'Param yok, girişimci olamam' demeyin diyen işadamı Davut Doğan işadamı ve gençlere hitaben yaptığı konuşmada; "40 yıllık iş serüvenimde bir yatırım girişiminde bulunurken hiçbir zaman param olmadı. Önce fikri oldu, o fikirle de parayı buldum" dedi.
Konuşmasında sermaye kadar fikir ve projenin de önemli olduğunu söyleyen Davut Doğan, başarısının sırrını öğrencilere şu sözlerle aktardı; "Girişimci için bu çok önemli. Arkadaşlarımız ‘Hiçbir zaman para olmazsa, girişim olmaz” dememeleri gerekir. Ben şimdiden söyleyeyim İş hayatım boyunca yaptığım büyüt yatırımlarımı parasız yaptım. Hiçbir zaman hazır bir para ile yatırım yapmadım. Ben şimdiden söyleyeyim bütün işlerimi parasız yaptım. Özellikle karşılaştığım sorulardan biri de budur; ‘Senin paran mı vardı da yaptın” diye söyleyenler olabilir. Çünkü durumum ortada. Ben şimdiden söyleyeyim bütün işlerimi parasız yaptım."
Önce Hayaliniz Olmalı
"Girişimci öncelikle bence yapacağı işin hayalini kurmalı. Kaynak için ortaklıklar veya yatırımcı bulabilir. Şimdi birde bildiğim kadarıyla devletin KOSGEB gibi kadınlara ve girişimcilere imkân sağladığı destek programları var. Bunlar belki sınırlı olabilir ama Türkiye’de o kadar çok güzel girişimci hikâyeleri var ki; bunlardan bir tanesi sizin hikâyeniz neden olmasın? Örneğin ben kendimle ilgili bir örnek verdim Melek Yatırımcıyım, kişisel bilgilerim web sitemde de var, yazın bana projelerinizi değerlendirelim. Bunun dışında yatırım şirketleri, yatırım ağları var. Yeter ki projeniz yatırıma değer bulunsun. Tabi ki bir de şu var; girişimcinin bir miktar parası da olması gerekiyor. Yoksa size birileri çıkıp da, bize olduğu gibi ‘Şu işe girmeyin şu olur, bu olur batarsınız’ diyen çok olur. Her başarı öyküsü kişinin kendisi tarafından yazılmalıdır. Mesela devlet memurluktan istifa ettikten sonra kiraladığımız ilk dükkân; benim maaşım 55 bin liraydı, kardeşim 600 bin liraya kiraladı. O zaman ‘bizi batıracaksın’ diye sitem ettim, çünkü onun bakış açısını göremiyordum. Zaman geçtikçe onun bakış açısını anlayabildim, bende daha fazla cesaret edebildim bazı yatırımlarda. O yüzden bu işlerde birazda cesaret olması gerekiyor. Fırsatları iyi değerlendirmeniz gerekiyor. Sizde para yoksa ailenizde vardır, akrabalarınızda vardır, komşularınızda vardır. Fırsatları araştırın, fırsatları değerlendirmeye çalışın; birazda cesaretle kendi başarı öykünüzü yazabilirsiniz."
Çanakkale Onsekiz Mart Üniversitesi İlahiyat Fakültesi İÇDAŞ Kongre ve Fuar merkezinde, Alternatif Girişimcilik, Eğitim ve Danışmanlık Hizmetleri ile DEGBİR'in öncülüğünde, DOĞTAŞ'ın sponsorluğunda kişisel gelişim zirvesi düzenlendi. Zirveye DOĞTAŞ A.ŞYönetim Kurulu Başkanı Davut Doğan, Biga Ticaret ve Sanayi Odası Başkanı Şadan Doğan, Fox TV Ana Haber Spikeri Fatih Portakal, AKUT Kurucusu Nasuh Mahruki ve Türkiye İhracatçılar Birliği Meclisi 2001-2008 Dönem Başkanı Oğuz satıcı, CHP Çanakkale Milletvekili Serdar Soydan, İşadamları ve ÇOMÜ öğrencileri katıldılar. Kişisel Gelişim Zirvesinde Doğtaş Yönetim Kurulu Davut Doğan, ÇOMÜ'lü öğrencilere başarı hikayesinin sırlarını ve DOĞTAŞ şirketler grubunun çalışma sistemini anlattı.
"Ben Tek Başıma Değilim, Yanımda Kardeşlerim Var"
Girişimcilik öyküsünün aslında; Dünya Girişimcilik yarışmasında yapmış olduğu sunum olduğunu belirtecek kadar samimi olan Davut Doğan; "Bu sunumum üzerinde revizyonlar yaparak yeniledik ve sizlere bu sunum ve içerik gereği “Ben yaptım, ben ettim” şeklinde bir tabir kullanabilirim. Her zaman söylediğim gibi aslında ben tek başıma değilim, yanımda kardeşlerim arkamızda çalışanlarımızla birlikte çok değerli bir ekibimiz var; her şeyi birlikte gerçekleştirdik. Bu sebeple “Ben” dediğim zaman yanlış anlaşılmasın, kusuruma bakılmasın" sözlerinin ardından öğrenciler tarafından uzun süre alkışlandı.
DAVUT DOĞAN'IN AĞZINDAN; DAVUT DOĞAN KİMDİR?
Sunumuna kendini tanıtarak başlayan Davut Doğan; "2005 yılında Dünya Girişimcilik yarışmasında Türkiye finalisti oldum. 2008 yılında Milli Prodüktivite Merkezi tarafından, Yılın En Verimli İşadamı seçildim. 2011 yılında ODTÜ’de yapılan bir konferans sonrasında yapılan ankette “Yılın Girişimcisi” ödülüne layık görüldüm. Geçen sene de çok teşekkür ediyorum; ÇOMÜ’de yapılan ankette sizlerin verdiği oylarla “Yılın İşadamı” seçildim. Bunların dışında Türkiye Mobilyacı Sektörü Başkanlığı, TÜSİAD yönetim kurulu üyesiyim ve Melek Yatırımcı unvanı sahibiyim.
1960 Çanakkale Biga doğumluyum. Kahveci bir ailenin oğlu olarak dünyaya geldim. İlk ve ortaokulu tamamladıktan sonra Eskişehir Devlet Demiryolları yatılı okulunda okudum. Sonra da 18 yaşında devlet memuru oldum. Devlet Demiryolları okuttuğu öğrencileri devlet memuru olma imkanı veriyordu.. O dönemlerde 18 yaş altındaki çocukların devlet memuru olma imkânı olmadığından dolayı bir mahkeme kararıyla 18 yaşında bir devlet memuru olarak göreve başladım. 12 Eylül 1980 döneminde devlet memuruydum. Okuduğumuz kitaplar devlet tarafından sakıncalı olduğundan dolayı memur olarak bir takım sıkıntılar yaşadım. Askerliğimi Sarıkamış’ta yaptım, çavuş olmam gerekirken yaşanan sıkıntılardan dolayı piyade olarak yaptım. Sonra Çankırı’ya gönderildim, Çankırı’dan sonra da devlet memurluğundan istifa ettim. Baktım ki devlet memurluğu benim için gelecek vaat etmiyordu; böylece benim girişimcilik serüvenim başladı."
"Girişimcilik Cesaret İster"
"Bir bakıma Girişimcilik cesaret ister ve kendine göre bir aidiyeti vardır. Bana göre girişimcilik hayallerini gerçeğe dönüştürmektir, bende kendi kişisel girişimcilik dönemimi başlatmış oldum. 1987 yılında devlet memurluğundan istifa ederken özellikle sermaye kaynak planı da yapmıştım. Yedi yıllık memurluk yapmıştım ama açık öğretimden de İktisat Fakültesine kayıt olarak derslerini almaya başladım. En kötü şartlarda burada başarılı olamazsam babamın işinde mali müşavir olur, kendi ofisimi açarım şeklinde planlarım vardı. Babamda bu dönemlerde yani 1972 senesinde mobilyacılığa başlamış olduğunu söylemem gerekiyordu. Daha önce Biga’da kahvecilik yaptığı dönemde yine bir şekilde mobilyacılığa başlarken babam ne olur ne olmaz diyerek mobilyacılık tutmazsa diye Biga içerisinde küçük bir dükkan kiralamış ve mobilyacılığa başlamıştı. Dolayısıyla bende istifa ettikten sonra babamın yanına geldiğimde mobilyacılık daha doğrusu alım satımını yapıyordum."
DOĞANLAR MOBİLYA'DAN DOĞTAŞ'A
Önce mobilya satışı ardından da bayilik teklifleri ile iş yaşamındaki başlangıç dönemlerini anlatan Davut Doğan; "1987 yılında ben istifa edip geldiğim zaman yaşı 18 olan üç kardeşim vardı. O dönemde kardeşlerimle Doğtaş şirketini kurduk. Ancak o dönemlerde bildiğiniz gibi Doğan mobilya olarak faaliyet gösterirken kardeşlerde işin içine girince Doğanlar Mobilya’ya dönüştük. O dönemde öğrendiğim bir şey; bir girişimci fırsatları iyi değerlendirmelidir. O dönemlerde kanepelerden çekyatlara geçişin olduğu, çekyatların çok meşhur olduğu dönemlerdi. Biz de bunu getirdik. Biga’ya geldiğim zaman benimde işlere katkı vermem gerekiyordu; kardeşim Adnan’ın ticareti çok iyidir. Yani pazarlama konusunda çok iyidir."
"Bende bir kampanya düzenledim bu kanepelerle ilgili olarak; ‘günde bir paket sigara fiyatına taksitle çekyat’ diyerek. Bu kampanya o dönemde çok tuttu. Bir karne düzenlemiştik kardeşlerimde köylere giderek bu kanepeleri bu kampanya ile pazarladılar. Çok kısa süre içerisinde bu kampanya ile o kadar çok mobilya satmaya başladık ki; bizim mobilya aldığımız firma bize bayilik vermeye başladı. Bizde bunun üretimini kendimiz yapabiliriz diye düşündük ve gerekli ekipmanları alarak 80 metrekare büyüklüğünde bir atölye açtık ve ürettiğimiz malları kendi mağazamızda satmaya başladık. O dönemlerde işletme sermayemiz yoktu. İşletme sermayemiz olmadığı için de sıfır stokla çalışmamız gerekiyordu. Zaten stok alanımız da yoktu. Böylece bu kampanya ile mağazamızda satamadıklarımızı köylere götürmeye başladık. Altı ay gibi bir süre içerisinde 1987 yılının Haziran ayında Doğtaş’ı kurduk."
"Kardeşlerde çok olunca her kardeşimize farklı bir alan verdik. 1988 yılında Çan’da bir mağaza açtık. 1990 yılında Çanakkale’de bir mağaza açtık. Daha sonra Bayramiç, Karacabey derken 40 mağazayı kendi adımızla açmış olduk. Çok hızlı bir büyüme içine girmiştik. O dönemlerde işlerimizi büyütmek istiyorduk. Çok büyük bir sermayemiz olmadığı için bu kez Halk bankası ile bir kredi antlaşması yaptık. Fakat orada şöyle bir fikir geliştirdik; banka bu parayı direk makine satan firmaya veriyordu. Bizde makine satan firmayla bir antlaşma yaptık; sen bu paranın yarısını bize ver diye. Makineci paranın yarısını bize verdi böyle denk işletme sermayesi yapmış olduk" şeklinde konuştu.
80 Metrekarelik Atölye, 800 Metrekarelik Atölye'ye Dönüştü
İstanbul'un kendileri için kırılma noktalarından biri olduğunu söyleyen Davut Doğan; "Artık burada bayilikler vermeye başlamıştık. Ama sadece kendi markamızı vermeye çalıştık. Devamında açmış olduğumuz mağazalarla Kartal gibi semtlerde büyüdük, oradan da Ankara’ya geçiş yaptık. Teknolojiye yatırım yapmamız gerektiğini biliyorduk. 1992 yılında Almanya’dan makineler getirdik. Bununla da yetinmedik Kelebek Mobilya’nın üretim müdürünü getirdik bizim fabrika müdürümüz yaptık. Böylece Kelebek mobilyayı kendimize örnek alarak modüler mobilya da kendimizi geliştirmeye başladık. Böylece zaman geçtikçe 80 metrekarelik atölye 800 metrekarelik bir atölyeye dönüştü.
"1994 yılında ilk ihracatımızı Hamburg’a yaptık bir arkadaşımla birlikte. Oraya gittiğimde gördük ki orada çok büyük bir pazar var. Oraya kendi ürünlerimizi gönderince insanların el ürünlerine büyük önem verdiklerini fark ettik. O dönemde Hamburg’da arkadaşımızla birlikte bir mobilya şirketi kurduk. O dönemlerde Arnavutluk’a yatırım yaptık, fakat o esnada Arnavutlukta karışıklık çıktı. Ardından Makedonya’ya mağaza açtık. Balkanlara yatırım yapmaya kararımızı satışlarımızın başarısı etkileyince Bulgaristan’a da yatırım yaptık. Bulgaristan’da da tanıştığımız arkadaşlarla ortak iş yaptık ve bu ortaklıkla çok güzel işler yaptık."
DOĞPA'NIN KURULUŞU, DOĞYAP'A TEMEL OLDU
İşadamı Davut Doğan mobilya sektöründe iş yapmaya devam ederken Çanakkale'de Süpermarket eksikliğini gördüklerini fark ederek bu alana yatırım yaptıklarını ve ortaya Doğpa'nın çıktığını anlattı; "1994-1995 yılında sanıyorum ki Mobilya sektöründe çok fazla bir ihracat yoktu. Küçük işler yapmanın büyük önemi vardı. Yurtiçi- yurtdışı bayiliklerde yakaladığımız fırsatlarla yatırımlarımızı büyütürken Çanakkale’de de bir fırsat gördük. Çanakkale’de süper marketin olmadığını görünce Doğpa isimli süper market kurduk ve bu alanda da gelişmeye çalıştık. Şadan kardeşimizi de bu sektörün başına getirdik. O dönemde üç market ile rekabet ettik. Alış veriş merkezi eksikliğini değerlendirmek için vakıf arazisi olan bir alanı satın aldık. Bildiğiniz Tansaş kavşağında bulunan ve şu an yapımı devam eden yerde daha önce bize ait bir yer vardı oradan bahsediyorum. Biz burasını yaparken aslında mobilya alanında büyümek istiyorduk ama dedik ki insanlarımız buraya mutlaka gelir. Burayı ortak olarak birileriyle paylaşalım. Tansaş bize ortak oldu; gerek binasının yapımıyla ilgilenirken bir inşaat şirketi doğdu: Doğyap. Orada bir benzin istasyonu vardı onu da satın alarak Tansaş’ı zenginleştirdik. Burası da bizim sıçrama noktalarımızdan birisidir."
"Bu dönemde gerçekleştirdiğim bir proje var; Doğankent. 36 villadan oluşan bu projenin eski yeri bir arsaydı. Yengemin üzerine kayıtlı olan arsayı antlaşma ile aldık. Antlaşma sonucunda 5 katlı bir apartmana razı ettik. Yengemle anlaşmamızdan sonra belediye başkanına gittim ve buraya yerleşim alanı kurmak istediğimizi söyledik. Belediye başkanı benimle görüşmesinin ardından yengeme gidip burayı bana ver demiş. Bir süre sonra yengem beni çağırdı ve bir karar verip vermediğimi ve belediye başkanının teklifini söyledi. Bende kendisine; tamam biz seninle anlaşalım dedik. Bir apartman, apartmanın önüne bir araba, sonra da bana da orada bir ev olursa iyi olur dedi. Yengeme tabi ki istediklerini verdik ama Belediye başkanı fazladan bize ödeme çıkarttı. Buradaki villaların satışlarından çok ciddi paralar kazandık. Villaları çok kısa bir sürede yapmanın yanı sıra dolarla satışları yaptık. Buda yatırımcılarımızda aramızda büyük bir güven oluşmasını sağladı. Bu bizim için iyi bir proje oldu.
"Kardeşlerimle Bir arada Kaldık, Neler Başarabileceğimizi Gördük"
"2005 yılında yatak fabrikası kurduk; çünkü bu alanda eksikliğimizi diğer firmalardan kapatıyorduk. Buna bir ihtiyaç olduğunu görünce yatak fabrikasını yapmaya karar verdik. 2008 yılında DOĞTAŞ’a Türk kalite belgesi aldık. Kalite belgesi şu açıdan önemli, bu aynı zamanda bir yardım kuruluşu, yurt dışındaki mağazalarımızın kirasının yarısını devlet karşılıyordu. Türk Kalite Belgesi sahibi olmak demek dünya çapında büyümeyi hedefleyen şirketlere veriliyor ve bu da firmaların gelişimi açısından çok önemli bir teşvik. Kardeşlerimizle birlikte kalırsak her şeyi başaracağımızı gördük. Birlikte kaldıkça da neler yapabileceğimizi, ne kadar başarılı olabileceğimizi gördük."
"Bugün Mobilya Sektöründe Türkiye' 2.Sıradayız"
Gelişim öyküsünde üçüncü kuşaklar ile ilgili karar alınmasına da değinen işadamı Davut Doğan; "Üçüncü kuşaklara 14 yaşından itibaren staj yaptırıyoruz kendi şirketlerimizde. Hepsi okumak zorundalar, yüksek lisans yapmak zorundalar. Onları bu konuda uzmanlaştırmaya çalışıyoruz. Alabilecekleri tüm eğitimi almaları konusunda hassas davranıyoruz. Aile Anayasasını saatlerce anlatabilirim sizlere ama bence buna gerek yok. Sadece şunu bilin isterim; anayasalar çok önemlidir, herkesin eşit maaş alması, eşlerin durumu, yatırımlar, kuşakların geleceği bunlar en ince ayrıntısına kadar baştan oluşturulmalı ve mutlaka zamanla güncellenmelidir."
"Kurumsallaşmaya önem veriyoruz. Doğtaş’ı bugün kurumsal bir hale getirmeseydik bugün yabancı yatırımcılar bizlere hisseder olamazlardı. Kurumsallaştık, bunun sonucunda yabancı yatırımcılarla ortaklıklar kurduk ve gidip Kelebek Mobilya’yı satın aldık. Krizlere büyük önem veriyoruz. Türkiye’de bugüne kadar çok ciddi krizler olmuştur ama bizim sektörümüz krizlerden fazla etkilenmemiştir. Teknolojiyi takip etmek çok önemlidir. Sürekli gelişen bir alanda bizlerde sürekli teknoloji konusunda eğitimler alıyoruz. Zaten üçüncü kuşak bu konuda daha hassas. Yönetim kurulu toplantılarına büyük önem veriyoruz. Toplantılarımızı savaş odası adını verdiğimiz yerde yapıyoruz. Bizim toplantı odamızda aynı bir savaş odası gibidir. Bu odada beyin savaşları yapıyoruz. Bu odaya girerken unvanlarımızı dışarıda bırakıyoruz ki herkes düşüncelerini özgürce söyleyebildin. Bu toplantılarda çok güzel fikirler ortaya çıkıyor. 65 bin mobilyacı vardı ülkemizde ve bu 65 bin üretici arasında ilk 5’e girmek için farklılaşmanız gerekiyor. Ürünlerde farklılaşmaya büyük önem veriyoruz. Sadece ürün yetmez hizmette de farklı olmanız gerekiyor. 2008 yılında bir toplantımızda rakiplerimizden ayrılmaya karar verdik. Bu toplantıda genç arkadaşlarımızdan bir tanesi bir öneride bulundu; tasarımcılardan oluşan bir ekip kuralım dedi. Bunu hayata geçirdik; tüm ürünlerimizi ve mağazalarımızı yenileyince insanları mağazalarımıza çekmeye başladık. Böylece rakiplerimizden ayrılmış olduk, bunun getiri ile de bugün ülkenin mobilya sektöründe 2 numaraya yükseldik."
