Milli Mücadele’nin Başlamasının 100.Yılı-1
Türk Kurtuluş Savaşı’nın dönüm noktasını İzmir’in işgali oluşturur. 12 bin kişiden oluşan Yunan askeri gücü, 15 Mayıs 1919 Perşembe günü sabah saat sekizde İzmir’e çıkmaya başladı. Yunanlılar ilk etapta Kadifekale’ye toplarını yerleştirdiler. İzmir’in Ortodoks Başpapazı Hrisostomos, karaya çıkan Yunan askerlerini kutsayarak onların yaptıkları işgali dini bir ritüelle kutsadı. İzmir’de yaşayan Rumlar, rıhtımda Yunan bayrakları olduğu halde sevinç gösterileri ile işgalci Yunan askerlerini karşıladılar. Rıhtıma yerleştirilmiş Venizelos’un büyük bir posteri önünde Yunan askerleri sirtaki ve diğer oyunları oynarken bir taraftan da İstanbul’u ele geçirmenin nihai hedefleri olduğunu açık açık dile getirdiler.
Yunanlıların İzmir’i işgal etmeleri Paris’te devam eden barış konferansında İngiliz Başbakanı Lloyd George, Fransız Başbakanı Clemenceau ve Amerikan Başkanı Wilson tarafından 5 Mayıs günü kararlaştırılmıştı. Bu üçlü; İtalyanların İzmir’i işgal etme düşüncesinin önüne geçmek üzere böyle bir karara varmışlardı. Yunanlıların işgal bölgesi İzmir merkezli olmak üzere İzmir’in güneyinde 40 mil ve kuzeyinde 100 millik bir mesafeyi kapsayacaktı.
İzmir’in işgal edileceği kararı 14 Mayıs günü İstanbul’daki Damat Ferit Paşa Hükümeti’ne, İzmir Valisi Kambur İzzet Bey’e ve Kolordu Komutanı Ali Nadir Paşa’ya bildirildi. İzmir, Batı Anadolu’nun en önemli ticaret merkezlerinden biriydi ve İç Batı Anadolu ile İç Anadolu’yu deniz ve ticaretle buluşturan bir şehirdi. İzmir Limanına o sırada yılda 2.500 buharlı gemi ve 3.500 yük gemisi uğruyordu. Avrupa’ya ve Doğu Akdeniz’deki limanlara yolcu taşıyan tüm gemilerin uğrak limanı da İzmir’di.
İzmir’in işgali başladığında Yunan İşgal Komutanı Zafiriu, yayınladığı bildiride; “İzmir ve dolaylarının işgaline başlıyorum. Amaç, mevcut kanunların korunması ve desteklenmesiyle bütün halkın refahını sağlamaktır. Memurlar işlerine devam etsinler. Şikâyetler için kumandanlığın kapısı daima açıktır” diyordu. İzmir’in işgali Atina’da büyük törenler ve şenliklerle kutlandı. Atina Belediye Başkanı Patris; “Bugünden başlayarak İyonya’nın güzel çiçeği İzmir, Yunanistan’a aittir” diyerek işgalin geçici olmadığına vurgu yapıyordu. Başbakan Venizelos da Yunan askerleri için yayınladığı günlük emirde; “Milli ordumuzun uzun tarihinde, tümenlerinden birine sizinki kadar şeref dolu bir görev nadiren verilmiştir. Barış konferansının güvenine layık olacağınızdan eminim. Asla ümitsizliğe düşmeden asırlarca bugünü beklediniz. Tavır ve hareketlerinizle medeniyetin ön safında bulunduğunuzu göstermelisiniz. Türk unsurlarına telkin edebileceğiniz emniyet ve itimat, bizim milli isteklerimizin tahakkuk etmesini sağlayacak başlıca şarttır” diyerek Anadolu’da kalıcı olmak için Türk halkını yanlarına çekmeyi amaçladıklarını ifade ediyordu.
Ama Yunanlıların bu hevesleri ve kabarmış iştahları Hasan Tahsin’in kurşunu ile bir anda boşa çıktı. Hasan Tahsin’in attığı kurşunla birlikte onun gazetesi Hukuk-u Beşer’de yazdığı yazılardan etkilenen ve destek olan insanlar silaha sarıldılar. Resmi açıklamlarda; Yunan askerlerinin açtığı ateşle 10 subay, 131 er şehit, 23 subay ve 33 er yaralı, 24 subay ve 32 er de kayıp olduğu açıklandı.
Kurtuluş Savaşımızda özverili çalışmalarıyla savaşın muhaberesinde önemli rol oynayan telgrafçılar, İzmir’in işgalini içeren kara ve acı haberi her tarafa duyurmak için büyük çaba sarf ettiler. Telgrafçılar sayesinde İzmir’in işgal haberi yıldırım hızıyla Anadolu’nun her tarafına yayıldı. Denizli Müftüsü Ahmet Hulusi Efendi haberi alır almaz yaptığı konuşmada “İşgale uğrayan memleket halkının silaha sarılması ve savaşması farz-ı ayn’dır. Fetva veriyorum, silah ve cephane azlığı veya yokluğu mücadeleye mani olamaz” diyecekti.
Çanakkale’nin Ezine ilçesinin ileri gelenleri Sadarete çektikleri telgrafta heyecanda olduklarını ve kesin tedbirler beklediklerini bildirdiler. Anadolu’nun her tarafından Sadarete peş peşe telgraflar çekilerek bir şeyler yapılması isteniyordu.
Duyulan acıyı ve üzüntüyü ilk kez Bayramiç halkı büyük bir miting yaparak gösterdi. Bayramiçliler, İzmir’in işgal haberini alır almaz, 16 Mayıs 1919 günü Cuma namazını müteakip ilçe meydanda toplandılar. Bir anda toplananların sayısı yüzlerce kişiye ulaştı. Köylüsü kasabalısı tüm Bayramiçlilerin katıldığı çok kalabalık bir protesto mitingi yapıldı. Bayramiçliler İzmir’in işgalini nefretle protesto etti. Hep bir ağızdan İzmir’in Yunanlılara bırakılmayacağını haykırdılar. Bu miting İzmir’in işgaline karşı yapılan ilk mitingdi. Bayramiç’le birlikte aynı gün Seydişehir’de de bir miting düzenlendi. Bu mitingleri Tavas ve Bursa’da yapılan mitingler takip etti. Mitingde dile getirilen ortak düşünce İzmir’in işgalinin hukuksuz ve asla kabul edilmeyeceğiydi. Bayramiç ve Bayramiç’in köylerinin halkı bütün varlıklarını ve canlarını feda etmeye hazır olduklarını dile getirdiler. Bayramiç Halkı adına konuşan Hakkı Efendi, Yunanlıların Girit ve Makedonya’da yaptıkları mezalimi İzmir’de yaptıkları vahşeti ilave ettiklerini belirterek hep birlikte buna dur diyeceklerini söyledi. Bayramiç Belediye Başkanı İbrahim Bey de Yunanlıların İzmir’de yaptıkları gaddar davranışa Paris Konferansı’nı idare edenlerin seyirci kalmaması ve göz yumması gerektiğini belirterek, hemen Yunanlıların İzmir’den geri çekilmelerini büyük devletlerden talep etti ve bunu Bayramiç halkı olarak beklediklerini dile getirdi. Belediye Başkanı İbrahim Bey, şayet bu yapılmazsa Türkün sabır ve tahammülünün kalmadığını dile getirerek nutkunu sona erdirdi.
Bayramiç halkı, Kurtuluş Savaşımızın başlamasında önemli bir kilometre taşı olan İzmir’in işgaline sert tepki göstererek milli duyguların ilk tercümanı olan yöremiz olarak tarihe geçti.