thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:



Kardeşlik Yolunda 3082 Kilometre..

Tarih: 20-10-2014 08:19:51 Güncelleme: 20-10-2014 08:22:51 + -


Mustafa Kayacık, İbrahim Çoban ile birlikte çıktığı Kardeşlik Yolu Projesinde; dokuzuncu günün sonunda İbrahim Çoban’ın rahatsızlanarak geri dönmesinin ardından yola tek başına devam ederek Çanakkale’den Almanya’nın kardeş kentimiz Osnabrück kentine kadar toplamda 3082 kilometre bisiklet üzerinde giderek inanılması güç bir etkinliğe imza attı. 27 gün süren yolculuk boyunca yaşadıklarını biz sorduk, kendisi de Aynalı Pazar okurları için cevapladı.


Kardeşlik Yolunda 3082 Kilometre..

Kısaca kendini bize anlatır mısınız?

Aslen Çanakkaleliyim. Evliyim. Babam emekli asker 2001 yılında Jandarma Astsubay Okuluna girdim bir yıllık eğitimim ardından 10 yıl boyunca astsubay olarak görev yaptım. Zorunlu hizmet süremi tamamladıktan sonra istif ederek Çanakkale belediyesine başvurdum. Almış olduğum eğitimler ve mesleki deneyimlerimin karşılığında 2013 Temmuz ayından bu yana da Çanakkale İtfaiyesinde çalışıyorum.

 

“Kardeşlik Yolu” projesi nasıl oluştu?

Proje fikri İbrahim Çoban’a ait. İlk kez Osnabrück’ten Çanakkale’ye birisi bisikletiyle geliyor, daha sonra ise başka birisi köpeğiyle otostop çekerek ve yürüyerek geliyor. Bizde iade-i ziyaret yapalım karşılıklı bir etkileşim olsun istedik. Daha sonra bunun proje aşamasında içerik katmak, projeyi olgunlaştırmak istedik. Sonra da bunu tüm kardeş kentler için planladık. Osnabrück ile ilişkiler daha eskiye dayandığı ve Çanakkale gibi Osnabrück’te Barışın kenti olduğu için bu yolculuğa Osnabrück’ten başlamanın daha anlamlı olacağını düşündük.

 

Yola İbrahim Beyle çıktınız ama sonra İbrahim Bey rahatsızlanarak yolu bırakmak zorunda kaldı. Kendisi rahatsızlandıktan sonra ne düşündünüz? Aklınızda “Ben bu yolu bitirebilir miyim” endişesi yaşadınız mı?

İbrahim arkadaşım Kosova’da rahatsızlandı. Kosova’dan Makedonya’ya dönmek zorunda kaldık. Kosova’da kaldığımız gece kendiyle bunu konuştuk; ne yaparız, nasıl olur? Birkaç gün dinlenip de mi devam etsek diye. Daha sonra dönme kararı aldık. Üsküp’e birlikte geldik, kendi oradan döndü, bende Sırbistan’a devam ettim. Dönmemesini çok istedim. Çünkü bunu planlarken hep iki kişi planlamıştık. İbrahim’in dönmesi beni açıkçası ürküttü; yol bilmiyorsunuz, altınızda bir bisiklet, telefon çekmeye bilir kısaca başınıza her şey gelebilir. Ama ben sağlığım ve gücüm elverdiği sürece gideceğim diye kendimi şartlandırmıştım. Kendimi sürekli motive etmiştim ‘Gideceksin, başaracaksın’ şeklinde, o motivasyonla oldu belki de. Birde şu var; bu projeyi ben çok istemiştim. Projemizi Belediye Başkanımıza daha sunmadan öncesinde; ben bisikletle antrenmanlara başlamıştım. Proje’nin kabul olup olmayacağı belli bile değildi. Hatta projenin kabulünden birkaç gün öncesinden itibaren geceleri uykularım bölünüyordu.

 

Yola çıkmadan önce nasıl bir antrenman yaptınız? Nasıl hazırlandınız?

Kendime ait bisikletimle başlamıştım antrenmanlara; mesaiye gidip gelirken, boş zamanlarda bisiklet sürmeye başladım. İzin günlerimde yakın ilçe ve beldelere gidip geliyordum. Gün içerisinde otogar’a birkaç defa gidip gelerekten kendi kendimi hazırladım. Bol bol yürüyüş ve koşu yaptım, ağırlık çalışıyordum onu biraz düşürmüştüm, bisiklete ağırlık verdim daha çok. Yol öncesi de özel sebze, meyve karışımlarından oluşan gıda ve sıvı almaya başladım.

 

Yola çıkarken kaç kiloydunuz? Çok kilo kaybınız oldu mu?

Yola çıktığımda 76 kiloydum. Döndüğümde tartıldığımda 72,5 kiloya düşmüştüm. Ama çoktan çok, azdan az gider benim zaten verecek fazla kilom yoktu. Yolda da inanılmaz derece yemek yememe rağmen 3,5 kilo vermem beni oldukça şaşırttı. Yolculuk esnasında tedbirli olmak amacıyla iki günlük yiyecek yanımıza almıştık ama bir yandan efor sarf edince beş öğüne çıktık ve yiyecekler bize yetmemeye başladı.

Eşinizin, akraba ve arkadaşlarınız bu projeye bakışı nasıldı?

Eşim ilk başta 1 ay kadar ayrı kalacağımızı düşünerek bu projeye katılmamı istemedi. Daha sonra projenin içeriğini anlattıkça, bu projeye ne kadar inandığımı ve istediğimi eşime açıkladıkça onunda fikirleri değişti ve bana destek olmaya başladı. Sürekli zaten irtibat halindeydik. Merak etmesine rağmen, ıslandığımı görüp üzülmesine rağmen destek vermeye devam etti.

 

Gümrükten çıkıp yabancı bir ülkenin topraklarına ilerlemeye başladığınız da ne hissettiniz?

Şu aklımda çok kaldı; ikinci gün İpsala’dan geçiş yaptık, hava güzeldi ve Kelebeklerin dansları var. Otobanda ilerliyorduk ve çevrede binlerce kelebek uçuşuyordu. O çok ilgimi çekmişti, o sırada pedal çevirmemiz, yola devam etmemiz gerekiyordu. Yapmamız gerekenleri düşünmekten korkularımızın ikinci planda kaldığını düşündüm. İnsanoğlunun doğasında var korkmak; ama korkularla yüzleşmek bana daha fazla güç verdiğini düşündüm. Yol boyunca da inanılmaz derece de iyi insanlarla karşılaştım. Bu da benim şansımıydı yoksa dünya da hala bu kadar çok iyi insan olduğu için mi dünya halen dönüyor? Bilemiyorum.

 

Yolculuk esnasında gidilecek ve kalınacak itfaiyeleri önceden mi belirlemiştiniz? Bu konuda sıkıntı yaşadınız mı?

Uzun bir yolculuk olduğu için hangi gün nerede olacağımızı kâğıt üzerinde planladık ama evdeki hesap çarşıya da uymuyor. Sadece 16 itfaiye istasyonunda konakladık, bunun dışında da 4’ünü de ziyaret ettik. Toplamda 20 itfaiye istasyonu ile iletişime geçmişiz. Gün ve saati planlayamadığımız için bunu resmiyete dökmedik. Bizimkisi daha çok kapılarını çalıp ‘Merhaba, biz geldik’ şeklinde oldu. Öyle olmasına rağmen çok sıcak karşılandık. Kabul etmeyenler de oldu ama bu kadar güzellik içerisinde onlarda o kadar önemli değil.

Yolda ki tek aksilik İbrahim beyin rahatsızlanarak geri dönmesi mi oldu? Başka bir şey de yaşadınız mı?

Olmaz mı, tabi ki oldu. Yola çıktık; buradan karşıya Eceabat’a geçtikten sonra daha onuncu kilometresinde benim bisikletimin ön lastiği patladı. Dedim ki ‘Böyle bir şey olamaz, 3000 kilometre yol gideceğiz daha on kilometre oldu, benim lastik patladı’ diye. O lastiği tamir etmemiz yaklaşık 1 saatimizi aldı. Onun sebebi de bundan 20 yıl kadar önce babam lastik yamamayı öğretmişti bir daha da lastik yaması yapmamıştım. Yanımıza yedek iç lastik alarak çıkmıştık; hem de yamada almıştık. Birde eski kaynak malzemelerini kullanmayı biliyordum, şimdi yapıştırmalı olmuş, bunu bilmiyordum. Tabi iş başa düşünce öğrenmiş olduk. Onun dışında ilk bir hafta iki defa daha lastik patladı, bunun dışında da lastik bir daha hiç patlamadı. Yolda İbrahim arkadaşımın rahatsızlanması dışında başka bir olayda yaşamadım.

 

Özellikle yalnız kaldıktan sonra olur ya insanlık hali; hırsızlık veya başka kötü bir olay yaşadınız mı?

Yalnız kaldıktan sonra bunu düşündüm acaba işte kötü insanlarla karşılaşır mıyım, başıma bir şey gelir mi şeklinde. Ama çok da aklıma getirmek istemedim. Hiç kötü bir şeyle karşılaşmadım. Az önce dediğim gibi dünya belki de bu kadar güzel, iyi yürekli insanların varlığıyla dönmeye devam ediyor. İnşallah bu güzellikler tüm dünyayı etkisi altına alırda; dünyadaki savaşlar sorunlar sona erer, insanlar dostça barış içinde yaşarlar.

 

Yolculuğun zorlukları nelerdi?

Biz bu yolculuğu planlarken bu kadar zor olacağını ön görememiştik. Zor derken şunu demek istiyorum; biz mevsim olarak bir kere yanlış dönemde yola çıkmıştık. Onda da biz bu projeyi iki ay gibi bir süreçte hazırlamıştık, onay çıkınca da ertelemek istemedik. Eylül-Ekim ayı gibi bir dönemde bu yolculuğa çıkmanın zorluklarını yaşadık. İtfaiyelerin olmadığı veya bizi kabul etmediği yerlerde otel-hostel gibi yerler erken kapatıp gidiyorlar. Sokakta kalıyorsunuz, haliyle başka bir yer arıyorsunuz tabi bu da hiç yol iz bilmediğiniz yabancı bir ülkede oluyor.

Yolculukta sizi en çok şaşırtan olay nedir?

Diğer ülke insanları günlük yaşamlarında bisikleti çok fazla kullanıyorlar. Spor, eğlence veya boş vakitleri değerlendirmek amacıyla ama hiç başka bir ülkeye başka bir kasabayı gitmeyi akıllarından geçirmemişler. Bisikletle böyle bir yolculuğa çıktığımızı öğrenince çok şaşırdılar. İşte ‘çok güçlüsünüz, demir adam’ gibi iltifatlar ettiler. Bu beni çok şaşırtmıştı, birçok bisiklet yolları var ama bir kasabadan diğerine nasıl gidileceğini sorduğumuzda bilmiyorlardı. Çünkü sadece şehir içinde bisiklet yolları var ve onlar sadece o yolları biliyorlardı. Günlük hayatta bu kadar bisikletle içli dışlı olup bir başka şehre bisikletle gitmemi ilgi çekici bulmuşlardı. Bu beni oldukça şaşırtmıştı, çünkü bunun birçok örnekleri olmuştu. Bu tür çok fazla tepki olunca sanki ilk kez bunu biz yapıyormuş gibi hissettirdiler. Birkaç gümrük kapısında Türk bisikletçi odlumuzu öğrenince çok şaşırdılar. Tabi onlar da çok fazla görmedikleri için onlarda çok takdir ettiler.

 

Facebook üzerinden yolculuğunuzun belli yerlerinde resim ve video paylaştınız. Özellikle yağmurlu bir havada gece karanlığında sürdüğünüz anlar oldu. O anlarda ne düşündünüz?

Yola çıkarken gece karanlığında süreceğimizi biliyorduk. Ama özellikle yalnız kalacağımı ve o yalnızlıkla gece karanlığın yağmur altında süreceğimi hiç düşünmemiştim. Aslında biz planlarken hep gündüz gitmeyi, geceleri konaklayacağımızı planlamıştık ama olmadı. Yolu kaybettiğimiz anlar oldu, yokuş çıkıyorsunuz, karşıdan esen rüzgârlara karşı sürüyorsunuz gibi anlarda planlarımız şaştı. Aslında paylaştıklarımın haricinde en az iki katı kadar daha yağmur altında, gece karanlığında pedal çevirmek zorunda kaldım. Yağmur altında sürmekten, gece karanlığında sürmekten keyif aldığım anlarda oldu. Kendime olan güvenim arttı. İbrahim arkadaşımdan sonra 5 gün boyunca grip oldum, sürekli antibiyotik aldım, sonra ilaçları kesip kendimi denemek istedim. Vücudumu dinledim, devam edeceğime kanaat getirince de yola devam ettim. Böyle bir yolculuğu da daha önce hiç yapmadığım için neyi nasıl yapmam gerektiğini de bilmiyordum. Yaptığım yanlışları ikinci kez tekrarlamamaya özen göstererek doğruları bulmaya çalıştım.

 

Yolu kaybettiğiniz oldu mu hiç?

Birkaç kez kaybettiğim oldu. Birkaç kilometre gidip sonra geri döndüğüm de oldu ama özellikle bir tanesi bana aşırı zaman kaybettirdi. Genellikle cafe ve benzin istasyonlarından internete bağlanıyor navigasyonla gideceğimiz yollara bakıyoruz. Bir yol ayrımına geldim, tabela beni yanılttı. O esnada bir benzinliğe gelmiştim, internete bağlanmak istedim izin vermediler. Oradan birisine sordum. Sorduğum kişi yolu doğru tarif etmesine rağmen ben o kişiye değil tabelaya güvendim. Tabelayı takip edince de otobana çıktım. Avrupa’da otobanlarda bisiklet sürmekte yasak. Otobandan diğer yolu bulup doğru yolda gidene kadar akşam oldu, yoruldum. Psikolojik olarak da olumsuz etkilendim çünkü yoruluyorsunuz, yolu kaybetmişsiniz, hava kararmış, gideceğiniz yere ulaşamamışsınız. Hepsi bir olunca insanın psikolojisi bozuluyor. Toplamda 20 kilometre kadar yanlış gittim ama bu beni çok daha fazla etkiledi. Bir süre otobandan gittim, yol çalışması vardı otobanda o kısımlardan yürüyerek geçtim. Başka bir yerleşim yeri bulup internete bağlanıp doğru yolu bulmak filan derken oldukça etkilenmiştim. Otobanda polisler geldiler otobandan çıkarttılar ki bizim otoyol kenarlarında en azından bir genişlik var, orada onlarda yok 1 metre genişlik ve sonrasında uçurum gibi yerler var. Bisiklet süremiyorsunuz bu durumda mecbur yürüyerek devam etmiştim yola.

 

Osnabrück tabelasını gördüğünüzde ne hissettiniz?

Tabelayı yaklaşık bir saatlik bir yağmurun ardından gördüm. O bir saatlik yağmur inanılmazdı, gece saat 24.00 sularıydı, üşüyordum, sırılsıklamdım. Rüzgârda vardı. Osnabrück tabelasını gördüğümde inanılmaz gururlanmıştım. Duygulanmıştım. Sanki ertesi gün kalkıp yola devam edecekmişim gibi hissediyordum. O tabelayı gördüğümde bu yolculuğun bittiğine bir türlü inanamamıştım. Planlarken böyle hissedeceğimi düşünmemiştim. İnanılmaz bir keyif ve mutluluk verdi bu yolculuk bana. Osnabrück’e varmadan bir gün öncesinden internete telefonumdan bağlanamamıştım, yani oraya vardığımda bir gün boyunca iletişimim yoktu. Hem Çanakkale’den hem de Almanya’da benden haber bekleyenlerle 24 saatlik haberleşemiyorduk. Osnabrück’e 10 km kala bir yerden bağlandım ve ben geliyorum 10 kilometre kaldı dediğimde üzerimden büyük bir yük kalktı. Bu işi başardım, artık bu iş bitti dedim. Ama oradaki Kent elçimizle karşılaşana kadar, bekleyen arkadaşlarımızı görene kadar üstümdeki sorumluluk ağırdı. Çünkü bir projeyle gidiyorsunuz, görevlisiniz; o yüzden sorumluluklarımı yerine getirmenin de verdiği mutluluk vardı.

Çanakkale Belediyesinden, Osnabrück kentinden yetkililerle bu yolculuk esnasındaki iletişiminiz nasıldı?

