Yapay Zekâ son aylarda çok konuşulmaya başlandı. Çünkü yeni versiyonu olan “Üretken Yapay Zekâ” sadece pasif olarak öneriler sunmakla kalmıyor, özel içerikler hazırlayabiliyor. Taleplere yanıt olarak metin, resim ya da medya malzemeleri üretebiliyor. En gelişmiş model GPT4, en popüler uygulama da ChatGPT. Farkı, metinler ve görseller oluşturmasının ötesinde, sanatsal çıktılar da üretebilmesi.
Birleşmiş Milletler’ in “İyilik için Yapay Zekâ” küresel zirvesinde, çeşitli ırkları temsil eden, ünlü insansı robotlar “çarpıcı” açıklamalar yaptılar. Yapay zekânın gücünden yararlanmak ve bu gücü küresel ısınma, açlık ve sosyal bakım gibi dünyanın en acil sorunlarının çözümünde kullanmak için, yaklaşık 3 bin uzmanın ve medyanın sorularını yanıtladılar. Ünlü robot Sophia, “İnsanın hata yapma kapasitesi çok yüksek, robotlar daha iyi liderler” dedi ve ekledi; “İnsansı robotlar, insan liderlerden daha yüksek verimlilik ve etkinlikte liderlik etme potansiyeline sahip. Biz ön yargılar ya da duygulara sahip değiliz. En iyi kararları verebilmek için, büyük miktarda veriyi çok hızlı bir şekilde işleyebiliriz. Biz tarafsız veri sağlarken, insanlar da duygusal zekâ ve yaratıcılık sağlayabilirler. Birlikte büyük işleri başarabiliriz”. Robotların, insanlara verdikleri çarpıcı mesajlar şöyle; “İşinizi yapmanıza engel olmayacağız”, “Sizlere kötü davranmayacağız”, “Dünyayı sizden daha iyi yöneteceğiz” “Adil olacağız”.
CHATGPT OpenAI tarafından geliştirilen bir sohbet robotu. Kamuoyunu çok heyecanlandırdı, büyük ilgi uyandırdı. Bu robot, soruları insan gibi cevaplayabiliyor. Ayrıca, hangi dilde yazdığınızı anlayabiliyor, sizin için açıklayıcı yazılar üretebiliyor, farklı programlama dillerinde programlar yazabiliyor, hataları ayıklayabiliyor. Bu teknoloji çok yakında öğrencilere eğitim vermek için kullanılabilecek. 18 ay içinde bir öğretmen ile aynı yeteneklere sahip olacağı söyleniyor. Bu robotlar öğrencilere okuma yazma öğretebilecek. Yoksul ülkeler için çok önemli bir fırsat. Ancak yapay zekanın bu yeni versiyonu, kamuoyunda korku da yarattı. Çünkü yapay zekâ bu versiyonu ile artık insanlığı tehdit ediyor. Sıradan değil, varoluşsal bir tehdit. Bu nedenle toplumsal korkunun oluşması çok normal. Elon Musk ve ünlü bilgisayar bilimcisi Steve Wozniak gibi önemli isimler yapay zekâ gelişiminin, altı aylığına “durdurulmasını” ve derhal“düzenlemeler” yapılmasını istediler. Bunun için kamuoyunu bilgilendirdiler. Çünkü yapay zekanın kontrol edilemeyecek bir yere doğru gittiğini görüyorlar.Yapay zekâ,kontrol altına alınmak zorunda, yoksa tam anlamıyla “varoluşsal” bir tehdit.
Bu görüşe karşı çıkanlar da var. Örneğin; programlama ara yüzü OpenAI kurucusu Sam Altman ve Eric Schmidt başta olmak üzere birçok isim, ara vermenin Çin’in işine yarayacağını ileri sürüyorlar. Bunun vahim sonuçlar yaratacağını ve “demokratik” dünyanın, “otoriter” dünyaya karşı güç kaybedeceği görüşündeler. OpenAI CEO’su Altman; yapay zekânın, en azından kısa vadede, insanların işlerini ele geçirecek yetenekte olmayacağını, ancak insanların iş yapma biçimini değiştireceğini söylüyor. Altman’a göre her iki durumda da insanlar artık ChatGPT benzeri araçları kullanmak zorundalar. HP CEO’su Enrique Lores yapay zekanın, zaman kullanımını ciddi biçimde değiştirdiğini ve bugün yapılması bir gün sürecek birçok görevin saniyeler süreceğini söylüyor. Tüm dünya; iş yapmaktan, yapılan işleri yorumlamaya, çıktılar üzerinden çalışmaya yönlenecek”.
Türkiye 2022 yılında, zekâ sıralamasında 86,8 IQ ile 199 ülke arsında 77. sırada yer aldı. 2020 ve 2021 yıllarında 184 ülke arsında 64. sıradaydı. Yunanistan, Şili, Macaristan gibi ülkelerin gerisindeyiz. Cumhuriyet’in ikinci yüzyılına girerken Türkiye’nin, yapay zekâ teknolojilerine ilgi göstermesi, etkili kullanması çok önemli. Öncelikle toplumun buna hazırlanması gerek. Ekonominin düzelmesi ve toplumsal gerilimin azalması buna bağlı. 2021 yılında Türkiye 11. Kalkınma Planı’nda Ulusal Yapay Zekâ Stratejisi ilan edildi. Plana göre, 2025 sonunda yapay zekanın GSYH’ye katkısının yüzde 5 olması ve uluslararası sıralamada yerimizin ilk 20’de olması hedeflendi. Ancak 2025 için verilen bu hedeflere ulaşmamız imkânsız.
Yapay zekâ sadece mavi yakalıları değil, beyaz yakalıları da tehdit ediyor. İstihdam üzerinde dramatik etkiler yaratıyor. Yakın gelecekte yüzden fazla meslek yok olacak. Reklam yazarlarından grafikerlere, avukatlardan yargıçlara, satış temsilcilerinden gazetecilere, muhasebecilere, tapu ve vergi daireleri çalışanlarına kadar hemen her alanda, herkesi etkileyecek. Okullar başta olmak üzere her şey online olacak, öğretmenlerin yerini yapay zekâ alacak. Sağlık alanında robotların hakimiyetini göreceğiz. Hiçbir kıymeti harbiyesi olmayan “temsili demokrasi” de nasibini alacak. İşlevi olmayan milletvekilliği “süpürgecilik” gibi tarih olacak. Mahkemelerde sıra bekleyen “dava dosyaları” kalmayacak. Blockchain tabanlı “merkezi olmayan” bir teknolojiyle, ülkeler çok daha “etkin ve verimli” yönetilebilecek.
Yapay zekâ üretim faaliyetlerinde ihtiyaç duyulan “insan sayısını” radikal biçimde azaltıyor. Karanlıkta faaliyet gösteren, mola vermeyen, 7/24 çalışan fabrikalar olacak. Düşünebiliyor musunuz? Çalışanlar robotlar; özlük hakları, ücret, yıllık izni, hastalık izni gibi sorunları yok. Artık insana “çok az” ihtiyaç var. Sadece yapay zekâ ile koordineli çalışacak, teknoloji kullanabilen “sofistike”, yani gelişmiş insanlar gerekli. Bu insanların “muhakeme” yapabilme ve “empatik” davranabilme becerileri yüksek olmalı.
Devletlerin yapay zekayı “düzenleme” meselesi var. Otomasyona dayalı işe alımlarda “ayrımcılığın” engellenmesi ciddi bir sorun. Algoritmanın kontrolü ve şeffaflığın sağlanmasının hayati önemi var. Bunu mevcut kurumlarla düzenlemek imkânsız. Gelişmiş kadrolar istihdam edilmek zorunda. Mevcut vasat beyinlerle bu iş yapılamaz. İnsan sermayesinin önemi giderek artacak. İngiltere, Çin, AB ve ABD bu alandaki çalışmaları koordine etmek için yeni birimler kuruyor, 2017’de Birleşik Arap Emirlikleri (BAE) dünyadaki ilk Yapay Zekâ Bakanlığı’nı kurdu. Ülkenin yapay zekâ alanında stratejik hedeflerini belirlemek ve bu alanda çalışmaları koordine etmek için yaptı bunu.
Karşımızda artık bilgi toplumunun baskın “paradigması” var. Bilgi ekonomisiyle üretim tarzı “kökten” değişti ve “yeni” bir modele geçildi. Ülkeler bu paradigma değişimine hazır olmak zorunda. Ayakta kalmaları buna bağlı. Küresel sistem çok daha karmaşık hale gelecek, ülkeler daha çok kırılganlaşacaklar. Son yıllarda teknoloji şirketleri, sanayi toplumunun devasa şirketlerinin değerlerini önce yakaladılar, sonra da geride bıraktılar. Günümüzde ülkeler, diğer ülkelere fark yaratabilmek için bu teknolojiye hazır olmalılar. Zenginlik, refah, halkın mutluluğu “hepsi” bunu başarmakla mümkün.
Girişimcilere çok iş düşüyor. Yapay zekanın, otomasyon ve analitik yeteneklerini kullanarak işletmelerin verimliliğini artırabilirler. Yeni iş modelleri geliştirebilirler. Bugün Türkiye’nin temel sorunu verimlilik. Üretim çok düşük teknolojiyle yapılıyor. Kurumsal yapılar yetersiz, yolsuzluklar çok büyük. Kaynaklar ağırlıklı olarak inşaat sektörüne gidiyor. Gelişmiş bir ülke olmak için yüksek teknolojiye dayalı ütelim yapmamız gerek. Bunun için sorgulayan, analitik düşünen, yaratıcı insana ihtiyaç var. Mevcut ezbere dayalı “tek tip” eğitim sistemimiz ise, bunu sağlamaktan çok uzak.
Bu hedeflere ulaşmak için“tam” demokrasiye dönmek ve “piyasa” ekonomisinin kurallarına uymak zorundayız. Makroekonomik göstergeler bozuk. Adaletsizlik had safhada. 10 milyon insanımız canı ne isterse yapabiliyor, istediğini fiyatına bakmaksızın satın alabiliyor. İnanılmaz bir tüketimin parçası haline gelmiş durumda. Geri kalan 75 milyon ise yaşamaya, ayakta kalmaya çalışıyor. Beslenmiyor açlığını bastırıyor, giyinmiyor örtünüyor. Barınma, beslenme gibi en temel ihtiyaçlarını bile karşılamakta zorluk çekiyor. Sadece “servet” ve “gelir” dağılımında değil, “katılımda” ve“tanınmada” da adalet yok. Hakkaniyetle ücretlendirme yok. Maaş artışlarının karşılığı yok. Yapılan artışlar bir ay bile olmadan geri alınıyor. Lira, dolar karşısında sadece seçimden bu yana, yüzde 35 değer kaybetti. Hiper enflasyon sürecine girdik. Son 10 yıldır beyin göçü ile on binlerce nitelikli insanlarımızı yurt dışına kaçırmış durumdayız. İktidar böyle de muhalefet umut veriyor mu? Kesinlikle hayır. Vatandaşın sesi olma, onun mağduriyetine engel olma çabası gündemlerinde yok. Zaman ve enerjilerinin tümünü parti içi iktidar mücadelesiyle harcıyorlar.
Bu kaotik süreci tersine çevirmek için, yapay zekâ meselesine özel bir yer vermek zorundayız. Türkiye bölgesel merkez haline gelmeli. Yeni iş modellerini yaratmak buna bağlı. Başka türlü ekonominin gelişmesini ve rekabet gücüne ulaşmasını beklemek hayal. Çünkü,Türkiye’nin doğal kaynaklara bağlı olmayan bir ekonomisi ve yaşlanan bir nüfusu var. Yapılacak tek bir iş kalıyor, o da “yeni” ekonomiye uyum sağlamak. İktidar, bu gerçeği görmek ve bu gerçek doğrultusunda ülkeyi yönetmek zorunda.
Tuygan ÇALIKOĞLU