Çanakkale’de yıllardır hem termik santrallere hem de Siyanürlü altın madenciliğine karşı büyük mücadeleler veriyor. Özellikle Kanadalı Alamos Gold firmasının‘Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi’ne karşı verilen mücadelenin haklılığı ortaya kondu. Çevre dernekleri ve vatandaşlar kadar yerel yöneticilerin mahkeme salonlarında verdikleri mücadele 25 Temmuz 2019 tarihinde ise önce nöbetle başlamış sonrasında yürüyüş ve dünyaca Ünlü piyanist Fazıl Say’ın ağaçlar altında verdiği ve tüm Türkiye’den gelen katılımcılarla Çanakkale’de vahşi madenciliğe karşı zaferle sonuçlandı.
VALİ ORHAN TAVLI’NIN İMZASI MÜCADELENİN FİTİLİNİ ATEŞLEDİ!
‘Kirazlı Altın ve Gümüş Madeni Kapasite Artışı ve Zenginleştirme Tesisi Projesi’ni hayata geçirmek isteyen Kanadalı Alamos Gold, 12 yıldan fazla bir süredir Çanakkale Valiliğinden Gayri Sıhhi Müessese Ruhsatına (GSMR) almaya çalışıyordu. Birçok vali gelip geçti ancak hiçbir vali Gayri Sıhhi Müessese Ruhsatına imza atmaya yanaşmadı. Ancak Çanakkale Valiliğine atanan Orhan Tavlı 27 Temmuz 2018 tarihinde ruhsata imza atanarak Alamos Gold’a adeta Kazdağları’nın kapılarını açtı.
RUHSAT ALMADAN 190 BİNDEN FAZLA AĞAÇ KATLEDİLDİ..
Yıllarca bir tek ağaca dokunmayan Kanadalı firma, Vali Orhan Tavlı’nın imza attığı ruhsattan haftalar önce Kirazlı-Balaban bölgesinde ağaç katliamına başlamıştı. Çevre örgütleri ve Çanakkale Belediyesinin açtığı davalar Danıştay’da görülürken; Danıştay firmanın kapasite artışını red etmişti. Ancak katliam aralıksız devam ediyordu. Şirket, ÇED Raporunda 45 bin ağaç kesileceğini belirtirken, kimi kurumlar 115-150 bin arasında ağaç kesildiğini, TEMA Vakfı ise bu sayının 5 Temmuz 2019 itibariyle 195 bin olduğunu belirtiyor.
SU VE VİCDAN NÖBETİ 7’DEN 70’E DESTEK GÖRDÜ!
Mahkemelik olan Kirazlı Altın Madeni projesinin alanında ruhsatsız bir şekilde, yargı süreci devam ederken 195 bin ağacın katledilmesi, siyasetin ve bürokrasinin ise yaşanan ağaç katliamına sessiz kalması sonrasında Çanakkale Belediyesi, Kent Konseyi ve yaşam savunucuları tarafından katliamın olduğu yerde yapılan basın açıklamasının ardından 26 Temmuz 2019 tarihinde altın madencilerinin doğa katliamının durdurulması için "Su ve Vicdan Nöbeti" başlatıldı.
ON BİLERCE VATANDAŞ KİRAZLI İÇİN YÜRÜDÜ
Su ve Vicdan Nöbeti için sabah 10.00 akşam 18.00 saatleri arasında yapılacaktı. Ancak ilk günün ardından bölgeye çadırlar kurulmaya başlandı. Su ve Vicdan Nöbeti kısa süre içerisinde 24 saat tutulan bir nöbete döndü. Kirazlı’da “Büyük Buluşma” çağrısı yapıldı. Çağrıya Türkiye’nin dört bir yanından 7’den 70’e on binlerce vatandaş katılarak destek verdi. 5 Ağustos 2019 günü yapılan Büyük Buluşma sonrasında maden sahasına doğru 20 binden fazla vatandaş yürüyüşe geçti. Tepkiler yurtdışında da büyük destek gördü. Kanada Kazdağları Dayanışması, Montreal'de bir protesto yürüyüşü gerçekleştirdi. 21-27 Ağustos tarihleri arasında şirketin Montreal’deki ofrisi önünde de ciddi eylemler yapıldı, nöbetler tutuldu. İstanbul’da bulunan Kanada konsolosluğu önünde de protesto eylemleri yapıldı.
RUHSAT SÜRESİ DOLDU..
13 Ağustos 2019 tarihinde Alamos Gold’a verilen 10 yıllık maden ruhsatının süresi doldu. Kaz Dağı Doğal ve Kültürel Varlıkları Koruma Derneği'nin Alamos Gold'un ruhsat süresinin uzatılıp uzatılmayacağını sorduğu dilekçeye, Maden ve Petrol İşleri Genel Müdürlüğü tarafından "ticari sır" olduğu gerekçesiyle cevap verilmeyeceği açıklaması yapıldı.
Belirsizlik sürerken 1-10 Ekim 2019 tarihleri arasında çevre gönüllüleri Kirazlı Altın Madeni projesinin ruhsatının yenilenmemesi ve iptal edilmesi için Çanakkale’de 6 bine yakın ıslak imza toplanarak, Enerji ve Tabii Kaynaklar Bakanlığı’na iletildi. 12 Ekim tarihinde Alamos Gold ve Doğu Biga Madencilik’in 10 yıllık ruhsat süresi sona erdi. Bakanlık, kamuoyu tepkisi nedeniyle ruhsatı yenilemedi fakat iptal de etmedi. Bu tarihten sonra şirket ruhsatsız şekilde proje alanında varlığını sürdürmeye başladı. Alamos Gold’un Kaz Dağları'ndaki bir diğer projesi olan Çamyurt Altın Madeni projesi, şirketin ÇED raporunu gereken süre içinde Enerji Bakanlığı’na sunmaması nedeniyle durduruldu.
TARIM BAKANLIĞI İZİNLERİ 17 AY SONRA İPTAL ETTİ..
25 Temmuz 2020 tarihinde Çanakkale Valiliği, Su ve Vicdan Nöbeti’nin birinci yıldönümü için hazırlanan Çevrecileri engellemek amacıyla il genelinde her türlü yürüyüş, gösteri, protesto ve basın açıklamasını bir hafta boyunca yasaklama getirdi. İstanbul başta olmak üzere Çanakkale’ye gelmek için yola çıkan birçok çevreci de Çanakkale il sınırlarında araç içerisinde bekletildi. Kente giren çevreciler basın açıklaması yapmak isteyince polis müdahalesi gerçekleşti.
Çevrecilerin endişeli bekleyişi tam 17 ay sürdü. 13 Ekimde ruhsat süresi dolan ve müracaat yapan Kanadalı şirketin ruhsatı Enerji Bakanlığı raflarında bekletilirken; Tarım ve Orman Bakanlığı ruhsatın uzatılmamasını gerekçe göstererek şirkete verilen tüm izinleri iptal ettiğini duyurdu. Tüm bu süreç içerisinde Alamos Gold’un yaptığı ağaç kesiminin sayısının 350 bine ulaştığı tahmin ediliyor.
ÇANAKKALELİLER HAKLIŞMIŞ DEDİRTEN “İLİÇ MADEN FACİASI”
Yıllarca mahkeme salonlarında, sokaklarda, caddelerde, dağ başlarında, köylerde, Atikhisar Barajında, karakollarda verilen mücadele sonucunda Çanakkale halkı bugün biraz da olsa rahat nefes alıyor. Doğasına, havasına ve en önemlisi de tek içme Su Kaynağı olan Atikhisar Barajı su havzasına sahip çıkan Çanakkale halkının ne kadar haklı olduğu Erzincan’ın İliç ilçesinde yaşanan maden faciasıyla ortaya çıktı. Geçtiğimiz yıllarda patlayan borudan siyanür sızması ile gündeme gelen İliçteki altın madeninde siyanürlü toprağın kayması sonucunda 9 işçi 10 milyon metreküplük toprak yığını altında kaldı. 9 işçinin kurtulup kurtarılamayacağı bilinmiyor ancak; Fırat Nehrini besleyen ana su kaynaklarından birisi olan Sabırlı Deresine sızıntı olmasından korkuluyor.
Çanakkale halkı ve çevrecilerin verdiği mücadelenin temelinde de Siyanürlü Altın Madenciliği için Liç yöntemiydi. Siyanür havuzunda meydana gelecek bir göçme veya çöküntünün 3 kilometre uzaklıktaki Çanakkale’nin tek içme su kaynağı olan Atik Hisar Barajına sızmasının yanı sıra; barajı besleyen yer altı sularına siyanür karışmasıydı.
“PARA CEZALARI DIŞINDA CİDDİ BİR YAPTIRIMDA BULUNULMADI”
Kazdağları Ekoloji Platformu ile İliç Doğa ve Çevre Platformu Sözcüsü Füsun Kayra, “Ekoloji örgütleri, odalar, sendikalar, barolar, siyasi partiler olarak İliç’teki Anagold Madenciliğe ait Çöpler Kompleks Madeninin kapatılması için yıllardır siyasi iktidarı uyarıyoruz. Uzmanlarımız maden çalıştığı sürece bu felaketlerin kaçınılmaz olduğunu onlarca kez raporladı. Ancak her seferinde iktidar, işbirliği yaptığı Anagold’un ortakları olan Kanadalı SSR Mining ve yerli Çalık Holdingden yana tutum aldı. Yaşanılan siyanür sızıntılarına rağmen geçici kapatma ve göstermelik para cezaları dışında ciddi bir yaptırımda bulunulmadı” dedi.
“ŞİRKET, BÖLGEDE BULUNA TÜM BÜROKRATLARI RÜŞVETLE SUSTURDU”
Kayra, “Anagold Türkiye’nin en büyük ikinci altın madeni olan Çöpler Kompleks Madeninde, Yukarı Fırat Su Havzası ve birinci derece fay hattı üzerinde bulunmasına rağmen, Avrupa’da yasaklanmış olan siyanür liçi uygulamaktadır. Tonlarca siyanür, sülfürik asit ve çok sayıda zehirli kimyasal kullanılan madende, yüzlerce futbol sahası büyüklüğünde açık atık havuzu, yığın liç alanı, pasa dağları ile bölgede erken ölümlere ve hastalıklara neden oldu. Madenin etkileri yüzünden zehirlenmeler ve ölümlerde artış her seferinde örtbas edildi! Dönemin Erzincan Savcısı İlhan Cihaner’in iddianamesinden öğrendiğimize göre şirket, bölgede buluna tüm bürokratları rüşvetle susturdu” sözlerine yer verdi.
“SİYANÜR LİÇLİ MADENCİLİK YASAKLANMALI”
Açıklamada, “Suça ortak olan tüm kamu görevlileri ve şirket yetkilileri hakkında soruşturma açılmalı ve yurtdışına çıkış yasağı getirilmelidir” sözlerine dikkat çekilerek, “Çöpler Altın Madeni ve Anagold şirketi acilen kapatılmalıdır. Siyanür liçli madencilik yasaklanmalıdır. Ekokırım alanı, bağımsız gözlemcilerin denetimine açılmalı, delillerin karartılmasının önüne geçilmeli, süreç kamuoyuna açık biçimde yürütülmelidir. İnceleme heyetlerimizle suç mahallinde olacak ve bu süreci yakından takip ederek sorumlularının kanun önünde hesap vermelerini sağlayacağız. Ülke genelindeki eylemlerimizle bu suçu unutturmayacağız” diye belirtildi.
“ÖLÜM SAÇAN BU İŞLETMELER KAPATILMALIDIR”
İda Dayanışma Derneği’nden Gürcan Sarak, “14 yıldır doğayı cehenneme çeviren, yüzey ve yeraltı sularını, atıklarını püskürterek atmosferi dahi kirleten bu işletmenin vukuatı ne ilktir eğer kapatılmaz ise ne de son olacaktır. Olay, yetkili çevrelerce dillendirildiği gibi ne doğal afet, ne kaza, ne de doğal bir toprak kaymasıdır. Yıllardır tüm uyarılarımıza rağmen göz göre göre geliyorum diyen, kurbanı doğa ve insan olan bir katliamdır. Yöre insanı Sedat Cezayirlioğlu’nun, hukukçuların, doğa savunucularının, çevre örgütlerinin sesine, çığlığına kulak verilmemiştir. Ülkemizde halen işletilmekte olan tüm metalik maden sahaları aynı riski taşımaktadır. Yıllardır, Çanakkale’de Kaz Dağlarında, ülkenin her coğrafyasında, metalik maden işletmeciliğine karşı yürütmekte olduğumuz mücadelenin önemi haklılığı ve gerekliliğine vurgu yaparak, çevresine ölüm saçan bu işletmeler kapatılmalıdır” dedi.