thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Farklı Bir Açıdan Suriyeliler Meselesi
Tarih: 01-08-2021 08:47:00 Güncelleme: 01-08-2021 09:42:00


Suriye’de 2011 yılından bu yana, yaklaşık 60 ülkeden gelen binlerce cihatçı acımasızca savaşıyor. Resmi rakam yok, ancak çatışmalarınbaşlamasıyla, 13 milyonun üzerinde Suriyelinin ülke içine ve dışına gitmek üzeresavaş bölgesini terk ettikleri tahmin ediliyor. Bu rakam çatışma öncesi Suriye nüfusunun yüzde 60’ı. Ülke dışına göç eden 7 milyonun üzerinde Suriyelinin sığındığı 45 ülkeden birisi de Türkiye.Haziran 2021 itibarıyla resmi olarak Türkiye’de 3 milyon 685 bin sığınmacı var. 2011’den bu yana doğan bebek sayısı ise yaklaşık 600 bin ve bunlar doğal olarak Türk vatandaşı statüsüne sahipler. Dolayısıyla Suriye’deki savaşın en çok etkilediği ülkelerin başında Türkiye yer alıyor. Ak Parti iktidarının büyük beklentilerle, büyük hayallerle gelişmeleri doğru okuyamadıkları içinparçası olduğumuz bu kriz sonucunda; milyonlarca Suriyeli, artık Türkiye’de yaşayacak. Öncelikle hepimiz bu gerçeği kabul etmek zorundayız.

 

Suriyeliler mülteci statüsünde olmadıklarından, bu sığınmacılara önce “misafir” denildi. Din kardeşliği, kültür birliği ve komşuluk vurgulandı. Ancak misafir derseniz, uluslararası mülteci hakları da söz konusu olmuyor.Sığınmacıların çok büyük bölümü için Türkiye aslında bir geçiş ülkesiydi ve hedefleri gelişmiş Batılı ülkelerde hayat kurmaktı. Türkiye Batılı devletlerle yaptığı pazarlıklardabu “misafirler” için AB ülkelerinden iki taksitle ödenmek üzere 6 milyar Euro ve akabinde AB ülkelerine vize muafiyetitalep etti. Hatta dönemin başbakanı Davutoğlu’nun, 2016 yılında Brüksel’deki zirve sonrasında verdiği demeci hatırlayalım: “Kayseri pazarlığı yaptık”. Bu ödemeler 2020 yılı itibarıyla tamamlandı, ancak vize muafiyeti ile talep karşılık bulmadı.Sonuç olarak Türkiye, karşılığında para alarak, resmi sayıları 4 milyona yaklaşmış “misafirleriyle” birlikte yaşamaya devam ediyor. Göç teorileri, gelen Suriyelilerin yüzde 70- 80’inin hiçbir zaman ülkelerine dönmeyeceğini söylüyor. Bu sığınmacıları bir sayı olarak görmemek gerek. Bu insanlar tam 10 yıl önce Türkiye’ye gelmeye başladılar, okuyorlar, çalışıyorlar, iş yeri açıyorlar, evleniyorlar, çocuk yapıyorlar, torunları oluyor, kısaca bu topraklara kök salıyorlar. Bu arada savaşın da biteceği yok Suriye’de.

 

2010 yılında başlayan Arap Baharı, Arap dünyasında başlayan protesto, ayaklanma ve isyan eylemleriydi. Hükümet karşıtıydı, Arap halklarının demokrasi, özgürlük ve insan hakları taleplerinden ortaya çıkmıştı. Bölgeseldi, toplumsaldı ve silahlı bir siyasal hareketti. Bünyesinde başta İslami demokrasi olmak üzere,büyük değişim taleplerini barındıran, benzeri daha önce yaşanmamış bir halk hareketiydi. Ak Parti bu hareketi doğru okuyamadı.  Bölge halkının, Tayyip Erdoğan’ı bir “İslami Lider” olarak görmediğini göremedi. Evet, Türkiye o dönemde Araplar için rol model ülkeydi ve kamuyu araştırmalara göre yüzde 70’in üzerinde bir desteğe sahipti. Ancak bu desteğin temelinde; 2007- 2010 yıllarında Ak Parti hükümetinin, AB ile üyelik müzakereleri çerçevesinde gerçekleştirdiği demokratikleşme reformları ve ekonomik yatırımlar vardı.

Araplar Türkiye’yi, demokratik ve özgürlükçü bir ülke olma yolunda çabalarından, AB ile girdiği müzakere sürecinden dolayı rol model ülke olarak görüyorlardı.  Ancak Ak Parti bunu yanlış okuyarak İhvan hareketine, Libya ve Suriye başta olmak üzere başta finansal velojistik büyük destekler verdi. Bu hareketi partileştirerek iktidar olma hayalleri kurdu. Bütün muhafazakârlara, hatta bir kısım muhalif milliyetçi/ ulusalcı kesime de sempatik gelecek, ancak hiçbir karşılığı olmayan “Yeni Osmanlıcılık” rüyasıydı bu. Olmadı, olamazdı da. Çünkü Ak Parti sadece hayallerini, proje olarak Türk halkına sunmak istedi.

 

AB ülkeleribu mülteci meselesinden çok rahatsız, başta Almanya’da iktidar partileri seçmen desteğini kaybetmiş durumdalar. Aslındason yapılan seçimde iktidara gelen koalisyonbirçok başarıya imza attılar; ihracat yükseldi, istihdam sorunu neredeyse kalmadı. Ancak bütün bu olumlu ekonomik gelişmelere karşın, iktidar partileri yüzde 20’nin üzerinde oy kaybettiler. Bu arada aşırı sağ parti oylarını yüzde 14’e yükseltti. Angela Merkel’in kapılarına 1 milyon Suriyeli ve Afgan mültecilere açmasının iktidar partilerine faturası çok yüksek oldu. Çünkü Almanya bu mültecilere büyük destekler veriyor, neredeyse her şey bedava. Bir ailenin ortalama aylık geliri 3 bin Euro’yu buluyor. Ayrıca Almanya sosyal devlet, çok gelişmiş ve ücretsiz sağlık, sosyal güvenlik ve eğitim sistemleri var. Özetle daha fazla mülteci gelmesine kesin karşılar.

 

Sonuç olarakTürkiye, aldığı para karşılığı “Sığınmacı Misafirhanesi” olmayı kabul etti. “Bu tek başına benim sorumluluğum olamaz, bu yükü dünyanın gelişmiş ülkeleriyle birlikte paylaşalım” demedi.Tamam, göç bir insanlık hakkı. Gelen sığınmacılar, ülkeleri onlara yaşam hakkı vermediği için geliyorlar; istemedikleri, inanmadıkları bir savaşa girmeye zorlandıkları, aksi takdirde işkence görecekleri, hatta öldürülecekleri için geliyorlar. Bu insanlara sahip çıkmak zorundayız. Ancak bu tek başına Türkiye’nin yapabileceği bir iş değil, tüm dünya bu insanlara sahip çıkmak zorunda.Üstelik Suriyelilere verildiği söylenen, bir bölümü tartışma götürür ayrıcalıklarına, halkımızın itirazı çok büyük. Dahası, itirazın isyana dönüşme potansiyeli var.Gelinen noktada tahrik yüksek, gerilim tırmanıyor, siyasiler özensiz, vizyonları yetersiz. Sağduyu çok gerekli, ancak giderek kayboluyor.

 

Bu arada Afganistan’dan da 1 milyonun üzerinde sığınmacınınyollara düştüğü ve hiçbir denetim olmadan gruplar halinde ellerini, kollarını sallayarak hiçbir kontrol olmaksızın Türkiye’ye giriş yaptıklarını görüyoruz.Üstelik bütün bunlar, Türkiye’nin kendi vatandaşına AVM’ye girmek için bile HES kodunu zorunlu tutarken oluyor. Haliyle millet de isyan ediyor. Bu sığınmacılar meselesi çok ciddi bir mesele. Ak Parti iktidarı bunu görmek zorunda, ortada devasa bir sorun var. Öyle para karşılığında bu insanları Türkiye’ye doldurarak meseleyi çözemezsiniz.Projeksiyonlar 2030’a dek dünyada 1 milyarın üzerinde insanın; terör, savaş ve açlık nedenleriyle ülkelerini terk edeceklerini öngörüyor.Gelişmiş ülkeler sorumluluk alarak;Suriye’de, Afganistan’da ya da insanların terk etmek zorunda olduğu terör devletlerinde demokratik rejimleri kurulması için derhal harekete geçmek zorunda. Sorunu kaynağında çözmek gerek.

 

Siyasal partilerin, başta Ak Parti olmak üzere bu meseleye çözüm bulmak gibi bir görev ve sorumlulukları var. Ekonomik kriz ve sığınmacılar meselesi önümüzdeki erken, belki de baskın seçimin sonucunu belirleyecek. Halk desteğini alarak çözüm bulan parti de, hiç kuşkusuz seçimin galibi olacak.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 19153 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI