Geçtiğimiz yıl (2015) Prof. Dr. Nilüfer Göle ile yapılan ve ulusal yayın yapan kanalda yayınlanan bir TV programı izlerken, Nilüfer Göle'nin bir sözü aklımdan silinmedi. Ünlü sosyolog tespit etmektedir ki; "Uygarlık; biçim ve form yaratarak oluşur."
Bu tespiti biraz açalım. Uygarlığa dair biçimin geleceğe bırakacağı en önemli miras, yapı ve yerleşim mekânlarının kamuya dönük yüzlerini oluşturan mimarlıklarımızdır. Yani iyi, güzel ve gelişkin bir uygarlık yaratmanın anahtarı "mimarlıkla" mümkün gözükmektedir.
Geçmişe dair uygarlık tanımlarında, taşınır ve taşınmaz tarih ve kültür varlıkları öne çıkan öğelerdir. Kuşkusuz bu tanımlamalara bir süredir, somut olmayan kültür mirası, örf, adet, gelenek, folklorik değerler, vb. de girmesi için çalışma yapılıyor. Ama teslim etmeliyiz ki, geçmiş uygarlıkların en önemli tanımı mimari miras, yapı ve yerleşimlerin fiziki mekânları üzerinden yapılmaktadır.
Uygarlığın derecesi, yarattığı biçim ve formun sanatsal değeri üzerinden belirlenmektedir. Her uygarlık mutlaka biçim ve form yaratır, ancak yüksek değerli bir uygarlıksa, yani tarihte iz bırakan ve yarattığı değerler dünyaya yayılan, birçok kültürel farklılığa sahip toplumlar tarafından benimsenen biçim ve formların sanatsal ve estetik değeri yüksektir.
Dolayısıyla, uygarlık ve form ilişkisinin en önemli taraflarından birisi, mimarlık sanatı ve kent estetiği üzerinden geçmektedir.
Belirtmeliyiz ki, kent estetiği 4 alt başlık üzerinden tanımlanmaktadır.
1)Yapıların sokağa bakan mimari cepheleri,
2)Yol, meydan ve kamusal alanların biçimi, zemin ve yer kaplamaları,
3)Kent mobilyaları olarak da bilinen kentin kamusal alanlarındaki objeler, peyzaj değerleri,
4)Tabelalar, afişler, billboardlar, yani sık değişime tabi hareketli ticari/idari/bilgilendirici tanıtım elemanları.
Bir kentin estetik değerinin yüksek olması, bu 4 kategorideki tasarımların sanatsal değerlerinin güzel, iyi ve yüksek olmasını gerektirir. Yani harika mimari cephelere sahip bir kentin, tabelaları kötüyse, ya da meydanları çok güzel formlara sahip bir kentin, kamusal alanlarındaki kent mobilyaları, peyzaj değerleri çok kötüyse, estetik algı düşük seviyededir. Dolayısıyla, mesele sadece mimarlık mesleği değildir, kent estetiğine ürün veren bütün tasarımcılar sanat değeri yüksek üretimler yaparak uygarlığı geliştirebilirler.
Ayrıca bilmeliyiz ki, günümüz uygarlığının gelişmesinde özel çalışmalar ve eğitimler ne kadar gerekliyse, önemli bir veri olarak geçmiş uygarlık birikimlerine sahip olmak ve bu birikimlerin izinde gidebilmek bir o kadar önemlidir. Yaşadığı coğrafyanın tarihsel kültürel birikimine sahip çıkmayan toplumların, uygarlıkları sürdürmesi ve yeni / gelişkin uygarlıklar yaratması pek mümkün gözükmemektedir.
Kültürel geçişlerin çok ve hızlı yaşandığı dönemden geçiyoruz. Yaşadığımız topraklara özgü uygarlık yaratmanın en önemli unsuru, tarihe, kültüre ve uygarlık mirasına sahip çıkmaktır. Ancak dünyanın yeni değerleriyle barışık, ilişkiyi dünya ve tüm insanlık üzerinden kurabilen bir anlayışla yeni bir uygarlık yaratmak mümkün olacaktır.
Mimarlık, yaşadığımız zamanın çağdaş değerleriyle gelişkin uygarlıklar kurmamıza olanak tanımaktadır.
Uluslararası Mimarlar Birliği (UIA) 2016 Dünya Mimarlık Günü Temasını “DAHA İYİ BİR DÜNYA TASARLA” (DESIGN A BETTER WORLD) olarak belirlemiş ve üye ülke mimarlık örgütlerine iletmiştir. Bir mimar olarak, Çanakkale'den bu temaya uygun bir mesajı "mimari form ve uygarlık" üzerinden vermek istedim.