thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Aşırı Sağ Yükseliyor
Tarih: 02-10-2022 09:04:00 Güncelleme: 02-10-2022 09:04:00


Son yıllarda aşırı sağ partilerin Avrupa’nın tamamında yükselişine tanık oluyoruz. 11 Eylül’de İsveç’te yapılan seçimlerde, sağ blok partiler seçimi kazandılar. 2015’den bu yana, Avrupa dışından gelen göçmenlere karşı çıkışıyla popüler olan ve bir zamanlar dışlanan aşırı sağ SD, seçimlerden 2. Sırada çıktı. İsveç gibi, sosyal demokratların anavatanı olarak kabul edilen bir ülkedeki bu seçim sonucu çok düşündürücü. Ardından 25 Eylül’de İtalya’da yapılan seçimde, liderliğini bir kadın siyasetçi olan Giorgia Meloni’nin yaptığı aşırı sağcı FDL kazandı. Mussolini’den bu yana ilk kez aşırı sağcı bir politikacı başbakan olacak. Pandemi sürecinde; kobay haline getirilen halkının direnişine verdiği destek, Euro’dan çıkmak dahil AB’ye karşı sergilediği muhalefet ve küresel aktörlerin “cinsiyetsizlik” başta olmak üzere dayattığı tüm politikalara yaptığı itiraz seçim zaferini getirdi. Aşırı sağ partilerin neden başarılı olduklarını anlamak için, değişen seçmen davranışını birlikte sorgulayalım.

 

Kapitalizm, günümüzde çok küçük bir azınlık dışında herkesin kaybetmesine yol açıyor. Ana akım partiler; kaybedenlerin öfke ve kaygılarını görmezden geliyorlar. Bunlar merkez sağ ve sol partiler. Halkın gündeminde göç ve güvenlik krizleri var. AB’nin yönetemediği bu krizler; kaybedenlerin, hükümetlerine ve AB kurumlarına güvenlerini yok ediyor. Oluşan büyük boşluğu aşırı sağ partiler doldurma çabasındalar. Son yıllardaki seçimlerde; Hıristiyan Demokrat, Muhafazakâr ve diğer ana akım sağ partiler hep kaybettiler. Oylarını artıranlar sadece, göç karşıtı ve AB’ye mesafeli partiler. Avrupa’nın tamamında; AB ile yürürlüğe giren, serbest dolaşım ve çok kültürlülüğe muhalefet artıyor. Çünkü yabancılara verilen bu hakları, kendisine ve topluma tehdit olarak algılıyor. Kayıplarının sorumlusu olarak görüyor.

 

İşin ekonomik boyutuna bakarsak; 2008 küresel krizinin, alt kesimler üzerine getirdiği büyük bir yük var. Bu kesimler merkez partilerine öfkeliler. Göçmenlerin mevcut işleri ele geçirdiklerini düşünüyorlar. Devletin de sınırlı kaynaklarını bunlara harcıyor olması, onları çileden çıkartıyor. Gelecek kaygıları bu nedenle yüksek. Kaybedenlerin; kaygı ve korkularını anlayan ve anladığını dile getiren yeni siyasi aktörlere ihtiyaç var. Sınırları kapatmak, kendi halkı için refah devletini geri getirmek, göçü bitirmek ya da en aza indirmek temel beklentiler.

 

İlginç olan, seçmenin bu süreçte sadece merkez sağ partileri değil, merkez sol partileri de terk ediyor olması. Kapitalizmin yarattığı devasa sorunlara karşı, “Sol”un sunduğu çözüm önerilerini yetersiz bulması. Toplumsal hareketlilik ve sendikal etkinlikler eski gücünde değil. Yaşanan yoksulluğa, gelir dağılımındaki adaletsizliklere ve artan eşitsizliklere karşın sol partilerin çözüm olarak görülmemesi üzerinde tartışılması gereken bir durum. Üstelik münferit bir durum da değil. Avrupa’nın tamamında seçim sonuçları bunu gösteriyor. Solun söylem ve cevapları, geniş halk kitleleri açısından çok karmaşık görünüyor. Sol, entelektüel tartışmalar içinde kendini yok ediyor. Pandemi krizi, Ukrayna savaşı, küresel politikaların çöküşü gibi olaylarda, solun öne çıkan kayda değer bir çözüm önerisi yok. Sağ söylemler daha basit ve popülist. Bu yüzden ilgi görüyor. Hâlbuki 2008 yılında; ABD’de başlayıp, tüm dünyaya yayılan büyük kriz sonrasında, sol partiler ciddi oy artışı sağlamışlardı. Yunanistan’da Syriza, İspanya’da Podemos, Portekiz’de sol blok partiler önde gelen örnekler. Ancak bu partiler giderek oy desteklerini kaybetmeye başladılar. Aslında bu partilerin sağ partilerden pek bir farkı yok. Farklı olan, sol partilerin gündemdeki asıl meseleler olan göç ve Avrupa bütünleşmesi konusundaki tutumları. Seçmen sert ve net bir tutum bekliyor, ancak sol bunu sergilemekten uzak.

ABD’de sağ popülizmin yükselişi “kimlik” odaklı. Kendisinin ihmal edildiğini düşünen “beyazlar” var. Elitistler tarafından yönetilen ülkede, dışlandıklarını hissediyorlar. Göçmenlere karşı bakış açısında, “Hispanik” kimliği dikkat çekiyor, Avrupa’da ise“Müslüman” kimliği. Ekonomi; Avrupa’da, kimlikten daha önemli. Örneğin Brexit sürecinde, İngiltere’nin AB’den çıkmasında ekonomik nedenler ağır bastı. Avrupa, 2008 finansal krizinin faturasını, ekonomide ciddi bir düşüşle ödedi. Sıradan bir Avrupalı, kaybetmesini küreselleşmeye bağlıyor. Göçmenlerin yarattığı rekabetten rahatsızlar. İşlerini kaybediyorlar. Tepki aslında ekonomik, ancak kimlik de etkili bir faktör. Değer yargılarının değişmesini de göz ardı etmemek gerek. Bilgi toplumunun karakteristik özellikleri olan, “Yeşiller “ve “Eşcinseller” muhafazakâr kesimlerin hedefinde. Eski değerlerin yok olduğunu söyleyen muhafazakârların gösterdiği tepkilerin, bu hareketlerin önünü açtığını düşünenlerin sayısı da oldukça fazla.

 

Avrupa ve ABD aslında göçlerin oluşturduğu toplumlar. Bu açıdan bakarsak, göç sorununa daha farklı yaklaşmaları gerekirdi. Onlar, bu temel sorunu görmezden geldiler, yüzleşmek istemediler. Ancak yanlış yaptılar. Çünkü aşırı sağ ve göçmen karşıtı partilere hareket alanı yarattılar. Bugün geleneksel partilerin halkla bağları çok zayıflamış durumda. Siyaset yapma biçimleri geçmiş yüzyıldan kalma ve“devlet partisi” izlenimi veren partiler. Çoğunluğun algısı bu. Popüler sağ partiler ise, karizmatik liderleriyle dikkat çekiyor, halkla bütünleşmiş gibi görüntü veriyorlar. Onların sorunlarını dile getiriyorlar, onların sesi olduklarını söylüyorlar. Bunların gerçekliği tartışılabilir, ancak toplumsal algı böyle. Günümüzde “the post truth”, yani gerçek ötesi siyaset var. İnsanlar duymak istediklerini söyleyen siyasal aktörleri arıyorlar. Onların yapacaklarına inanmasalar da duymak istiyorlar. Merkez sağ ve sol partiler ise empatiden yoksunlar, dile getirilen tepkileri anlamada ve yönetmede yetersizler. Bu bağlamda seçim sonuçları sürpriz değil. Halkı dikkate almadılar, taleplerine öncülük etmediler. Bekleneni yapmamak, merkez partilerini gözden düşürdü ve seçmeni merkezden uzaklaştırdı.

 

Türkiye’de siyaset genel olarak Erdoğan ve Erdoğan karşıtlığı üzerine yapılıyor. Sorunlar ve çözüm projeleri konuşulmuyor. Hala Cumhurbaşkanı Adayına karar verememiş bir 6’lı Masa var. Masada ciddi sorunlar var ve hepsinin birden “sorun yok” demesi inandırıcı değil. Kutuplaştırılmış seçmen, karşıt düşünceyi dinlemek bile istemiyor. İktidar da muhalefet de halka umut vermekten uzak. Seçimi çözüm olarak gören çok, ancak seçimin hemen çözüm getireceğini beklemek hayal. Çünkü tüm sorunlar seçim sonrasına erteleniyor, seçimden sonrası tufan. Ak Parti’nin umurunda değil, tek isteği ne pahasına olursa olsun tekrar kazanmak.

 

Gerek iktidar gerekse muhalefet partileri aynı oy oranlarını, iniş çıkışlar da olsa, kabaca koruyorlar. Bu süreçte, özellikle Zafer Partisi ve Yeniden Refah Partisi gibi, merkezde yer almayan partilerde bir hareketlilik dikkat çekiyor. Zafer Partisi itici gücünü, popüler göç meselesinden alıyor. Genel Başkan Ümit Özdağ; sıra dışı çıkışları, örseleyici dili, hatta hakaretamiz ifadeleri ile dikkat çekiyor, bir bölüm seçmende ilgi yaratıyor. Özdağ partisini şimdiden yüzde 3-5 bandına taşıdı bile. Avrupa’daki aşırı sağ partilere benzer bir başarıyı hedefliyor. Dahası, pek çok partiye mensup seçmenden ilgi görüyor. Hatta ona öykünen siyasi partiler de var. İYİ Parti son dönemde, çok güçlü bir “merkez partisi” olmasına engel nitelikte ideolojik bir çıkış yaptı. Milliyetçi seçmene yönelik bir hamle. Yeniden Refah Partisi farklı bir parti. İtici gücü, beklenenin aksine ekonomi değil. Millî Görüşün karizmatik lideri Necmettin Erbakan’ın oğlu Fatih Erbakan’ın yönetimindeki parti, 2020’de başlatılan yapay pandemi sürecinde sesini iyi duyurdu. Konuyu gündeme taşıyan tek parti oldu. Dayatılan aşılarla ilgili tek başına “toplumsal farkındalık” yarattı. Bu bağlamda, diğer bütün siyasal partilere fark attı. Dahası; küresel finans elitlerinin hedefledikleri yenidünya düzenine geçiş araçları olan enjeksiyonları, “in- plant”ları, 5G’yi, Starlink ile 5G entegrasyonunun ne anlama geldiğini, yapay zekâyı vs. neredeyse tek başına gündeme taşıdı. Bugün; sıvıların yol açtığı küresel ölçekte ölüm istatistiklerini, ölümcül yan etkilerini ve Paris İklim Antlaşması başta olmak üzere tüm küresel dayatmaları Türkiye onlardan öğrendi. Çünkü bu konulara ana akım medya girmiyor, iktidarı ile muhalefeti ile siyasal partiler gündeme getirmiyor. Etkin kamuoyu oluşturan, çok ciddi bir tweet trafiğine sahip, nitelikli insanları ile dikkat çekiyor. Yeniden Refah Partisi’nin de artık potaya girdiğini ve kendisine yüzde 3- 5’lik bir destek yarattığını söyleyebiliriz. Sonuçta her iki partide siyasetimizde; devrini tamamlamış, “devlet partisi” görünümlü partilere olan itirazı dile getiriyorlar. Halkın nabzını tutma ve onun sesi olma çabasındalar. Cumhur İttifakı ve 6’lı Masa bu örneklere ciddi kafa yormalı. Tabii ki seçimi kazanmak istiyorlarsa.

 

Avrupa’daki seçimlere dönersek, seçmendeki radikal değişimi yaratan ne? Kapitalizm mi? Yoksa göç olgusu mu?1917’den bu yana sosyal demokratların iktidar olduğu İsveç’te radikal sağın oy patlaması çarpıcı, ancak yeni bir durum değil. 2000 yılından bu yana radikal sağ Avrupa’nın tamamında yükseliyor. Dahası aşırı sağ, toplumun her kesiminden destek buluyor ve giderek büyüyor. İşin asıl çarpıcı yanı burası. Bu desteği veren insanlar farklı ekonomik gelişmişlik ve eğitim seviyesine sahipler. Dahası, farklı siyasal geleneklerden geliyorlar. Bu nedenlerle, eğilimin küresel boyutlu olduğunu söyleyebiliriz. 

 

Küreselleşme, toplumsal hayatı her boyutta derinden etkiledi ve kökten değiştirdi. Bunun sonucu olarak, mevcut liberal demokratik sistem krize girdi. Çökmesi kaçınılmaz. Aşırı sağ partilerin yükselişi, salt iktidarın başarısız politikalarına bağlanmamalı. Tepkili seçmenin, bu partileri cezalandırma amacıyla verdikleri protesto oylarıyla da açıklanmamalı. Herkesin seçmendeki radikal değişimi görmesi gerek. Sonra da nedenlerini anlamak ve bu sonucu içtenlikle kabullenmek. Bunları yapmadan, yeni bir süreci başlatmanın bir anlamı yok.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 22630 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI