Çanakkale’de bağcılık ve şarap üretimi her geçen yıl azalsa da bazı aileler ve butik işletmeler büyük özveri ile bağcılığa ve şarapçılığı sürdürmeye devam ediyorlar. Çanakkale’de bağcılık ve şarapçılık ile ilgili değerlendirmelerde bulunan Çanakkale Gastronomi Derneği Başkanı Kubilay Özben; “Çanakkale bölgesinde Bağcılık denen bir kültür var. Bu geçmişte böyle idi ancak günümüzde azaldı. Çünkü bağcılık yapanların çocukları, üçüncü kuşak dediğimiz gençler bağcılığı yapmıyorlar. Özellikle de Bozcaada’da. Burada var olan endemik asmalarımızın geleceği de tehlikeye giriyor” dedi.
“ÇANAKKALE VE BÖLGESİNDE 5 BİN YILDIR BAĞCILIK YAPILIYOR”
Çanakkale ve yöresinde bağcılığın binlerce yıldır yapıldığına dikkat çeken Kubilay Özben; “Bölgemizde bağcılık tunç çağından itibaren başlıyor. Yani M.Ö.3000’den itibaren bağcılık yapılıyor. Bunu nereden anlıyoruz; burada yapılan kazılarda üzüm çekirdeklerine rastlanıyor. İlk önce M.Ö. 3000 yılında Troya ve civarında bulunan üzüm çekirdeklerinin tarihlendirilmesi yapıldığında bunların yaklaşık 5000 yıllık olduğu ortaya çıkıyor. Sadece Troya civarında değil; Gökçeada’da Yenibademli höyüğünde yapılan kazılarda küp içerisinde çıkan üzüm çekirdeklerinin eski tunç çağına ait olduğu belirlendi. Gökçeada’nın kadim asması olan Kalabaki olduğuna yönelik tespitler ve deliller var. Yani 5000 yıllık asmalardan bahsediyoruz, bunların günümüze kadar geldiğinden bahsediyoruz. Bu asmalar aynı zamanda Çanakkale’nin tanıtımı için kültürel öğedir, kültürel bir gıda mirasıdır. Bunlara sahip çıkılması gerekiyor ki; bağcılık bölgemizde yaşabilsin. Kalabaki üzümü sadece bu bölgeye ait bir üzüm çeşididir; coğrafi tescil yapılabilir” dedi.
TROYALILARDAN GÜNÜMÜZE KADAR GELEN ÜZÜM: KUNTRA
Troyalılardan günümüze kadar birçok endemik asma türünün Çanakkale’de yetiştiğine dikkat çeken Kubilay Özben; “Bu bölgedeki endemik üzümler binlerce yıllardan beri varlar. Kalabaki hem Gökçeada’da hem de Limni adasında bulunan bir üzüm çeşididir. Karasakız olarak adlandırdığımız, Bozcaada’da Kuntra ismini alırken Lapseki Çardak’da Makbule ismini alıyor, Gökçeada’da ise Mağrupali ismini alıyor. Doğal olarak Karasakız, Çanakkale, Bayramiç, Gökçeada, Bozcaada, Lapseki’de Ezine’de yetişen bir endemik asma cinsidir. Özellikle Troya’nın endemik üzümüdür; çünkü Kuntra üzümünün mitolojik durumu var. Bulunan asma adaya özgü yetiştiriliyor ve şarap yapılıyor. Yapılan şarap; Troyalıların içtiği şaraptır” dedi.
“BİZ KORUYAMIYORUZ AMA İTLANYANLAR SAHİP ÇIKIYOR”
Çanakkale’deki bazı asma türlerinin korunması gerektiğine dikkat çeken Kubilay Özben; “Vasilaki korunmakta olunan bir üzüm çeşidi ancak biz bunu korumuyoruz. İtalya’da bir akım var; Slowfood dedikleri akımı Slowwine’a çevirdiler. Bütün dünyadaki endemik tarım ürünlerini Nuh’un Ambarı adını verdikleri listelerine aldılar. Bu listeye giren tarım ürünleri nesli tükenmekte olan ürünlerdir; Vasilaki üzümü de bu listede yer alan bir üründür” dedi.
“BUTİK İŞLETMELER ESKİ ASMA TÜRLERİNİ KORUMAYA ÇALIŞIYORLAR”
Endemik asma türlerini yerel butik işletmelerin korumaya çalıştığını ancak devlet desteğinin şart olduğunu belirten Kubilay Özben; “Çok eski bir üzüm ancak yeniden piyasaya çıktı. Bazı butik işletmeler köylülerle işbirliği yaparak eski asmaları korudular. Bunlardan en önemlisi Çakal’dır. Çakal gibi Sıdalan gibi Bayramiç Gedik bölgesine ait üzümler 2007 yılında Tekel Şarap Fabrikasının kapatılması ile hüsrana uğramışlardır. Köylüler bu asmalar yerine başka tarım ürünleri ektiler. Ancak bazı butik işletmeler bu asmalara sahip çıkarak köylülerle işbirliği yaparak devamını sağladılar. Sıdalan üzümünden beyaz şarap üretilir, Çakal üzümü ile de turuncu renkte şaraplar verir. Türkiye’de turuncu renkte şarap üretimi son derece azdır; bu açıdan Çakal üzümü çok değerlidir” dedi.
“TROYALILARIN ŞARAP ÜZÜMÜ KARALAHNA İLE İTALYANLAR DÜNYADA BİRİNCİ OLDU”
Türkiye’de devlet politikası gereği bağcılığın ölme noktasına getirildiğini buna rağmen Troyalıların içtiği şarapların üretildiği endemik asma türlerinden elde edilen üzümlerle İtalya’da üretilen şarapların yılın şarabı seçildiğini belirten Kubilay Özben; “Çanakkale yöresine ait, Bozcaada’da yetişen Karalahna isimli bir üzümümüz daha var. Bu üzümün gelecekte çok önemli bir Şaraplık üzüm olacağına inanıyorum. Bozcaada’nın endemik asmalarından birisi olduğu biliniyor. Ancak mitolojik açıdan da önemli. Troyalılar yenildiğinde Anadolu’dan ayrılıp İtalya’ya göç edip yeni kentler kuruyorlar. Yanlarına yedikleri yiyeceklerin tohumları kadar içtikleri şarapların da asmalarını yanlarında götürüyorlar. İtalya’nın Puglia bölgesinde bu Karalahna’yı ekiyorlar. İtalyanların iddialarına göre; ‘Biz bu üzümü Troya’dan aldık, göç ettik ve buraya ektik’ diyorlar. İtalyan üreticiler Karalahna üzümünden yaptıkları şarap ile 2023’te yılın şarabı seçildi. Bizim Karalahna’mız ise; bir coğrafyaya sıkışmış kalmış, biz bunu ötelemişiz ve Türkiye’de sadece Bozcaada’da üretiliyor. Bunu başka yerde ekmiyoruz, yaygınlaştırmıyoruz. Şuanda da nesli tükenme aşamasında” dedi.
“KATMA DEĞERİ EN YÜKSEK ÜZÜMÜMÜZ; ÇAVUŞ ÜZÜMÜDÜR”
Çavuşköy üzümünden üretilen şarapların bir dönem Cumhurbaşkanları tarafından misafirlere ikram edildiğine dikkat çeken Kubilay Özben; “Katma değeri en yüksek üzümümüz ise; Çavuş üzümüdür. Hem yemeklik olarak kullanılabiliyor hem de şarap yapımında. Cumhurbaşkanlarının misafirlerine ikram ettiği şaraplar Çavuş üzümünden üretiliyordu. Ahmet Necdet Sezer ve Abdullah Gül zamanlarında; Kral Şarap budur, devlet başkanlarına en önde ikram edilen şaraptı. 12 yıl boyunca Kral Şarap oldu Çavuş üzümünden yapılan şaraplar” dedi.
“TRAKYA BAĞ ROTASI’NIN BİR EŞİ DÜNYADA YOK”
Çanakkale ve bölgesinin turizm potansiyeline dikkat çeken Kubilay Özben; “Çanakkale’de bağcılık neden önemlidir sorusuna yanıt vermek gerekirse; Trakya Bağ Rotası var. Dünyanın ilk bağ rotasıdır. Trakya Bağ Rotası varken; ne Fransa’da, ne İtalya’da ne de İspanya’da böyle bir rota yoktur. Trakya Bağ Rotası; Bozcaada’dan başlıyor, Eceabat, Gelibolu, Şarköy, Tekirdağ, Kırklareli’den Bulgaristan’a oradan da Yunanistan’a ulaşan bir rotadan bahsediyorum. Anadolu Bağ Rotalarının da son noktasıdır Çanakkale” dedi.
“TÜRKİYE’NİN İLK ŞARAP ÜRETİM TESİSİ ÇANAKKALE’DE 1785’DE AÇILDI”
Türklerin dini açıdan ve Osmanlı devlet yapısı gereğince şarap üretiminden uzak durduklarını ancak gayrimüslimlerin bu sektöre ciddi yatırımlar yaptığını belirten Kubilay Özben, Türkiye’de ilk şarap üretim tesisinin de Çanakkale’de açıldığını söyledi. Özben; “Maalesef bu getirilerden mahrum kaldık. 1785 yılında Çanakkale’de Demirkapılı Şaraphane ve Sevkhanesi var. O yıllarda şarap ticareti ve üretimini gayrimüslimler yapıyorlar. Türkiye’nin ilk şaraphane ve sevkhanesidir. Demirkapılılar kim derseniz; Çanakkale’de yaşayan üç Musevi aileden biri olan Levi’lerdir. Sonra soyadları değişerek Demirkapılı oldu. Son kuşak Yüksel Demirkapılı çok yakın arkadaşımdır, annesini yakın bir zamanda kaybettik. Kendisi bana bu şaraphaneyi ve gastronomiye ait birçok bilgi vermişti. Kendisinin anlatımı ile bu şaraphane aynı zamanda sirkehane idi. Gerçek sirke üretimi yapılıyor, insanlar bidonlarla satın alırlarmış. Bu şaraphane’de iki tür şarap üretiliyor; Beyaz şarap üretimi Çavuş üzümünden yapılıyor ve adı Aşk imiş. Diğeri ise Karasakız üzümünden yapılan Kırmızı şarap. Adliye bölgesinin olduğu yerlerde yetiştirilen üzümlerden üretilirmiş ve adı da Kara Sevda imiş. Türkiye’nin ilk şarap üretim tesisinden bahsediyorum” dedi.
“KIZOĞLU ŞARAPHANESİ KAPANDI.. BİR ÜZMÜN NESLİ TÜKENDİ..”
Çanakkale’de gayrimüslim yurttaşların ardından Türklerinde şarapçılığa yatırım yaptığına dikkat çeken Kubilay Özben; “Saat Kulesi’nin hemen karşısında var olan Kızoğlu şaraphanesi de var. 1962 yılında Manisa’da ilk kez Türkiye’de bir şarap yarışması yapılıyor. Kızoğlu şaraphanesinde üretilen Pembe Rosa isimli şarap bu yarışmada birinci oluyor. Pembe Rosa, Lapseki’nin Dişbudak köyünde yetişen bir üzümden yapılıyor. Kızoğlu Şaraphanesi kapandıktan sonra bu üzümün nesli tükendi. Bunu araştırdık; Dişbudak köyünde 3-4 kütük kalmıştı. Bunları alarak Gökçeada’da Nusret Bey bağlarında bunları çoğaltmaya, neslini kurtarmaya çalışıyoruz” dedi.
“CİDDİ BİR KATMADEĞER VAR ANCAK GÖRÜLMÜYOR”
Çanakkale ve ülke ekonomisine ciddi katkılar yapabilecek bir potansiyelin Çanakkale’de bağcılıkta sektöründe yattığına dikkat çeken Kubilay Özben ancak bu durumun görülmediğini ifade etti. Özben; “Bizim bölgemizde Gökçeada, Bozcaada, Eceabat ve Gelibolu yarımadasında yaklaşık 16-17 adet şaraphane var. Türkiye’de bu kadar endemik üzüme sahip olup da; mikro ölçekte üretim yapılan başka bir yer yok. Burada ciddi bir katma değer var ancak görülmüyor. Özellikle Bozcaada’daki üretim çok kıymetli çünkü kaynak orada; üzüm ve bağlar orada. Buradaki bağcılığın teşvik edilmesi, desteklenmesi gerekiyor” dedi.