Kent Konseyi Genel Kurulu ve toplantılarıyla ilgili yazmadan önce yerel demokrasinin güçlenmesi ve katılımla ilgili birkaç satır yazmanın gerekli olduğunu düşündüm. Halkın talep ve beklentileri ile tercihlerinin katılımın sağlandığı çoğulcu yöntemlerle belirlenerek yönetime yansıtılması, yerel yönetimin demokratikleştirilmesinin önemli göstergelerinden biridir aynı zamanda.
Önceki yazılarımda belirttiğim gibi kent konseylerinin sivil bir yapı olma özelliği, onun çoğulculuğa dayalı katılımcı anlayışından kaynaklanır. Bu yapı, katılım ve çoğulculuğuyla demokratik bir yapıdır da aynı zamanda. Kent konseyinin demokratik özelliği; kararlarını oluşturma süreçleriyle bu süreçleri yönetmedeki çoğulcu ve katılımcı tutumunda ve işleyişinde kendini gösterir. Bunun göstergesi de, bu işleyişin yoğunlaşarak sonuçlandığı yer olan Kent Konseyi Genel Kurul’u yani konsey toplantısıdır.
Kent konseyi kent yaşamını ilgilendiren konularda kararlarını genel kurul toplantılarında alır. Yönetmelik gereği Ocak ve Eylül aylarında toplanmak üzere yılda en az iki genel kurul/konsey toplantısı yapılır. Kent konseyleri kendi yönergeleriyle bu sayıyı artırabilir ve gerektiğinde de olağanüstü toplantı yapabilir. Bu toplantıları zorunlu olan zamanlar ile yönergelerinde belirlenmiş zamanlarda yapmayan ya da kerhen üç-beş kişiyle yapan kent konseyinin ne demokratikliğinden, ne çoğulculuğundan, ne de katılımcılığından söz edilebir. (Yılda iki kez konsey toplantısı yapmayan kent konseyine “neden yapmadın” diyen olmamıştır bugüne kadar. Çanakkale kent konseyi, yönergesine göre 4 ayda bir olmak üzere üç genel kurul yapmak zorundadır, ama Nisan 2017/Mart 2019 da, yani son iki yılda en az altı genel kurul yapması gerekirken üç genel kurul yapmıştır meselâ!)
Genel kurulun toplanma ve karar alma kuralı yönetmelikte şöyle belirlenmiş: “üye tam sayısının salt çoğunluğu ile olağan olarak toplanır ve katılanların salt çoğunluğu ile karar alır.” Buna göre bir örnek: 500 üyeli bir kent konseyi 251 üyeyle toplantı yapabilir ve kararlar da bu sayının yarısından bir fazla yani 126 üyenin olumlu oyuyla alınır. Bu orantıyı tutturamayan kent konseyleri hiçbir zaman toplanamaz ve karar alamaz yönetmeliğe göre. Bazı kent konseyleri bu durumu; “ilk toplantıda çoğunluk sağlanamadığı için ikinci toplantıyı çoğunluğa bakmaksızın yapıyor ve karar alıyoruz” şeklinde çözümlediklerini ifade ediyorlar, ama yönetmelikte böyle bişey yok! Böyle bişey yapıldı diyelim, o zaman kent konseyinin çoğulculuğu, katılımcılığı “ortaklık anlayışıyla kentin sorunlarının, vizyonlarının sürdürülebilir yaşantı temelinde belirlendiği, tartışıldığı ve çözümlerin geliştirildiği, ortak aklın ve uzlaşmanın esas olduğu demokratik yapı” olma özelliği nerde kalıyor?
Genel kurulların sorunlu durumlarından biri de organ seçimleri. Genel kurulu Kent Konseyi başkanı yönetir. Gündemin seçimler maddesine gelindiğinde, seçimler için Seçim Divanı oluşturulur. Seçilen divan heyetinin görevi, başkanlık ve yürütme kurulu üyelerinin seçimini gerçekleştirmektir, başka görevi yoktur. Başkanlık seçimi üç aşamada gerçekleştirilir. Yönetmeliğe göre başkanın seçimi için “ilk oylamada üye tam sayısının üçte iki (ör.: tam sayı 600 ise 400 oy alan) ve ikinci oylamada üye tam sayısının salt çoğunluğu (yani 301 oy alan) aranır. İkici oylamada salt çoğunluk sağlanamazsa, bu oylamada en çok oy alan iki aday için üçüncü tur oylama yapılır. Üçüncü oylamada en fazla oyu alan aday, başkan seçilmiş olur.” der. Seçimlerde kent konseyi temsilcisi olan herkes aday olabilir. Temsiliyeti olmayan kişiler aday olamazlar.
Bitirirken; Kent Konseyi, sivil bir danışma forum ve danışma mekanizması. Bu mekanizma kentin müştereği. Kent halkına ait. Bu mekanizmayı siyasallaştırmak ya da siyasetin yedek parçası haline getirmek ne siyaset kurumuna ne de konseyin kendisine yarar sağlar. Çanakkale kent konseyinin içinde bulunduğu durum bunun göstergesidir. Vali yardımcısının arkasında sıraya girerek bir parti tarafından organize edilen “mevcutlu” oy kullanan sivil(!) toplum kuruluş temsilcileri, kent konseyinin hiçbir genel kurulunda yok. (Kuşkusuz yeni seçimli genel kurulda yine sıraya geçeceklerdir.) Seçilmiş başkan toplantılara bile katılmıyor. Genel kuruldan bugüne kadar hiçbir karar çıkmamış. Öte taraftan, kent konseyinin idaresi belediyeye bağlanmış bir başkan yardımcısı ve bir müdür tarafından verilen talimatlarla, belediyeyle ilgili faaliyetler gerçekleştiriliyor. Sonuçta siyasetin farklı iki kurumu ya da anlayışı kent konseyini “ele geçirmekten” memnun, ama ortada kent konseyinin olmadığının farkında değil her iki taraf da.
Saim Yavuz