Çanakkale'de, 26 Temmuz'da, Kirazlı- Balaban mevkisinde altın madeni şirketince yürütülecek olan Siyanürlü Altın madenciliği faaliyetlerine tepki için başlatılan 'Su ve Vicdan Nöbeti' sürüyor. 5 Ağustos tarihinde gerçekleşen Büyük Su ve Vicdan Nöbeti Buluşmasına gelen vatandaşların kat be kat üzerinde insanlar bir kez daha Kazdağları'na dikkat çekmek için Fazıl Say Konserine akın ettiler.
ÇANAKKALELİLER SABAHIN ERKEN SAATLERİNDE KUYRUK OLDULAR
Fazıl Say'ın Kazdağları için vereceği konser için Çanakkale halkının bir kısmı araçlarıyla sabahın erken saatlerinde nöbet alanına giderken; Çanakkale Belediyesinin otobüsleri de Cumhuriyet meydanında toplanan vatandaşları taşıdı. Sabah 7,30 itibariyle Cumhuriyet meydanına gelen vatandaşlar otobüslerle alana gitmek için Cumhuriyet Meydanından Çanakkale İl Emniyet Müdürlüğü önüne kadar kuyruk oluşturup beklemek zorunda kaldılar.
MUHARREM İNCE SU VE VİCDAN NÖBETİNDEYDİ!
Konsere CHP Cumhurbaşkan adayı Muharrem İnce'de katılarak destek verdi. Konser'e yurdun çeşitli yerlerinden gelen Belediye Başkanları, siyasi parti temsilcilerinin yanı sıra Mustafa Balbay, Özgür Ceylan gibi CHP'li milletvekillerinin yanı sıra STK, dernek ve Baro temsilcileri de katıldılar.
“TRUVA ATI YİNE SAHNEDE...!
Çanakkale başta olmak ülkenin çeşitli yerlerinden hem Su ve Vicdan nöbetine destek vermek hem de Fazıl Say’ı dinlemek için gelen on binlerce kişinin katıldığı konser öncesi bir konuşma yapan Belediye Başkanı Ülgür Gökhan, “Tolstoy şöyle der; "tüm muhteşem hikayeler iki şekilde başlar: ya bir insan bir yolculuğa çıkar, ya da şehre bir yabancı gelir." Evet bugün şehrimize, Kaz Dağları Hepimizin, Ormanlar Hepimizin diyerek, muhteşem bir hikaye yazmaya gelen güzel yürekli insanlara hoş geldiniz diyerek sözlerime başlamak istiyorum. Ancak sevgili dostlar şehre yabancıların gelmesi her zaman muhteşem hikayelerin başlangıcı olmuyor. Şehre gelen yabancılar bazen; güzelliklerinizi görmek, tadına varmak için değil, onları sizden çalmak için geliyor. Bu topraklara Truva Atı’nın içine gizlenerek girmiş yabancılar vardı, coşkuyla karşılanan armağan at, bir efsanenin de sonu oldu. Asıl niyetlerini gizlemek isteyenlerin eli boldur önce, cömerttirler ilk bakışta, yardımseverdirler hatta. Hele gücü de arkalarına aldılarsa, değmeyin keyiflerine, iştahları iyice kabarmıştır artık, doymak bilmezler. Truva Atı aynı coğrafyada, yine sahnede” dedi.
“ALTIN İÇİN KOCA DAĞLAR YERLE BİR EDİLİYOR"
Sözlerine devam eden Başkan Ülgür Gökhan, “Pek çok medeniyete ev sahipliği etmiş bu kadim topraklar, yaşadıklarından çok şey öğrendi. Savaşlarla duyulmuş adını, barışa bezemek için çok çaba sarf etti. Barışı, özgürlüğü temel değerleri kabul edip, artık savaşlarla anılmak istemiyorum dedi. Ancak sevgili dostlar, yeryüzünde savaşlar bitmiyor, insanın insanla, insanın doğayla savaşı hiç dinmiyor. Savaş eski mertliğini de kaybetti; topla, tüfekle, askerle işgal etmiyor her zaman topraklarınızı. Gerekli izinler verilerek, eller üzerinde tutularak, teşviklerle yüceltilerek, teslim ediliyor topraklarımız emperyalizme.104 yıl önce Mustafa Kemal Atatürk önderliğinde, hemen karşı kıyıda, onurla taşıdığımız Cumhuriyet tacının çoban ateşlerini yakan mücadeleyi vermiş bir milletin, 104 yıl sonra yeniden; taşını, toprağını, havasını, suyunu yine emperyalist güçlere karşı savunmak zorunda kaldığını görüyoruz. 1934 yılında Mustafa Kemal Atatürk genç Türkiye Cumhuriyeti’nde İran Şahı Rıza Pehlevi’yi ağırlıyordu. Çanakkale’de orman köylerine ulaşmak için kol gücü kullanılarak yapılan yolu göstermek için Pehlevi’yi bu bölgeye getirmiş ve hemen ileride bulunan Balaban Kahvesinde kahve ikram etmişti. Atatürk’ü ağırlayan, çınar ve kestane ağaçlarının serinliğinde kahve keyfine şahit olan bu ormanlar bugün acımasızca katlediliyor, derisi yüzülen koca koca dağlar yerle bir ediliyor, sincap, kaplumbağa, kurt, kuş yuvasından ediliyor. Ne için altın için…” diye konuştu.
"MÜCADELEMİZ UZUN YILLARDAN BERİ SÜRÜYOR"
Kazdağlarındaki doğa mücadelesinin uzun yıllardır sürdüğünü belirten Başkan Ülgür Gökhan, “12 yıldan buyana mitolojinin efsanevi dağı Bin Pınarlı İda (Kaz Dağları) ve son olarak da tek içme ve kullanma suyu kaynağımız Atikhisar Barajı Havzasında bulunan Kirazlı bölgesinde süren altın madeni arama ve işletme faaliyetlerine karşı sivil toplumla, duyarlı yurttaşlarla büyük mücadeleler verdik, vermeye devam ediyoruz. Burada ağacıyla, suyuyla, toprağıyla, börtü, böceği, kurdu, kuşuyla bir ekosisteme tecavüz ediliyor. Ne için? Üç kuruşluk altın için. Altın nedir? Ne işe yarar? Yenir mi? İçilir mi? Altımızı oyup, altınımızı alacak olanlardan başka bu işten karlı çıkacak kimse yok. Ülkemizin, şehrimizin, yöre halkının yararına bir zenginleşme yok bu işte. Üstelik fay hatlarının üzerinde kurulmuş, deprem bölgesinde olan bir şehrin göbeğinde yapılıyor bu işler. Resmen altımıza dinamit yerleştiriliyor, bir şehrin, birkaç neslin geleceği yok ediliyor” dedi.
KAZDAĞLARINDA MOZART VE BEETHOVEN'IN ESERLERİ YANKILANDI
Konuşmaların ardından Piyano başına geçen Fazıl Say, bestelediği 'Kaz Dağları Marşı' ile kendi eserleri ve dünya klasiklerinden eserleri çaldı. Kocaman bir Çam Ağacı altında kurulan sahnede eserleri icra eden Fazıl Say yaptığı açıklamada; "Kaz Dağları için başlatılan kampanyanın 24'üncü gününde, ilk günden itibaren burada bulunanlara, doğayı savunanlara teşekkür ederim. Onlar hepimizi yönlendirdiler. Bu konserin olmasına da ilham kaynağı oldular. Onları yalnız bırakmamak için burada amacımız; bu gezegende insanlar olarak bitkiler, hayvanlar hep beraber geleceğe kadar gelecek için bir şeyler bırakmak istiyorsak korumak zorundayız. Yaşatmaktan, yaşamaktan yana olmalıyız. Müzik de zaten bunu anlatıyor, diye düşünüyorum" dedi.
SESSİZLİK İÇERİSİNDE PİYANO VE KUŞLARIN SESİ!
Birbirinden ünlü bestecilerin eserlerini piyanosuyla icra eden Fazıl Say'ı alanda bulunan kalabalıklar sessizlik içerisinde dinlediler. Rüzgar'ın ve ağaç dallarının sesleri haricinde sadece piyano sesi vatandaşları da adeta büyüledi.
Konserinin bir bölümünde ünlü Fransız besteci Erik Satie'ye ait eseri icra eden Fazıl Say'a serçeler de adeta eşlik etti. Konserin başından sonuna kadar hiçbir kuş sesi alanda duyulmazken; Fazıl Say'ın Satie'ye ait besteyi çalması ile birlikte çevrede uçuşan birkaç serçe Fazıl Say'ın piyanosunun bulunduğu ağacın üzerine konarak bir süre ötmeleri konserin unutulmaz anlarından biriydi. Satie'ye ait eseri icra eden Fazıl Say kuşların ötüşleri ile eşlik etmesini "Sanırım sadece ben değil o kuşlar da Satie hayranıymış" diyerek kuşların ötüşüne dikkat çekti.