Antropolog B.Turner, oruç, beden, beslenme ilişkisi üzerine ‘İlk olarak beden, şifa ile ilişkili dinsel pratikler açısından önemlidir ve bu nedenle tüm dinsel ritüellerin önemli bir yönü bedenin korunması ile ilişkilidir. İkinci olarak da dinin işlevi, bedeni dinsel sonuçları nedeni ile kontrol etmek, ya da düzenlemektir. Bu kontrol bazen perhiz gibi uygulamalarla, bazen dans gibi bedensel gücü arttıran mistik etkinliklerle gerçekleşebilir’ der, Din ve Modern Toplum isimli kitabında.
Dinsel inanca bağlı olarak beslenmenin temel amacı bedenin sağlığının korunması, nefsin kontrolünü sağlayarak yüksek bir ruhsal düzeye ulaşmak ve kutsal duygular içinde eriyebilmektir. Orucun yanında perhiz, haram yememe ve inzivanında aynı amaca hizmet ettiği düşünülür. Birçok inanç sisteminde, dinsel inançla ilgili beslenme pratikleri çok farklı gibi görünse de genel olarak bu amaca hizmet ettikleri kabul edilmektedir. Oruç, gerekçeleri, içerikleri ve ritüelleri çok farklı olsa da bütün inanç sistemlerinde bir şekilde yer alan evrensel bir ibadet şeklidir.
Oruç bulunduğumuz kültürel coğrafya ve yaygın inançlar nedeni ile daha çok yiyeceklerden ya da yemeklerden uzak durma olarak algılanıyorsa da, oruç bedeni arındırma ve yoksun bırakma amacını taşıyan geniş kapsamlı bir ibadet şeklidir.
İnanca bağlı beslenme, beden, inanç üçlüsü iç içe geçmiş bir şekilde geniş insan topluluklarını etkilemeye devam etmekte ve insan bedenini korumayı hedef alarak sosyal bir düzen içinde tutmaya büyük katkı sağlamaktadır.
Günümüzde Ramazan aylarında gazete, dergi, televizyon gibi görsel yayın araçları, orucun dinsel, sosyal, beslenme, yemek kültürü ve geleneklerimizi ilgilendiren yönleri ile onlarca yazar tarafından ilgi çekici yazılarla ele alınmakta ve halkımız aydınlatılmaya çalışılmaktadır. Bu arada yaşadığımız ekonomik sistemlerin gereği olarak ramazan aylarında artan ve çok abartılı, sınırsız sorumsuz yiyecek, içecek reklamlarının bu ibadet ayına gölge düşürdüğünü, bu yiyecekleri temin etme konusunda daha az şanslı olan halkımızın bazı kesimlerini incittiğini naçizane düşünmekteyim. Ayrıca ülkemizde seçim sonrası doğal olarak yaşanması gereken yoğun siyasal tartışmalarında uzun, zor bir ibadet günü sonundaki iftar yemeğinin gündemini oluşturması değerli sosyologların önemli ilgi alanı olacağı kanaatindeyim. Yemek kültürüne ilgim, toplumsal davranışlara olan derin merakım sebebi ile okumaya değer bulduklarımı takip etmeye çalışıyorum. Cumhuriyet gazetesinde yazılarını büyük bir ilgi ile takip ettiğim Dr.Erdal Atabek’in oruç yazısının oruç felsefesi ile ilgili bölümlerini sayın yazarın affına sığınarak paylaşmak istiyorum. Değerli yazarın beni anlayışla karşılamasını ümit ediyorum.
‘Oruç ibadettir. Tek tanrılı dinlerde de öteki dinlerde de ‘oruç tutmak’ bir ibadet biçimi olarak yer almıştır.
Eski dilde ‘nefsin terbiyesi’ olarak açıklanır, günümüzde ‘dürtülerin denetimi’ diyebiliriz. İnsan zayıflıklarının güdülemesine karşı durmak, bizi zorlayan arzulara egemen olmak, irademizi güçlendirmek için yaptığımız bir ibadettir.
Oruç niyetle başlar. Oruç tutmaya niyet edeceksiniz. Allah için yaptığınızı da bileceksiniz. Çok önemli noktadır bu.
Oruç tuttuğun görülsün, bilinsin diye yapıyorsan niyetin bozuktur. Bu ‘görülsün, bilinsin, nasıl dindar olduğum anlaşılsın’ diye yapılan ibadetlerin tümü de niyet bozukluğu ile sakatlanmıştır. Oruç da böyledir, Cuma namazları da böyledir.
Oruç, bilenler bilir, aç susuz kalmak değildir. Bütün beden işlevlerinin denetim altında tutulması demektir. Bütün organların bu ibadete katılması demektir.
Zihinle başlar oruç. Kötülük düşünmeyeceksin. Kimse için kötü düşünmeyeceksin. Kimseyi aldatmayacaksın. Kimseye tuzak kurmayacaksın. Kimseyi arkadan vurmayacaksın.
Zihinle başlar oruç, dil orucu ile devam eder. Yani yalan söylemeyeceksin. Kötü söz etmeyeceksin. Kimsenin kalbini kırmayacaksın. Arkadan konuşmayacaksın. İnsanları çekiştirmeyeceksin, gıybet nedir, ağır günahtır.
Oruç tutmak bir aydır ama din ahlakına sahip olmak ömür boyudur.
Din ahlakı, yalan söylemeyi, başkalarını aldatmayı, kumpas kurmayı, arkadan vurmayı, sahteciliği yasaklar.
Din ahlakı, israfı yasaklar, haksız mal edinmeyi yasaklar, çalmayı yasaklar, ülkenin parasını çalmayı yasaklar.
Aç kalmak, suzuz kalmak kolaydır dostum, ama
Oruç tutmak, gerçek orucu tutmak kolay değildir.
Zor olan gerçekle yüzleşmektir.
Zor olan, gerçeğin gereklerini yapmaktır.
İnsan olmak da bu yüzden zor; ama güzelliği de burada.
Çanakkale’nin ramazan ayı kutlu olsun.
KAYNAK: Metro –Gastro Dergisi -Kasım-Aralık -2014-67.sayı- Z. Nilüfer Yahya
Erdal Ataberk – Cumhuriyet Gazetesi