Türkiye’de 1953 Kış mevsimi ve 1954 Yaz ayları tarım açısından olumsuz bir dönemi içerdi. Tarım sektöründen yeterli girdiler elde edilemeyince ihracat pek çok üründe durdu. Buğday ithal etmek durumunda kalındı. Amerika Birleşik Devletleri’nden 300 bin ton buğday ve 200 bin ton arpa ithal edildi. Diğer ürünlerde ihracat durunca bu durum ithalata da yansıdı. O nedenle ithal mallar bulunmaz oldu veya yüksek fiyatla satılır hale geldi. Bu defa karaborsa ve istifçilik baş gösterdi. Her ne kadar Hükümet bu konuda çeşitli önlemler aldıysa da fiyatlar yükselmeye devam etti, enflasyon arttı. Bazı mallar artık ya hiç bulunmaz veya çok az piyasada görünür oldu bu durum kuyrukların artmasına sebebiyet verdi. Bu dönemde tekel maddeleri, Sümerbank ürünleri, kömür, kâğıt, demir ve ulaştırma araçlarına yapılan zamlar yüzde yüze varan oranlarla halkın alım gücünü büyük ölçüde etkiledi.
Demokrat Parti Hükümeti yaşanan ekonomik krize bir türlü çare bulamadı. Bu amaçla soruna çare bulmak için Amerika Birleşik Devletleri’nden 300 milyon dolarlık bir kredi talep etti. Ancak Amerika Birleşik Devletleri, bu talebi reddetti. Bunun üzerine Demokrat Parti Hükümeti 1955 yılında Milli Koruma Kanununu sert bir şekilde uygulamaya başladı. Bazı ürünler “vesika” ile verilmeye başladı. Bu ürünlerden biri de şekerdi. 1955 yılı Haziran ayında Çanakkale’nin ihtiyacı olan şekerin temin edilebilmesi için siyasiler devreye girmişlerdi. Yurtdışında 400 ton şeker ithal edilmişti. Bunun bir kısmının Çanakkale’ye tahsisinsin yapılabilmesi için Çanakkale milletvekillerinden Servet Sezgin ve Nuri Togay, İşletmeler Bakanı Samet Ağaoğlu’na telefon ederek Çanakkale’nin şeker ihtiyacının karşılanması için bakandan şeker talebin de bulunmuşlardı. Bunun üzerine İşletmeler Bakanı da milletvekillerinin ricasını kırmamak adına “cüz’i bir miktarda” şekeri Çanakkale’ye tahsis etmişti. Bunun üzerine Çanakkale Valiliği şekeri almak üzere İzmir’e bir mutemet tayin ederek İzmir’e göndermişti. Basın aracılığıyla da “geldiğinde halka bir miktar şeker dağıtılacağı” açıklanmıştı.
Şeker satışının “vesika ile yapılması” uygulaması 30 Ağustos 1955 tarihine kadar devam etti. 30 Ağustos 1955 tarihinde Çanakkale Valiliği, Maliye Bakanlığı ve İşletmeler Bakanlığı’nın da izniyle şekerin vesika ile satışına son verdi. Ancak şekerin Çanakkale dışında başka vilayetlere çıkarılması yasaklandı. Buna uymayanların Milli Korunma Kanunu gereğince cezalandırılacağı açıklandı.
Çanakkale Valiliği şeker ve diğer maddelerin fiyatlarının her gün artması ve bazı malların da piyasa da bulunamaması üzerine 23 Aralık 1955 Cuma günü Vali Cemal Tarlan başkanlığında Çanakkale Belediye Başkanı, Defterdar, Emniyet Müdürü ve Ticaret Odası Temsilcisinin de katılımıyla bir toplantı yaparak piyasaların devamlı olarak kontrol edilmesi ve etiket usulünün sıkı bir şekilde uygulanması kararını aldı. Ayrıca halka bir duyuru yapılarak yüksek fiyatla satış yapan esnafın vilayete ihbar edilmesi istendi. Çanakkale’nin şeker ihtiyacı ancak 1955 yılı sonunda yeni üretimin yapılması ile büyük ölçüde giderildi ancak fiyatlar eski seviyesine gerilemedi.
Bu arada dokuma ve giyecek fiyatlarındaki artış karşısında Hükümet 1955 yılı Mart ayında Çanakkale’de Sümerbank’ın bir satış deposunu açmaya karar verdi ve Sümerbank Şubesi 14 Mayıs 1955 günü açıldı. Bunun üzerine Çanakkale Yukarı Çarşı Manifaturacıları Başbakan Adnan Menderes’e bir telgraf çekerek, Sümerbank Satış Mağazasının açılması ile para kazanamayacaklarını ve zarar edeceklerini belirterek Başbakan’dan bu konuda yardım talep ettiler. Ama Başbakan Sümerbank konusunda geri adım atmadı.
1955 yılı Temmuz ayında sebze ve meyve fiyatlarındaki artışın belediyeler arasındaki irtibatsızlıktan kaynakladığı eğer belediyeler arasında işbirliği yapılırsa fiyat artışlarının önlenebileceği düşüncesi ortaya atıldı. Bu konuda Çanakkale’de; İstanbul’da kavunun kilosunun 40 kuruş olduğu ancak Çanakkale’de 60 kuruş olduğu belirtilerek, İstanbul Belediyesi iki günde bir fiyatları Çanakkale Belediyesi’ne bildirirse o zaman yaş sebze ve meyve fiyatlarında bir ayarlama olabileceği açıklandı. Bu açıklamadan bir hafta sonra Çanakkale’de domates fiyatlarının birden düştüğü ancak patlıcan ve diğer ürünlerin fiyatlarının çok yüksek olduğu görüldü. Bu konuda; “Öyle ki; bu mevsimde kilosunun 10 kuruş olması lazım gelen patlıcan halen 100 kuruşa satılmaktadır… Şehrimizden ve civar bahçelerden bol istihsal edilen domatesin bile kilosu birkaç gün evvel 80-100 kuruştan satılmaktaydı. Domates Cumartesi günü 40-50 Kuruş gibi büyük bir kırış yapmak şartı ile 30-40 Kuruştan satılmaktadır. Bir gün içinde bu derece ucuzlayan domatesin yanında patlıcan ve diğer sebzeler aynı fiyatlarını muhafaza etmektedirler… Belediyenin yapacağı bundan böyle domatesin fiyatlı satılmasına müsamaha etmemesidir” denilmekteydi.
Belediyeler, o yıllarda yürürlükte olan Belediye Kanunu gereği; ete, ekmeğe, yaş meyve ve yaş sebze ile odun ve mangal kömürüne doğrudan doğruya ve kati lüzum halinde mahalli idare kurullarınca tasdik edilmek şartıyla diğer gıda ve zaruri ihtiyaç maddelerine toptan ve perakende azami satış fiyatları ve yaş meyve ve sebzeye mahsus olmak üzere kar hadleri tespit etmek ve icabında 2490 ve 1050 sayılı kanunların hükümlerine bağlı olmaksızın bu maddeleri satın almak, satmak, stok etmek veya belirli bir kar haddi dâhilinde satın aldırmak, sattırmak ve ihtiyacı olanlara maksada göre dağıtmak üzere bir fon tesis ederek tanzim satış mağazaları kurmak ve hayatı ucuzlatacak sair tedbirleri almak sahipti.
Piyasada fiyatların hızla artması karşısında Çanakkale Belediyesi 1957 yılında et ve odun tanzim satışları yapmaya başladı ve fiyat artışlarını kontrol etmeye çalıştı. 2 Eylül 1957 Pazartesi günü halkın ucuz yemek yemesini temin için “Belediye Lokantası” açıldı. Belediye Lokantası’nda yemek bol fiyatlar makul seviyedeydi. Ancak tüm bunlara rağmen fiyatların yükselişine engel olunamadı. 1958 yılına gelindiğinde Hükümet, vadesi gelmiş 256 milyon dolarlık dış borcu ödeyecek dövize sahip değildi. Ağustos ayında Türkiye IMF ile istikrar programını uygulamayı kabul etti. 4 Ağustos 1958 günü % 221,4 oranında devalüasyona gidildi. Dış ticaret açığı büyüdü. 1958 yılında 55.3 milyon dolar olan bütçe açığı 1959’da 266.7 milyon dolara yükseldi. Türkiye 1959 yılında hayat pahalılığında Brezilya’dan sonra dünya ikincisi idi.
Türkiye’de 1960’lı yılların ikinci yarısından itibaren sosyal belediyecilik anlayışı gelişmeye başladı. Belediyeler üreticiden direkt tüketiciye ürünleri temin ederek “tanzim satış” denilen bir sistemi hayata geçirmeye başladılar. Bu dönemde tarım ve hayvancılık kooperatifleri yaygınlaşmaya başladı. Belediyeler üreticilerin kurduğu bu kooperatifler aracılığı ile kasaba ve şehirlerde yaşayan halka taze, düzenli ve aracısız şekilde ürünleri temin etmeye başladılar. Bu uygulama halkta genel bir memnuniyet yarattı.
Çanakkale Belediyesi, 1969 yılı Yaz aylarında faaliyete geçecek olan Belediye Ekmek Fabrikası’nın temeli 26 Mart 1969 tarihinde atıldı. Çanakkale’de meydana gelen ekmek sıkıntısını ve kalite düşüklüğünü önlemek için böyle bir yatırım gerçekleştirdi. Aslanca Mahallesi Asafpaşa Caddesi’nde temeli atılan fırın kısa sürede bitirilecek ve ekmekler modern şekilde otomatik makinelerde yoğrularak pişirilecekti.
Ekmek fabrikası faaliyete geçtikten sonra fırıncılar kazançlarının elden gittiğini ve rekabet edemedikleri belirterek şikâyete başladılar. Bu durumu protesto etmek için 25 Eylül 1973 tarihinde ekmek çıkarmamaya karar verdiler ve greve gittiler.
Çanakkale’de üreticiden tüketiciye satış yapacak olan ilk tanzim satış mağazası Reşat Tabak tarafından hayata geçirildi. İlk tanzim satış mağazası Cumapazarı’nın yanında Köprübaşı’nda açıldı ve daha sonra sayıları arttırıldı. Böylece halk direk üreticiden satıcıya ucuz ürün alma imkânına kavuştu.