thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









PCR ve Aşı Dayatmasına Karşı Farkındalık Mitingi
Tarih: 29-08-2021 08:47:00 Güncelleme: 29-08-2021 08:47:00


Anayasa, kişi hak ve özgürlükleri genelgeyle kısıtlanamaz der. Bu nedenle insanlara aşı ve PCR testi ile ilgili baskı yapılmaması gerek. Ancak “Erdoğan’ın aşı zorunlu değil” ifadesine rağmen, son kabine toplantısından sonra yapılan açıklama kamuoyunda büyük tepki yarattı. Okullarda 6 Eylül’de başlayacak olan yeni eğitim döneminde, aşı olmamış öğretmen ve personel için, haftada 2 kez PCR testinin zorunlu olacağı açıklandı. Ayrıca, insanların toplu olarak bulunduğu faaliyetler, uçak ve şehirlerarası otobüs yolculuğu için azami 48 saat önce PCR testi de zorunlu olacak. Kişi hastalığı geçirmemiş veya aşılı değil ya da negatif PCR testi yok ise etkinliğe katılmasına müsaade edilmeyecek.

 

Hukukçular bu kararların hukuksal bir temeli olmadığını net bir şekilde açıkladılar. Kişiler bu kararlara karşı dava açabilirler, belgelemek şartıyla maddi ve manevi zararlarının karşılanmasını talep edebilirler. Alınan kararlara tepkiler çığ gibi; bu nedenle 11 Eylül Cumartesi günü saat 17.00’deİstanbul Maltepe Meydanı'nda “PCR testi ve aşı dayatmasına karşı farkındalık mitingi” organize edildi. Muhafazakâr gazeteci ve yazar Abdurrahman Dilipak tarafından kamuoyuna yapılan açıklamaya, sosyal medyada #11eylüldemaltepedeyiz etiketiyle destek yağdı. Dilipak, Ak Parti iktidarına yakınlığı ile tanınan, ancak son yıllarda5G teknolojisiyle ilgili çok önemli çalışmalar yapan bir sivil inisiyatifin de sözcüsü. Her siyasi düşünceden herkese açık olan mitinge ilgi çok büyük ve katılımcıların Türk bayrağı dışında hiçbir amblem ya da flama taşımasına izin verilmeyecek. Mitinge aynı gün aynı saatte tüm Türkiye’de, hatta en az 30 ülkede network üzerinden katılmak da mümkün.

 

Gazeteci ve yazar Abdurrahman Dilipak, düzenledikleri bu miting ile anayasal hak ve özgürlüklerin genelgeyle kısıtlanamayacağını topluma anlatarak bir farkındalık yaratmayı amaçladıklarını ifade ediyor. Dilipak; “Aşı ve PCR testi konusunda insanlar özgür değil. Aşı yaptırırken aşı kaynaklı bir sorun yaşarsanız; kendinizin sorumlu olacağınıza dair sizden imza alıyorlar, yani aşılanan kişi dışında hiç kimse sorumluluk almıyor. Global Çete’nin “Great Reset”ine HAYIR demek için miting yapacağız, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu çeteyle işbirliği içinde olduğunu anlatacağız ve küresel sermayenin nihai hedefi olan “Trans hümanizm” e HAYIR diyeceğiz.” Dilipak, aşının yapıldığı Almanya’da tam 23 bin Doktorun “Biz aşı yapmayacağız.” diye dava açtığı bilgisini veriyor ve 200 civarında akademisyenin de mitinge desteklerini vurguluyor. Farklı kesimlerden,  farklı siyasi düşüncelere sahip insanların bu miting ile ilgili üzerinde uzlaştıkları başlıklar şöyle; Küresel sermayenin en öndeki temsilcileri olan Rothshild ve Rockefeller Ailelerini ve Dünya Sağlık Örgütü’nü soykırım uygulamakla suçluyorlar ve bu amaçla uluslararası dava açılmış durumda. Covid 19’un, küresel sermayenin ulus devletlerin gücünü ele geçirerek yeni finans düzenini kurmak için kullandıkları bir biyolojik ajan olduğuna inanıyorlar. Bir başka deyişle, pandemi ve aşı sürecinin bir soykırım faaliyeti olduğu iddiasındalar. Bu nedenle aşı olan olmayan herkesi bu etkinliğe katılmaya çağırıyorlar.

Gelin hep birlikte 2020 Mart ayından itibaren küresel ölçekte yaşanan ve Türkiye’nin de parçası olduğu pandemi sürecinin nesnel bir değerlendirmesini yapalım. Son 18 aydır, daha önce yaşamadığımız, sonrasını öngöremediğimiz bir dünyada yaşamaya başladık. Hem de çok kısa bir süre içinde bu noktaya geldik. Geleceği tahayyül edemiyoruz, plan yapamıyoruz, daha önce hiç yaşanmamış bir süreçte, yaratılan korku ve panik ortamında ne yapacağını bilmez haldeyiz. Ortada ne olduğu, nereden geldiği ve nasıl oluştuğu bilinmeyen Covid 19 adlı bir virüsten söz ediliyor. Başta anlatıldığı gibi yarasadan falan insanlara geçen bir virüs değil bu, doğal olmadığını ve laboratuar ortamında üretildiğini dünya artık inkâr etmiyor. Bu yapay virüsü bilim henüz tanımlamış bile değil. Üstelik yapay bir virüs olarak, doğal olmayan çok sayıda mutasyona uğruyor. O zaman sormak gerekiyor? Ne olduğunu bilmediğiniz bu virüse karşı nasıl aşı üreteceksiniz? Bilimsel olarak bir aşının etkililiği ve güvenilirliği için beş yıl gerekir derken, Dünya Sağlık Örgütü’nün bu konuya “her nasılsa” el atması üzerine aşılar 6 ay içinde geliştirildi, kullanımı onaylandı ve insanlar aşılanmaya başlandı. Bir kere bu aşıların “Güvenlik Sertifikaları” bile yok, vücudunuza zerk edilen aşı dediklerinin içeriğini hiç kimse bilmiyor. Tüm sorumluluğu size vererek “aşı olun” diyorlar. Tamam, çözüm olacaksa insanlar aşı olsun, ama aşının üretilmesi, onaylanması, dağıtılması ve insanların aşılamasıminimum15 ay sürüyor. Tirajı komik bir durum var ortada. Çünkü virüs bu süreçte sayısız mutasyona uğruyor, özellikleri değişiyor, aşı da o zaman bir işe yaramıyor. Bu nedenle aşı üreticileri aşının etkili olma süresini 5- 6 ay olarak veriyorlar ve sonrasında yeni bir dozun daha gerekli olduğunu söylüyorlar. Aşılma sürecinde ortaya çıkan olumsuzluklar küresel kamuoyunu ikiye böldü. Önce pandeminin bitmemesini aşı olmayanlara yüklemek isteyenler seslerini yükselttiler. Sonra yoğun bakıma kaldırılan, entübe olanların arasında iki kez aşılanmış olanları görünce “sokak karıştı”. Her ülkeden, her düşünceden insanların tepkileri büyümeye başladı. Bireyler ve sivil toplum örgütleri kampanyalara başladılar, ilginç bilgiler belgeleriyle kamuoyu ile paylaşıldı. Çünkü resmi istatistiklere güven yok; büyük bir dezenformasyon, yani bilgi çarpıtma ya da yanlış bilgilendirme var.

 

Öncelikle şu gerçeği göz önünde tutarak süreci sorgulayalım. Tepkilerin temelinde aşı karşıtlığı yok; ama aşı dayatmasına var, PCR testini zorunlu kılarak insanlara “mobbing” uygulanmasına var. Hem de çok büyük. Bu yanlıştan mutlaka dönülmesi gerek. Çünkü tedavi ya da tıbbi müdahaleyi reddetmek kişinin kendi hak ve özgürlüğüdür. Bunun kullanmasına engel olmak anayasaya aykırı. Kararname ile anayasal hakları engelleyemezsiniz. Bu uygulama hukuka aykırı. İsteyen aşı yaptırır, isteyen yaptırmaz. Ancak insanların nasıl bir tehdit ile karşı karşıya olduğunu anlatmak, onların bilgilenmesini sağlamak zorundasınız. Salgın bahanesiyle maske takmayı zorunlu tutmak, kişinin yüzde 23 daha az oksijen almasına yol açıyor. Bu ciğerlere daha az oksijen, daha fazla karbondioksit girmesi demek. Bu çok hayati bir risk doğuruyor. Virüs pek çok hayati organa yapışıyor ve hastalıklı organları tetikleyerek ölümlere yol açabiliyor. Bilim insanları bu tür ölümleri, doğrudan Covid ölümleri olarak tanımlanamayacağını, tedbirlerin yol açtığı ölümler olduğunu net bir şekilde ortaya koyuyorlar. Kontrollü sosyal hayatın dayatılarak insanın ruh sağlığının bozulması da insanın fıtratına aykırı bir uygulama. Seyahat özgürlüğünü kısıtlamak, ev hapsini çağrıştıran tedbirleri sürekli hale getirmek de aynı bağlamda ele alınmak zorunda. Bu tedbirler insanları hareketsizleştirdiği için kabul edilebilir değil. Çünkü bu durum, sürekli hareket halinde olan evrenin işleyiş yasalarına aykırı. Homosapiens, yani yaşayan son insan türü hareket etmek zorunda, binlerce yıl böyle yaşadı, evde kalarak, oturarak ruh ve beden sağlığını koruması imkânsız. Mümkün olsa; 2020 yılındaki ölümleri, 2019 yılındaki ölümlerle karşılaştırabilsek, yaratılan korku ve paniğin anlamsızlığı ortaya çıkacak. Hem de pek çok grip vakasının, Covid olarak işlem görmesine ve kalp damar, kanser ya da bazı yetmezliklerden kaynaklanan ölümlerim Covid ölümleri olarak sınıflandırılmasına rağmen doğal ölüm oralarında pek bir sapmanın olmadığını herkes görecek.

 

Bu durumda insanlığın sorunu Covid mi? Kesinlikle hayır. Küresel sermaye ulus devletlerin elinde bulunan gücün, yani paranın kontrolü ele geçirmek istiyor. Dijital diktatörlük kurarak siber bir dünya yaratmak hayalindeler. Bu matriks içinde ulus devletlere kesinlikle yer yok; böyle bir dünya düzeninde insanların ulusal, dinsel, mezhepsel, ahlaki ve cinsel kimlikleri olmayacak, Böylelikle insanlar bildiğimiz biyolojik insan formunun dışında ruhsuz canlılar olacaklar.  Sonrasında yapay zekâyı kullanarak bu insanları köleleştirecekler ve artık gerekli olamayan fazla insan nüfusunu da zaman içinde azaltacaklar. Covid korku ve panik yaratmak için kullanılan araçlardan sadece bir tanesi. Sonra diğer araçlar da sahne alacak. Hedef “trans hümanizm”, yani ölümsüzlük. Homosapiens artık Homodeus, yani tanrı insan olmak peşinde. Bu “tanrı- insanlar” insan, hayvan ve bitki genleriyle oynayarak insanları istekleri doğrultusunda yönetmek, yani köleleştirmek istiyor. Bütün bunları; uydu interneti sağlayan “Starlink” projesi ile yapay zekâ ile insan beynini bir araya getiren“Nörolink” projesi ile bütün ülkelerin iradi parası, yani milli parasını ortadan kaldırarak “Sanal Para” ile yapacaklar. Bu mücadeleyi kazanırlarsa, bizler son biyolojik insan formu olacağız. Ayakta kalan genç kuşaklar ise, beyinlerine çip takılı olarak küresel elitlere hizmet eden çağdaş köleler olacak.

 

Ulus devletler bu bilgileri halklarıyla paylaşmıyorlar, Covid tedbirleri kapsamındaki uygulamaları paradoksal biçimde yürürlüğe sokuyorlar, yani karşı çıkmıyorlar. Dilipak’ın ifadesiyle, “Bu süreçte kendilerinin de yok olacaklarını görmüyorlar, duymuyorlar, hissetmiyorlar.” Bunun iktidarı, muhalefeti yok. Ak Parti, CHP, İYİ Parti, HDP, MHP ve diğer siyasi partiler bu konuları gündemlerine almıyorlar, konuşmuyorlar, uygulamalara itiraz etmiyorlar. Ya bu siyasal partilerin dile getirecekleri bir görüşleri yok; ya da küresel sermayeyi karşılarına almak istemiyorlar. Muhtemelen iktidar olmak için onlara göz kırpıyorlar, “Bizi seçin, biz diğerinden daha iyi yaparız” diyorlar. Sonuç olarak iş başa düşüyor; yani vatandaş yeni bir bilince ulaşmak, gerekli farkındalığı yakalamak ve 6 Eylül’de yürürlüğe girecek uygulamalara karşı itiraz hakkını kullanmak zorunda.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 22655 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI