thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Trans Hümanizm: İnsanlığın Sonu Mu?
Tarih: 05-09-2021 08:25:00 Güncelleme: 05-09-2021 08:25:00


Trans hümanizmi 21. Yüzyıl için tasarlanmış bir inanç olarak tanımlayabiliriz. İnancın yanında, bir düşünce, bir felsefe, hatta yeni bir din diyenler de var. Bildiğimiz organik insan Formunun sonuna geldik. Trans hümanist düşünce; insanı kapasite olarak yetersiz buluyor, “Tanrının yarattığı ‘İnsan 1,0’ çürük olduğu için, biz ‘İnsan 2,0’ı yaratmak istiyoruz” diyor. Bu amaçla insanı fiziksel ve zihinsel olarak yükselterek onu uzun yıllar yaşatmayı planlıyor. Yükseltilen kapasitesi ile insan uzun yıllar yaşayacak, acı çekmeyecek,  hastalanmayacak, hatta ölmeyecek. Organları gerektiğinde sentetik parçalarla değiştirilecek. Tabi ki, projenin masum yüzü bu. Ancak genetik mühendisliği, nanoteknolji vs. kullanılarak, insan zekâsının ve bedeninin yükseltilmesi sonucu ortaya çıkan bu varlık, bir insan olmaktan çıkacak. Bu durumda insanın doğayı ve tanrıyı ele alışı radikal biçimde değişime uğrayacak ve bildiğimiz insanın rasyonel ve deneysel boyutu yok olacak. Sonrasında ara varlık trans human yaratılacak, yani insansı robotlar. Son aşama ise, post hümanizm olarak adlandırılan akılcılığın, ilerlemeciliğin ve insancılığın terk edildiği bir dönem başlayacak ve sıradan insanı reddeden “post human” ortaya çıkacak. Yaratılan sibernetik organizma “siborg” bir mühendislik çalışmasının ortaya çıkaracağı bir varlık. Artık insan olmaktan bütünüyle çıkmış, ruhsuz bir varlık. Peki, insanları buna nasıl ikna edecekler? İki yöntem var ellerinde; birincisi “in- plant”, yani derinin altına çipler yerleştirilecek; ikincisi ise enjeksiyonlar, yani vücuda programlanabilen kimyasallar şırınga edilecek. Bu CRISPR teknolojisi ile DNA’ya müdahale ederek insanın genetiğini değiştirmek demek.

 

2020 başında dünyadaki paranın yüzde 85’ini ellerinde bulunduran küresel elitlerin temsil ettiği “üst akıl”, laboratuarda üretilen bir virüs ile küresel ölçekte müthiş bir korku ve panik yaratı. Virüs pandemisi senaryonun önemli bir ayağıydı ve Dünya Sağlık Örgütü de bu senaryoda başrol oyuncusu olarak yer aldı. Talimatları ulus devletler tarafından tartışılmadan anında ve eş zamanlı olarak yürürlüğe kondu. Daha önce söyleseler asla inanamayacağınız şeyler oldu bu dönemde. Ekonomiler tarihte görülmemiş boyutta küçüldü ve kapandı, insanlar yoksullaştı, işlerini, işletmelerini kaybettiler, okullar eğitimi durdurdu, sosyal hayat bitti, insanlar evlere kapatıldı. Hele 65 yaş üstüne yapılanlar asla kabul edilemez boyutta. Bu insanları eve hapsetmek, onları hareketsizleştirerek bedensel ve zihinsel hastalıklara, hatta ölümlerine davetiye çıkartmak demektir. Daha da önemlisi yaşayan tarihsel belleği yok etmek demektir. Ayrıca, yaşlı insanlarısağlıksız kabul ederek, genç olanlardan ayıklamak resmen öjenik bir hareket. Akılla, mantıkla açıklanabilir bir durum değil. Kaldı ki; kronolojik yaş, hiçbir zaman sağlıksızlığın tek başına bir işareti olamaz. İşin traji komik tarafı, bu kararları “bilim” insanlarının almış olması. Bir başka önemli nokta; bir yıl içinde,“ancak beş yılda yapılabilir” denilen“aşılar” üretildi ve Dünya Sağlık Örgütü tarafından hemen onaylandı. Hem de tanımlayamadıkları, izole edemedikleri virüs için aşılar üretildi. İlginç bir boyut da, virüsü izole edene verilecek ödüllerin 10 milyon Euro’ya çıkmış olması, ancak henüz alan yok. Böyle bir süreçte, güvenlik sertifikası olmayan aşılar insanlara yapılmaya başlandı. Hem de o insanların onaylarıyla. Bir doz yetmedi, “bir doz daha gerekli” dendi, insanlar da çaresiz “peki” dedi ve aşılandı. Halen üçüncü, hatta dördüncü doz aşılananlar bile var. Virüsü daha izole etmeden ona karşı “aşılar” üretiliyor; bu arada virüs sürekli mutasyona uğruyor ve yeni varyantlar ortaya çıkıyor. Aşının “var olduğu ifade edilen” faydası da zaten kalmıyor. Bu sürecin kazananları aşı üreticileri oldu; 2019’da 2,5 Milyar Dolar olan pazar büyüklüğü, bir yıl içinde tam 40 milyar Dolar’a ulaştı. Sadece ABD’li ilaç devi Pfizer’in, Alman BioNTech firmasıyla birlikte geliştirdiği aşının cirosu 15 milyar Dolar’ı geçti. Bunlar devasa rakamlar, hayal bile edilemeyecek bir büyüklükte.

Trans hümanizm insanları geçmişinden, kültüründen, inancından uzaklaştırmayı hedefliyor. Üstün insanın ancak bu şekilde yaratılacağı iddiasında. Ayrıca, in- plant ve enjeksiyonlarla insanı cinsiyetsizleştirmeyi amaçlıyor. Çünkü Trans hümanizme göre insan, erkek ya da kadın değil nötr olmalı. Bu amaçla yeni bir zihin inşa ederek, insana nötr bir cinsel kimlik yaratma çabasında. İlk Trans hümanist Derneği’nden ABD Savunma Bakanlığı’nın teknoloji kurumu Darpa’ya kadar tüm dernekler, enstitüler, felsefi akımlar aynı amaçla çalışıyorlar. İnsanlığın bu güne dek biriktirdiği her şeyi yok etmek, yerine de bir inanç, bir din olarak Trans hümanizmi koymak istiyorlar. Mevcut gerçekliğin bilgisayar tarafından değiştirilmesi anlamına gelen “artırılmış gerçeklik” bizi illüzyonist bir dünyanın içine sokacak. Bu süreçte gerçek dünya ve bilgisayar ürünü sanal dünya iç içe girecek ve gerçek dünyadan kopmadan dijital (sanal) dünya ile etkileşmemizi sağlayacak. Daha önce hiç yaşamadığımız kaotik bir süreç bu.

 

Üst akıl hedefine ulaşmak için ulus devletleri yıkarak, küresel ölçekte kamusal bir düzen kurma hayalinin peşinde. Yapay zekânın kontrol edeceği, tek merkezli dünya devleti, tek din, tek para olacak. Starlink, nörolink ve sanal para bu nedenle hayatımıza girecek. Süreç başladı bile. İnsanların itiraz etmeyecekleri, sadece itaat edecekleri yeni bir düzen söz konusu olacak. Hayatlar kontrol altına alınacak, nakitsiz topluma geçilecek, dijital cüzdanı olmadan hiç kimsenin hareket etme şansı olmayacak. Bütün bunları “yapay zekâ” ve“artırılmış gerçeklik” teknolojilerini kullanarak, in- plant ve enjeksiyonlarla yapacaklar. İnsanlara daha iyi bir hayat sağlamak, hastalıklara son vermek için yapacaklarına inandıracaklar. Dahası, “Evrensel Temel Gelir” adıyla insanlara maaş bağlayarak onların rızalarını da alarak yapacaklar. Bu süreçte iyileştirme insanın hafızasına müdahale edilerek gerçekleşiyor; onu farklı biri haline getirmek, duygusuzlaştırmak, hissizleştirmek, ruhsuzlaştırmak mümkün. Dolayısıyla, bu müdahaleyi başka amaçlarla da yapabilir ve insanı istediğiniz şekle sokabilir, yani mutlak köleleştirebilirsiniz. Hem de mutlu köleler. Bu durum bizim bildiğimiz insanın yok olması demek. Çünkü geçmişteki birikimleri yok etmek, duygusallığını yok etmek insanı insan olmaktan çıkartır. Bu varlık hibrid bir varlıktır; ne din kalır ne felsefe, ne aşk kalır, ne aile. Bu her şeyden önce duygusal bir varlık olan insanın fıtratına aykırıdır. İsterse ölümsüzlük versin; robotların dünyasında, bildiğimiz hayatın neredeyse tamamının yok edildiği, sevginin, vicdanın, merhametin yerine tekilliğin, ruhsuzluğun, anlamsızlığın konduğu bir dünyada yaşamak niye?   İnsan biyolojik, psikolojik ve sosyal bir varlıktır. Sosyal varlık olan insanın yaşamı, psikolojik ve biyolojik boyutlardan soyutlandığında kaosa dönüşmesi kaçınılmaz.

 

Dünyadaki gelişmelerden habersiz “bilim” insanları ekranlarda sürekli konuşuyorlar.  İnsanlarımız da, gayet temiz duygularla bu insanları dinliyorlar ve söylediklerini sorgulamaya ihtiyaç duymadan doğru olduğunu kabul ediyorlar.  Nasıl bir dünyaya doğru yol aldığımızı bize anlatan yok. Dünyanın nereye doğru gittiğini ve neler olacağını bilmiyoruz. Ancak üst aklın ulus devletleri yıkarak, trans hümanizmi hayata geçirmeye çalıştığını bilmek zorundayız. Biz farkında olursak, biz istemezsek, uygulamalara itiraz edersek, üst aklın bize bir şey yapabilme şansı yok. Kaybetmeleri kaçınılmaz. Bu nedenle; içinde bulunduğumuz zamanı çok iyi değerlendirerek, gerekli farkındalığa bir an önce ulaşmak zorundayız. Bunu kendimiz, ailemiz, milletimiz, ülkemiz ve dünyamız adına yapmalıyız. Çok fazla zamanımız kalmadı.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 19685 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI