BİÖNDER-Biga İmam Hatipliler Derneği’nin davetlisi olarak Biga’ya gelen eski milletvekili ve belediye başkanı Şevki Yılmaz, Biga Belediye Başkanı Bülent Erdoğan’ın plaket verdiği toplantıda milli değerleri hedef aldı. Gecenin açılış konuşmasını Ak Partili Belediye Meclis Üyesi ve BİÖNDER Başkanı Kerim Özdemir yaptı. Gecenin sonunda ise salon tahsisi ve belediyeye ait billboardları kullandırdığı için eleştirilen Biga Belediye Başkanı Bülent Erdoğan, sahneye çıkarak Atatürk karşıtı yazar Şevki Yılmaz’a sunucunun çağırısıyla teşekkür plaket verdi.

Başkan Erdoğan’ın; Atatürk karşıtı konuşan, harf devrimine saldıran, kadınlara İstanbul Sözleşmesi üzerinden hakaret eden, belediyenin tahsis ettiği salonda ana muhalefet partisine karşı kara propaganda yürüten Şevki Yılmaz’a plaket vermesi ise büyük talihsizlik olarak yorumlandı. Biga Atatürk Kültür Merkezi’nin konferans salonunun dolu olması dikkatlerden kaçmadı.

Konferans öncesi sosyal medyadan Şevki Yılmaz’ın daha önce yapmış olduğu konuşmalar sebebiyle verilen tepkiler nedeniyle, Atatürk Kültür Merkezi’nin önünde polis ekipleri geniş güvenlik önlemleri aldılar. Yılmaz’ın tepki gören önceki konferanslarından hiç de farklı olmayan konuşması yaklaşık iki buçuk saat sürdü.

ÇALIŞAN KADINLARA HAKARET

Toplumda çalışan kadınlara karşı provokasyon içeren sözler söyleyen Şevki Yılmaz; “İmtihan için geldiğimiz bu kısa dünya hayatında şeytanın tuzaklarına düşen nefisler, Allah’a verdiği sözlerinden cayarak kapitalizm, sosyalizm, laisizm gibi uyduruk şeytani tuzaklara uyarak helak oldular. Ve perişan olmaya devam ediyorlar. Hakkın insanlık için tek çaresi ‘İslam Sözleşmesi.’ Hak varken, bizim kıyamete kadar ‘İstanbul Sözleşmesi’’ gibi hiçbir batıl sözleşmelere ihtiyacımız asla yoktur. Bu tuzağın ana hedefi kadını koruma numarasıyla; eşinden, ehlinden ve evinden koparıp şerefli analık makamından indirerek, ailemizi ve devletimizi yok etmektir. Ahlak toplumunu çökerterek devleti çökertmenin yolu da bu değil midir? Kadın; eşinin, ehlinin ve evinin gülü olmayı tercih ederse ‘ezilen kadın, esir kadın.’ Görevi olmadığı işlerde çalışıyorsa ‘hür kadın.’ Kendi eşine, çocuklarına bakıyorsa ‘ezilen köle kadın.’ Lokanta, otobüs, uçak gibi yerlerde hostes adlarla başkalarına hizmet ediyorsa ‘özgür kadın.’ Kendi bağında bahçesinde çalışıyorsa ‘ezilen köle kadın.’ Başkalarının bağ, bahçesinde ve fabrikalarında çalışıyorsa ‘özgür ve hür kadın.’ Sağlık ve eğitim başta olmak üzere fıtratına uygun işlerde istihdam edilmesi elzemken, sahası dışında kadına iş istihdamı, programı, tam bir aile intiharıdır. Kadına; evinde iş istihdamı huzurdur, berekettir ve cennete kadar mutluluktur. Çalışan annelere 600 lira maaş vereceklermiş. Asıl çalışmayan annelere 600 lira vereceksin. Biz kadını iş yerinde istihdam değil, evde istihdam edersek aileyi ayakta tutarız” ifadelerini kullandı.

HARF DEVRİMİNE SALDIRDI

Her konuşmasında Türkiye’nin hilafete dönmesi gerektiğine ilişkin çağrısını gizleme gereği duymayan Yılmaz, mesnetsiz konuşmasında üstü kapalı bir şekilde de olsa Atatürk ve devrimlerine olan düşmanlığını sözlerine taşıdı. Hilafet çığırtkanlığı yaptığı konuşmasında Yılmaz; “Babamın cenazesine telefonla katıldım. Vatan sevgisini bana sorun. Son konuşmamdı babamla. ‘Oğlum benden sonra yakında geleceksin.’ ‘Nasıl olur ya’ dedim. ‘1000 yıl İslam’la savaşacağız’ diyor adam? ‘Zulüm o yüz yılı geçmez evladım’ dedi. Tam da babamın dediği gibi oldu. Sultan Abdülhamit Han’ın tahtan indirilmesi 1908. Tam yüz yıl sonra 2008’de bir ses yükseldi: One minute! One minute! En büyük darbe harflerimize oldu. Biz dünyada harfleri değiştirilen bir milletiz. Bir gecede bütün birikimimizi çaldılar. Harfleri değiştirdiler. Cumaya darbe yapıldı, pazara çevirdiler. Anamızı zorla silah dipçiği ile (Abdülhamit Han) vapurlara bindirenler, Meclis’te 30 oyla hilafeti kaldıranlar, Allah ile yaptıkları ahde göre yaşayacaklarına söz veren müminlerin bu sözleşmeyi bozmasına sebep oldu. Kanuni değişikliklerle ve devrimlerle CHP’nin İttihat-Terakki çeteleri bozdu. Düşünebiliyor musunuz?” dedi.

ÜNİVERSİTELERİ HEDEF ALDI

Medreselerin yerine üniversitelerin kurulmasını da sert bir dille eleştiren Yılmaz, hukukçuların giydiği cübbelere de dil uzatarak; “Rektör ne demektir? Medreselerimiz kapatıldı, yerine üniversitelerimiz kuruldu. Peki ne demek rektör? Rektör ‘şehir papazı’ demektir. Batıdan geldiği için önemli değil. Dekan ne demektir? Dekan da ‘köy papazı’ demek. Bunları yaparsanız çağdaşsınız, yapmazsak değiliz öyle mi? Her zaman söylüyorum yine söyleyeceğim. Gençlik uyanana kadar konuşacağım. Hakimlerin, savcıların giydiği, avukatların giydiği cübbe ne cübbesidir? Papaz cübbesi giyiyor bizim adalet mensuplarımız. Üniversite talebelerine mezuniyette giydirilen cübbeler ne cübbesidir? Bütün bunlar kardinal cübbesidir. Üniversitede talebelerin mezuniyette havaya attıkları şapka da kardinal şapkasıdır. Yani papaz şapkası, papaz cübbesi… Bunlar milletin cübbesine karşılar” şeklinde konuştu.

CHP’YE DİN ÜZERİNDEN SALDIRDI

Cumhuriyet Halk Partisi’nin amblemindeki 6 oku diline dolayan Şevki Yılmaz, din ve siyaseti birbirine karıştırarak, Biga Belediyesi’nin tahsis ettiği Atatürk Kültür Merkezi’nde provakatif söylemlerini sürdürerek; “CHP’nin 6 oku bizi delemeyecek. Neden 6 ok? Neden 5 değil? Neden 7 değil? Neden ok? Kimin gözüne saplayacaksın? Ne kadar çirkin bir amblem yav. Neden 6 tane gül yapmadın? Onu ben söylemeyeyim. Mahkeme açarlar Biga’da. Said-i Nursi hazretlerini dinleyin… Kasıtlı, bilerek, imanın 6 şartına saplanmak için konmuştur. Bir ok attılar. Meclis’te hâkimiyet Allah’ındır yazıyordu. Hakkındı. Onu kaldırdılar. Millet dedi ‘yalan.’ Masonlara verdiler. Bir ok attılar. Kuranın hükümlerini bu ülkede yasakladılar. Bir ok attılar. Peygamberin liderliğini yasakladılar. Bir ok attılar. Meleklere imanı, güç kaynağı meleklere imanı, moral kaynağı meleklere imanı unutturdular. Bir ok attılar. Ahreti unutturdular. En büyük ihanet. Ölüm aklımıza günde kaç defa geliyor? Bir ok attılar. Kadere imanı, namazı ortadan kaldırdılar” şeklinde konuştu.

Öte yandan sosyal medyadan konferansa tepki gösteren Atatürkçü Düşünce Derneği ve Biga Cumhuriyet Halk Partisi Örgütü’nün konferans öncesi, süresi ve sonrasında hiçbir resmi açıklama yapmaması, sadece sosyal medya paylaşımlarıyla fikir beyan etmesi, farklı düşüncelere olan essiz demokratik tavırları; ‘demokratlığı’ kötüleyen Şevki Yılmaz’ı utandıracak cinstendi.

İSTANBUL SÖZLEŞMESİ NEDİR?

11 Mayıs 2011 tarihinde İstanbul’da imzaya açılan Kadınlara Yönelik Şiddet ve Ev İçi Şiddetin Önlenmesi ve Bunlarla Mücadele Hakkındaki Avrupa Konseyi Sözleşmesi (kısa adıyla İstanbul Sözleşmesi), 1 Ağustos 2014 tarihinde yürürlüğe girmiştir. Özel olarak kadınlara ve kız çocuklarına yönelik şiddet ve ev içi şiddeti hedef alan ilk Avrupa Sözleşmesi olma niteliğini taşıyan Sözleşme, bugüne kadar Türkiye dâhil Avrupa Konseyi üyesi 20 ülke tarafından onaylanmıştır. Türkiye, Sözleşmeyi imzaya açıldığı 11 Mayıs 2011 tarihinde imzalamış, 14 Mart 2012 tarihinde ise onaylamıştır.