Eylülde buluşmak üzere izin istemiştik. Sözümüzü tutamadık Çanakkale’nin büyülü atmosferinde, Polifonik Korolar Festivali, Troia Festivali, Çanakkale Savaşlarının 100. Yılı vesilesi ile izleme şansı bulduğumuz birbirinden nitelikli sanat etkinlikleri sonucu yaşadığımız rüyanın getirdiği yüksek yaşam enerjisi ile muhteşem bir yaz geçirdik. Özgür iradelerimiz ile yaptığımız seçimlerle daha güzel bir dünya, kurabileceğimizi hayal ettik, daha güzel bir yaşam için ümitlerimiz yeşerdi
Sizlerle adı Damak Tadı olan bu köşede yeme içme kültürüne ait düşünceler yanında yaşama ait ne kadar güzel şey varsa paylaşmaya çalışıyoruz.
Uzunca bir zamandır bir şeyler yazabilmek, üretebilmek için kendimi zorluyor, kendimle mücadele ediyorum. Ülkemizdeki mevcut koşullar altında yeme-içmeye, sanata, dansa, aşka dair düşünceler paylaşmamızın zorluklarını sizlerin takdirine bırakıyorum. Bu ülkenin, işinde gücünde ortalama her insanı gibi bende çok gerginim, öfkeliyim, yastayım ve kendimi çok çaresiz hissediyorum. Ülkemde oluk oluk kan akarken şen şakrak yazılar üretemiyorum. Suruç, Diyarbakır ve son olarak Ankara katliamı beynimde kalan son ümit kırıntılarını da yok etti.
İletişim içinde bulunduğum tüm dostlarımın yüzündeki umutsuzluk, geleceğe dair heyecanı noksanlığı, bütün yaşam sevincimi alıp götürüyor, bir şeyler üretmeyi sürekli ertelememe neden oluyor. Kendi çocuklarımı, torunumu, arkadaşlarımın çocuklarını, polikliniğime gelen hepsi birbirinden sevimli çocukları görünce, şimdiden biz bu çocukların yüzüne nasıl bakarız, olan biteni onlara nasıl anlatırız diye kahroluyorum. Kendimden ve çocuklarımdan utanıyorum.
Diğer yandan bugün yaşadığımız kavganın bugünün değil, dünün değil, insanlığın varoluşundan beri devam eden, iyilikle kötülüğün kavgası olduğunu biliyorum. Bu kavganın özgürlükten, paylaşımdan, kardeşlikten yana bir kavga olduğunu biliyorum. Tarih boyunca katliamların, vicdansızlıkların, zulümlerin hiç bitmediğini biliyorum. Bu son yaşadığımız katliamların son olmadığını, olmayacağını iyi biliyorum.
Bugün sahip olduğumuz insani duygularımızın ve değerlerimizin, özgürlüklerimizin çok büyük badirelerden geçerek katliamlara karşı duran kahraman insanların omuzlarında taşınarak bu günlere geldiğini biliyorum. Bu onur yürüyüşünün karanlıkları yenerek insanın bu dünya üzerinde var olduğu sürece devam edeceğini biliyorum.
Benim ümitlerimi kimsenin yok etmeye gücü yetmeyecek. Eninde sonunda aydınlıklar karanlığı yenecekler.
Bir hekim olarak otuz beş yıllık meslek hayatımda bir insanı, bir saat daha fazla yaşatabilmek için nasıl çürüdüğümüzü ve yok olduğumuzu çok iyi gördüm ve belledim. Hayatlarının baharındaki genç insanları barış mitinglerinde paramparça etmenin bu kadar kolay olmaması gerektiğini düşünüyorum. Bunu unutamam.
Özgürce, kardeşçe, çalışarak, üreterek, severek, sevilerek hukuk içinde demokratik bir ülkede yaşamayı ülkemin bütün insanları gibi hak ediyorum.
Bunu hemen şimdi istiyorum.
Daha adil bir dünyada yaşayabilme kavgasında toprağa düşen insanların önünde saygı ile eğiliyorum. Damak Tadı isimli bu köşede kendimi böyle bir yazı yazmak zorunda hissedeceğimi hiç düşünmemiştim.
Özgürlükle, barışla, kardeşlikle, sağlıkla kalın.