Rengârenk, ılık, denizden ve karadan bolluğun, bereketin fışkırdığı, nostaljinin yanında hüznünde zirve yaptığı bir sonbaharın son günlerini yaşıyoruz.
Aslında sonbahar özgürce, sere serpe yaşanan yaz günlerinden sonra bambaşka bir zaman dilimine geçişin ve kış hazırlıklarının yapıldığı bir uyum mevsimidir. Günler kısalmaya başlarken ve her akşam bir öncekinden daha serin olurken sonbaharın getirdiği mucize hediyelerle yapılan sağlıklı, renkli, yumuşak yemeklerin lezzeti ve görünümleri göz kamaştırıcı bir hal alır. Yazın ışıltısı ve gerginliği yerini önce usulca güzün mucize renklerine bırakır ve beyaz soğuk kış aylarına bir adım daha yaklaşmış oluruz. Sonbaharın son günlerinde sahilleri çoktan daha cesur dostlarımıza terk ederek orman içi uzun yürüyüşlerimizi ve sarı kırmızı yapraklar üzerindeki ekose örtülü masalarımızda kırmızı şaraplarımızı yudumlamaya devam ederiz. Kışın verimsiz aylarını karşılamadan önce doğadaki olağanüstü üretim. Patlamasını, soğuk günler başlamadan önce meyve ağaçlarının son bir çaba ile ürünlerini bizimle paylaşmasını heyecanla izleriz.
Sonbahar, yaz ile kış gibi aralarında uçurum bulunan keskin, birbirine hiç benzemeyen iki mevsim arasında bir köprüdür. Bu günlerde sonbaharın meyveleri masalarımızı usulca terk etmeye başlarken pazar tezgâhları kış meyve ve sebzeleri ile dolmaya başlar. Daha zengin, ancak daha hafif yaz menülerinden sonra daha doyurucu olan sonbahar menüleri hala klasik kış menüleri gibi henüz ağır değildir.
Sonbahar bizlere bu kadife gibi yumuşak huzurlu sakin aylarda topraklarımızda onlarca çeşidi bulunan mucize doğal mantarlardan ikram eder. Sarı, yeşil, kırmızı beyaz kış sebzeleri her zamankinden lezzetli olup tencerelerimizdeki yerini almak üzere sabırsızlanırlar. Bu günlerde hangi meyvenin veya sebzenin mevsim ürünü olduğunu anlamak için Pazar tezgâhlarına bir göz atmak yeter.
Bu güzel mevsim sebzeleri tek başına yenebildikleri gibi birçok reçetenin de bileşeni olurlar. Sıcak – soğuk salatalar, doyurucu çorbalar, mezeler yapılabildiği gibi ızgaralarda, fırınlarda ve tavalarda muhteşem lezzetlere dönüşebilirler.
Haydi, her türlü kavgamızı bir yana bırakalım ve doğanın cömertliğinin farkına vararak sonbaharın mucize armağanları ile her biri ayrı bir şölene dönüşen dost sofralarımızda buluşalım.
Tüm dostlarıma sonbaharın şerefine hemşerimiz Midilli doğumlu, Nobel Ödüllü Yunan şair Odisseus ELİTİS’in çok sevdiğim Çılgın Nar Ağacı şiirini Cevat Çapan’ın çevirisi ile hediye ediyorum.
ÇILGIN NAR AĞACI
Kıbleden esen yelin kemerler arasında ıslık çaldığı
Bu beyaz avlularda, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı?
Nar dolu kahkahalar atarak aydınlıkta sıçrayan
Rüzgârın inadıyla, fısıltıyla; söyleyin, o çılgın nar ağacı mı?
Şafakta yeşeren yapraklarının ışıltısıyla
Bir zafer sevincinin renklerini coşturan?
Çayırda çıplak kızlar sarışın kollarıyla
Yeşil yoncaları biçmek için uyandıklarında -
Uykunun sınırlarında dolaşarak - söyleyin, o çılgın nar ağacı mı?
İçinin saflığıyla kızların yeşil sepetlerini ışığa
Ve adlarını kuş cıvıltılarına boğan, söyleyin,
O çılgın nar ağacı mı dünyanın bulutlu gökleriyle savaşan?
Kendini kıskançlıkla yedi tür tüyle süsleyip
Ölümsüz güneşin bin bir rengine büründüğü gün,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı?
Kaçmaya kalkan atın yüz kamçılı yelesine sarılan,
Hiç acınma, hiç yakınma bilmeden, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı,?
Ufuktan şimdi doğan bir umudu haykıran?
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı, bize uzaktan
Serin alevli yaprakların mendilini sallayan,
Doğum sancısı içinde bin bir geminin,
Bin bir kere yükselip alçalan dalgaları
Bilinmedik kıyılara uzanan bir denizdeymiş gibi,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı, havanın saydamlığında donanıp gıcırdayan?
Başı taa havalarda, ışıyan ve övünen mor salkımlarla,
Tehlikelere açık, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı?
Dünyanın orta yerinde şeytanın fırtınasını ışıkla parçalayan,
Ve günün, üzeri türkülerle işli sırmalı örtüsünü
Boydan boya yayan, söyleyin, o çılgın nar ağacı mı?
Günün ipek giysilerinden bir anda soyunup kurtulan?
Söyleyin, ilkin büzgülü etekleriyle Nisan'ın,
Sonra yaz şenliğinin ağustosböcekleriyle gülüp oynayan,
Öfkelenen, her türlü gözdağını kara kötülükten arıtıp
Güneşin kucağına esrik kuşlarını serpen,
Söyleyin, o çılgın nar ağacı mı bu, her şeyin,
En gizli düşlerimizin bile üstüne kanat geren?
Odisseus ELİTİS - Çeviren: Cevat ÇAPAN