"Şansın bizden Yana Olduğu Günleri Gördük Ama Başarısızlığı'da Yaşadık"
İşadamı Davut Doğan şans ve başarısızlık konularına da değinerek kendi edindiği tecribelerinden iki çarpıcı örnek vererek sunumuna şöyle devam etti; "Birde para parayı çeker derler, milli piyangodan para çıkmıştı. O zaman kazandığımız parayla Opel Vectra araba almıştık. Kazı kazandan da ikramiye çıktı. Bunu anlatmak istiyorum çünkü bunu da Aile Anayasamıza koyduk. Kardeşimle kazı kazan çektik. Parayı ben vereyim dedi. Kazıdık filan derken eski parayla 100 milyon TL gibi bir ikramiye çıktı. 100 milyon lirada o zamanlar büyük para. Ne yapacağımızı düşünmek için birahaneye gittik. Kardeşime dedim ki; ‘ortak olmamız lazım parayı ben verdim, sen kazıdın’ oda ‘Kardeşiz tabi ki ortağız ama ben öteki kardeşlerimize ne vereceğiz onu düşünüyorum’ dedi. Olur ya şimdi onlara da ikramiye kazansalar ortak olacağız. Aradık kardeşlerimizi gelin bölüşelim dediler. Şimdi nasıl olacak bu; maaşlarımızla aldığımız kazı kazanlara ikramiye çıktı niye hep birlikte bölüşüyoruz. Gelip bunu da ekledik Anayasamıza; dedik ki ‘kişi kendi parasıyla oynadığı şans oyunlarında ikramiye kazanırsa kendisinindir’ bir ay sonra öteki kardeşlerimizden birine daha ikramiye çıktı. O dönemde milli piyango teselli ikramiye olarak araba veriyordu, kardeşimize de araba çıktı. Bu açıdan biraz şanslı bir aileyiz."
IRAK MACERASI..
"Tabi başarısızlıklarımız da var. Irak maceramız oldu mesela. Amerikalılar Irak’a giriyorlar, dedik ki bunların vardır bir bildiği bizde peşlerinden girdik. Ama umduğumuzu bulamadık oraya açtığımız mağazamız çatışmaların şiddetli olduğu bir yerde oldu. Her şeyi bıraktığımız gibi geri geldik. Biga’da tanıdık arkadaşlarımızla sucuk işine girdik. Sucuk işini anlatan arkadaş anlatıyor bu sucuğa hep bonfile konmuyor katkı maddeleri konuluyor. Tamam deyip ortaklaşa birer araba ortaya koyarak girdik işe. Ama istediğimiz gibi olmayınca paraları batırdık. Şimdi hep para kazanmanın kitabı yazılır bende Para Batırmanın Yolları isimli kitap çıkartacağım. Kitabı hazırladık yakında baskıya girecek. Birde bu konuda girişimcilik öykülerini anlatan bir kitap düşünüyorum. twit adresim @davutdogan bana buradan fikirlerinizi paylaşırsanız sevinirim."
MELEK YATIRIMCILIK ve DAVUT DOĞAN
Sunumun sonunda birçok sektöre ve alanda yatırımlarına devam ettiklerini açıklayan Davut Doğan; "65 ortaklı bir girişimimiz oldu Biga’da burada önemli olan 65 kişiyi bir araya getirerek girişim kurmaktı. Biliyorsunuz ortak işe girmeyi bizim insanlarımız doğru bulmuyorlar. Biga Ticaret odası başkanlığı yaptığım dönemde böyle bir girişimde bulunmuştuk. Benden sonra da Biga Ticaret Odası başkanlığını kardeşim Şadan Doğan yürütüyor."
"Birde Melek Yatırımcı unvanım var. Melek Yatırımcı olarak denilse de bireysel yatırım lisansıdır. Diyelim ki bir projeniz var ve paraya da ihtiyacınız var. Biz girişimciler bir araya geliyoruz; bu projeyi değerlendirdikten sonra yatırım yapıyoruz. Benim oraya koyduğum sermaye işgücü ile değerleniyor. 3-5 yıl içerisinde ödenecek şekilde bir bütçe hazırlıyoruz, proje sahibi bu süre içerisinde yatırdığımız parayı bize geri ödedikten sonra tamimiyle bu işten çekiliyoruz. Dolayısıyla proje hayata geçiyor, ben yatırımımı sonra geri alıyorum. Burada önemli olan devletin burada sağladığı avantaj. Şöyle ki benim buraya koyduğum sermaye yüzde 100 vergiden muaf tutuluyor. Bu da girişimciler açısından büyük avantaj sağlıyor. Proje düzgünse melek yatırımcı olarak buna her zaman yatırım yapılabilir" şeklinde konuştu.