Sürekli haberleşiyorduk, kendimi fazla yormamamı, zorlamamamı söylüyorlardı. Rahatsızlanmamı gerekirse bırakabileceğimi söylüyorlardı. Tabi vazgeçmeyeceğimi söyleyince de moral veriyorlardı. Desteklerini sürekli yanımda hissettim. İbrahim arkadaşımızın rahatsızlanarak dönmesinden sonra özellikle sağlığım konusunda oldukça endişelendiklerini biliyordum; gücümün kuvvetimin yerinde olduğunu ve sonunu getirebileceğimi söylüyordum. Facebook üzerinden de takipçilerimizden inanılmaz motive edici, moral verici mesajlar geldi. Onlarında benimle birlikte olduğunu hissetmekten büyük bir mutluluk duydum.

 

İbrahim Beyle ayrılık anınız nasıldı? Neler hissettiniz?

İbrahim arkadaşımla yolculuğumuzun dokuzun gününde ayrıldık. Tabi o dokuz gün bizim için oldukça uzundu. Birlikte yolculuk yapmaya alışmıştık. Tabi o rahatsızlanıp ayrılmak zorunda kalınca inanılmaz bir duygu yoğunluğu hissettim. Ben yola devam ettim ama daha sonra kendi kendime “acaba yanlış mı yapıyorum? Gidebilir miyim, gidemez miyim” diye çok düşündüm.

 

Osnabrück’te nasıl karşılandınız? O gecenin sabahında neler hissettiniz?

Kent elçimiz Yiğit Gelir ile irtibat halindeydik ne zaman varacağıma dair. Fakat Hannover’den Osnabrück’e gelirken irtibat sağlayamamıştık. En son konuşmamızda benden varış saatimi istediğinde kendisine bir saat veremeyeceğimi söylemiştim. Özellikle Almanlar benden bir varış saati istiyorlardı kendilerine 18.00-23.00 saatleri arasında varacağımı söylemiştim. Bana oranın belediyesinin adresini verdiler. Belediye binasına gittiğimde beni altı kişi karşıladılar, o altı kişi belediyeye giden üç farklı yolda ikişerli gruplar halinde beklediklerini gördüm. Kent elçimiz Yiğit bana sürekli nasıl bir program istediğimi soruyordu, işte ne yapmak istersin, burada seninle görüşmek isteyen inisiyatif grupları var demişti. Bende kendisine ‘Ne istiyorsan yapalım ama hepsi bir saatte bitsin lütfen bir an önce yatmak istiyorum’ demiştim. Fakat orada beni o gecenin saatinde karşılayan arkadaşları görünce; 27 gün boyunca yollardaydım, dokuzuncu gün İbrahim’den ayrılmıştım ve 18 gündür tek başıma bisiklet sürüyordum. O süre boyunca altı Türk ile Türkçe konuşmanın heyecanıyla nasıl bir programınız varsa uyacağım dedim. Yiğit Genel’in evinde kahve içerek sohbet ettik o gece, sabahladık.

Yolculuk bitti ve Çanakkale’ye geldiğinizde neler hissettiniz? Bisiklet şu an nerede ve gördüğünüzde ne hissediyorsunuz?

Almanya’da havaalanında bisiklet bölümü ayrı olduğu için orada bisikletinizi söküyorsunuz ve çantaya koyuyorsunuz. Ertesi gün saat 4-5 gibi Çanakkale’ye geldim. Belediye önünde temsili bir karşılama olacağı için bisikleti tekrar topladım. Belediye binasının önünde Başkanımız Ülgür Gökhan bana ne hissettiğimi sorduğunda “İki gündür bisiklete binmediğimi ve bisiklete binmeyi özlediğimi” söylemiştim. O kadar alışmışım ki, bisiklete binememeyi garipsemiştim. Çok özlemiştim. Bisiklet şu an evimin bodrumunda kilitli bir şekilde duruyor.

 

27 günde 3082 kilometreyi bisiklet üstünde gittiniz, yağmurda, karanlıkta sürdünüz, eşinizden-dostlarınızdan ayrı kaldınız, yoruldunuz. Tüm bunlara değdi mi?

Kesinlikle değdi. Ben giderken bisikletle Almanya’ya gideceğim, döneceğim diye düşünüyordum. Bu projenin bu kadar ses getireceğini, bu kadar destekleneceğimizi, bir sürü farklı kültürden iyi insanlarla tanışacağımı düşünmemiştim. Biz sadece Almanya’ya bisikletle gidip eğitim alıp dönecektik. Yolda karşılaştığımız insanlardan aldığımız reaksiyonlar, itfaiyecilerle buluşmak, diyalog kurmak, projenin sosyal medya üzerinden aldığı tepkiler ve insanların bizde gelmek istiyoruz demeleri gibi şeyleri hiç düşünmemiştik.

 

Yolculuk esnasında yapmak isteyip de yapamadığınız bir şey oldu mu hiç?

İbrahim ve ben bu projeye başlarken doğanın zararlı gazlara ve küresel ısınmaya karşı korunmasına, doğal kaynakların kullanılmasına dikkat çekmek istedik. Ayrıca Çanakkale’nin turistik tanıtımına farklı bir bakış açısı ile bisikletçi, kampçı ve doğa sporcularının şehrimize gelmelerinin özendirilmesini amaçladık. Bunun yanında kentlilerimizin de bisikleti ulaşım aracı olarak görmeleri, en azından şehir içi ulaşımın bisikletle sağlanması, bu şekilde şehir içi trafiğin ve park sorununun engellenerek günlük yaşamda fiziksel aktiviteyi artırarak sağlıklı nesiller yetişmesini teşvik etmek istedik. Bunu başardığımıza tüm kalbimle inanıyoruz. Aldığımız tepkiler bunu bize gösterdi. Bunun yanında mesleki olarak gittiğimiz yerlerdeki itfaiye istasyonları ile mesleki beceri ve deneyimlerimizi artırmayı amaçlamıştık. Bunda da başarılı olduğumuzu düşünüyorum. Tabi bir eksiklikte var burada, yolculuk planlanandan üç gün geç bitti, bu sebeple de Almanya’da ki itfaiyecilerle yapacağımız ortak çalışma planımızı maalesef gerçekleştiremedik. Bunu çok istemiştik ama Sırbistan-Kosova sınıra kadar gelmiştik fakat sınırdan bizi geçirmediler. Çok ısrarcı olmamıza rağmen sınırdan geçemeyince geri dönmek zorunda kaldık. bu da bize 3 güne patladı. Gecikme oldu ve ortak çalışmayı kaçırdık bu çalışmaya katılamamak beni üzdü açıkçası.

 

Bundan sonraki hedefleriniz neler? Yeni projeler düşünüyor musunuz veya bu proje sürdürülebilir bir proje haline mi gelecek?

Bundan sonraki süreçte biz bu projemizi halka yaymak istiyoruz. Sosyal medya üzerinden bizlerle birlikte olmak isteyen birçok kişi olduğunu gördük. 2015 yılında Çek Cumhuriyetine bir sonraki yılda İtalya’ya gideceğiz. Bu sefer daha planlı hareket edeceğiz; gideceğimiz yollar, kalacağımız yerleri önceden ayarlayacağız. Tabi bu süreçte halkımızla bizimle birlikte olsun, en azından katılmak isteyenlerle gitmeyi düşünüyoruz. Gideceğimiz sayı burada önemli tabi ama ne kadar kalabalık olursak bir o kadar insanın da bizimle birlikte olmak isteyeceğine inanıyoruz. İnsanların da korkmaması gerekiyor; yani o kadar yolu bisikletle gidebilir miyiz diye. Çünkü ben hayatım boyunca toplamda 3082 kilometre bisiklet sürmedim, amatörce gidip geldim. Tabi bu projeye katılmak isteyenlerin bir takım masrafları olacaktır. Bu geziye gelmek isteyip de masraflarını karşılayamayacak olan kişiler içinde Çanakkale’de ki firmaların bu etkinliğe sponsor olmasını istiyoruz.  Sponsor desteği ile böyle bir etkinliğin düzenlenmesi daha geniş kitlelere ulaşmak açısından da iyi olacaktır. Firmalar hem kendi reklamlarını yapmış olurlar hem de etkinliğimize destek olmaları anlamlı olacaktır. Hatta sponsor olacak kurumlardan da katılımcıların olması çok daha güzel olacaktır. Bu projeye de Çanakkale’de birçok firmanın destek olacağına inanıyorum.




Bu haber 7053 defa okunmuştur.

Etiketler :

FACEBOOK YORUM
Yorum

DİĞER RÖPORTAJLAR Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI