Muhalefet partileri topluma, dışardan ve yukardan mesajlar ve vaatler yağdırıyor. Bu tutum ve uygulamalar son on yılda, muhalefet partilerinin muhalefet yapamadığıyla ilgili kanaatin toplum içinde yayılmasına vedaha da kötüsü toplumun “muhalefete güvenmeme”duygusunu pekiştirdi. Gelişen bir başka kanaat da hem iktidar hem de muhalefet partileri için “kirli ve yozlaşmış siyasetleriyle birbirlerinden farklı değiller” olmuştur. Değişecek olanı değiştiremeyen, değiştirme becerisi gösteremeyen siyaset kurumlarından biri olarak tariflenen CHP’nin, “değişeceğiz, değiştireceğiz” iddiasını gündemin en başına koymasına rağmen, daha işin başında, gerek parti içinde gerekse toplumun bazı kesimlerinde “bunlar da aynı, değişmez” söylemleri ortalıkta dillendirilmeye başlandı. Değişim kolay mı? Değil. Değişimin, bir sihirbazlık işi olmadığını bilenler de var. Tabi ki değişim mümkün ve bu mümkünlük öncelikle parti içinde yerel örgütlerin ve tabanın merkez yönetimine kadar işleyen canlı, aktif ve yaratıcı çalışmaların hayat bulduğu bir işleyişe ve anlayışa sahip çıkılmasıyla olacaktır. Parti işleyişinde “sadakat” yerini “bilgi ve yaratıcılığa” bıraktıkça; kayıran ve kayrılan olarak değil de bir ortak/partidaş olundukça; yerel örgütler merkez sultasına tabi olmaktan çıktıkça; yerel örgüt partinin yaratıcılık kaynağı oldukça ve delege ağalığı, patronajlık da, yerini liyakata dayalı bir kariyer sistemine terk ettikçe değişim; bir süreç olarak kendini gösterecektir.
Bir örnek; CHP Genel Başkanı, yerel yönetim seçimlerinde, partinin belediye başkanı adaylarını belirleme yöntemini ve ilkelerini detaylı bir biçimde açıkladı.(Uzun uzun burada yazmaya gerek yok. İnternetten her zaman bulunabilir.) Bu yöntemlerden biriyle de Çanakkale’nin belediye başkan adayı belirlendi. Adaylık belirleme kriterlerinden biri olan ve Çanakkale’deki aday adaylarının yapılmasını istediği “parti üyeleriyle temayül yoklaması seçimi” uygulaması yapılmayarak adayın belirlenmesine (ki, yine aday belirleme kriterlerinden biri olan ve temayül yoklamasına gerek bırakmayan “adaylar arasında kamuoyu yoklamalarında açık ara birinci olan aday adayı, aday olarak belirlenecektir” kriterine uygun olduğu halde) itiraz eden aday adayı İrfan Mutluay, (edebilir tabi ki) itirazını parti genel merkezine bildirmek üzere Ankara’ya “yürüyerek” gitti(Gidebilir tabi ki). Benim burada tartışmak istediğim şey, bu “temayül” tartışmasının bir fırsat olarak, yaratıcı bir şekilde öncelikle yerelde ve yerel parti örgütünde tartışma/konuşma zemini oluşturularak tartışılıp sonuçlandırılmasının yaratılıp yaratılamadığıyla ilgilidir. İtiraz eden Mutluay, itirazla ilgili tüm gerekçelerini bir dosyayla ya da zihnindeki tüm soru ve sorunlu olarak gördükleriyle yerel parti örgütünde tartışsaydı bunun “değişimin” bizzat kendisi olacağıydı. Aynı şekilde yerel parti yönetimi, bu durumu konuşmak ve tartışmak üzere Mutluay’la örgüt içinde, sorunlu durumun, bütün boyutlarıyla tartışıldığı bir imkânı yaratsaydı, bu da “değişimin” bir başka örneği olabilirdi. Ve parti yönetimi, ortaya çıkan son durumu da yerelde üyeleriyle ve toplumla paylaşabilseydi. Bundan iyi bir “değişim” performansı olabilir miydi? Birbirine karşıt, ya da birinin “karşıt” olup, diğerinin “kayıtsız” kaldığı bir durum ise evet; değişmeyenin ta kendisi oluyordu.Mutluay bu tartışmayı/talebi yerel örgütle yapıp, tatmin olunmadığı halde durumu bir dosya halinde yerel parti örgütü tarafından merkeze iletilseydi ya da birlikte merkez teşkilatına gidilebilseydi.“Olmazki” böyle diyorsanız, bilin ki, değişimin önünde, engel olan sizsiniz.