defa biz biliyoruz ki; 1 emsal otel ile 1 emsal konut-işyeri-ticarethane aynı betonlaşmayı ve kıyı yağmasını sağlar. Ona verdik çünkü turizm filan.. diyerek mesele ama ve çünkülerle çözülemez, keza zaten 1/5000 nazım planı delmişsindir. Şimdi ben 1/5000 ölçekli nazım plan ilkelerini savunuyorum demek inandırıcı olmadığı gibi samimi de değildir. Ayrıca biz yine biliyoruz ki, vali konağı işlevsel olarak konuttur. Üsteli tamamen özel kullanımlı ve korunaklı / korunan / yaklaşılmaz meskendir. Konuta izin verilmez... diyerek hem emsal hem işlev olarak delinen ve param parça edilen 1/5000 nazım planı savunmak yine hiç inandırıcı ve samimi değildir.”

“ÜÇÜNCÜ KIYI YAĞMASINI YAŞIYORUZ”

“Bu lafları yerel iktidar ile onun karar verici organı olan belediye meclisi için söylüyorum. Ancak bu konuda bir şeyler söyleyen iktidar dışı örgütler, dernekler, meslek odaları, çalışma grupları için de söylüyorum. Sosyal medya aracılığıyla yapılan tüm uyarılara rağmen bu “Sivil” örgütler iktidar talep edenlerin biçtiği elbiseyi giymişler ve bu yönde laf söylemişlerdir. Çanakkale kıyıları 3’ncü kıyı yağmasını yaşıyor. 1. dönem 1960'lı yıllarda başlayıp 1970'lerde zirve yapan kordondaki 6 katlı apartman istilası dönemidir. 2. dönem 1980'li yılların ikinci döneminde başlayıp 1990'lara uzanan süreçteki 2. kordondaki 6 katlı siteler eliyle oluşan apartman istilasıdır. Bunlar çok beğenilmiş olacak ki, 2. kordonun devamı çok katlı ticaret ve otel binaları istilasına açılmıştır. Bunların ilki kısa bir süre önce 1/5000 plan delinerek yapılan İl Özel İdare mülkiyetindeki otel yeridir. Şimdi ise AKFA'nın yeri çok katlı bina ve inşaat alanı artışı onayı ile devam niteliğindedir. Ayrıca diğer parsellerdeki 0,30 emsali aşan tüm yapılanmalar da yine 1/5000 ölçekli nazım planın delinmiş, param parça halini bizlere gösteriyor.”

GÜNAH ÇIKARTMAK İÇİN SINIRLARINI GENİŞLETMEMİZ LAZIM

Kıyıların imardan kurtarılması için mücadele başlatmayı öneren Erten açıklamalarını şöyle tamamladı; “Şimdi, mesele samimiyetle günah çıkartmak ise sınırları genişletelim. İktidar ve muhalefetiyle, mevcut siyasi parti meclisleri eliyle yok edilen, 1/5000 nazım plan deliklerinin hepsi için, geri dönüşlü bir mücadele başlatmak, iktidar ve iktidar talep edenleri belki aklayabilir. Keza gerisi kayıkçı kavgasıdır. Aynı durum iktidarın belirlediği sınırlarda top koşturan siviller için de geçerlidir. Param parça bir planın son yırtığı üzerinde kafa yormak, görevinizi yerine getirme mutluluğu verse de, beyhude bir uğraşın, yani kayıkçı kavgasının tarafı halinizi görmeniz gerekir. Kıyı yağması operasyonunu genişletin. AKFA'ya dur deyip, otele yürü be koçum demek sizi temizlemez. Mülkiyeti ve kullanımı kime ait olursa olsun, kıyı yağmasına bütüncül karşı duruşlar sergileyerek, tarihe daha da temiz girebilirsiniz.”