Biga Araştırmacısı emekli öğretmen Engin Gürsu, Anzavur Ahmet'in kılıcını bulduğunu iddia etti.. Bu eseri 100 yıl sonra bulduğunu ancak tarihsel gelişimini bilmeden kılıcın değeri anlaşılmaz" diyen Gürsu: "Biga'da Arnavut Ali'nin torunları evlerinde Anzavur Ahmet'in 15 Nisan 1921 günü pusuya düşürülerek öldürüldüğü, 98 yıllık olduğu düşünülen kılıç torunları tarafından muhafaza ediliyor. Biga'da 1921 yılına ait olduğu düşünülen tarihi eser bir kılıç bulundu. Kılıç, Anzavur Ahmet'in Karabiga'ya giderken Darılık sırtında pusuya düşürülüp öldürüldüğünde bu kılıç çete grubu içine olan Arnavut Ali tarafından alınıyor ve o günden bugüne torunları tarafından Biga'da korunuyor. Ben de Biga'da olduğunu öğrendim ve buldum. Aslında bu gibi tarihi eserler Biga'da bir müze açılarak, halkın gösterimine sunulmalı" dedi.
ANZAVUR AHMET KİMDİR YA DA KİM DEĞİLDİR?
Dr. Mithat ATABAY
Anzavur Ahmet, “Ançok” adlı bir Çerkez ailesindendi. 1864 yılındaki Çerkes göçleri sırasında Karesi bölgesine gelerek yerleşti. Osmanlı Zaptiye Teşkilatında görev alarak binbaşılığa kadar yükseldi. Bakırköy, Kütahya ve Konya’da Jandarma Tabur komutanlığı ile karakol komutanlığı görevlerinde bulundu. İkinci Meşrutiyet’ten sonra Çakırcalı Mehmet Efe’nin tenkil hareketinde gösterdiği başarılı hizmetleri sebebiyle Sultan Mehmet Reşat tarafından özel bir kılıçla ödüllendirildi.
Anzavur Ahmet, İkinci Meşrutiyet döneminde İttihatçı olarak göründü. 1910 yılında emekliye ayrıldı ve Biga’ya gelerek yarış atı yetiştirmeye başlamış, Veliefendi Stadyumu’nun açılışında Anzavur Ahmet’in atları da dönemin devlet adamlarının atları ile birlikte yarıştı.
Yusuf İzzet (Met) Paşa’nın tavsiyesi ile Osmanlı gizli örgütü “Teşkilat-ı Mahsusa’ya” alındı ve Kafkas Cephesi’nde gönüllü birlikler oluşturarak Ruslara karşı savaştı. Cesareti ve gözü pekliği ile emrindeki adamların güven ve takdirini kazandı. Savaş sonrasında emekliye ayrıldı ve Biga’ya yerleşti.
Anzavur Ahmet, 1919 yılında başlayan Anadolu hareketine cephe aldı. Cephe almasının sebebi; ona göre Anadolu hareketi bir Bolşevik hareketiydi ve İslamiyet’e karşı yapılıyordu. Bu nedenle Gönen ve Manyas çevresinde bulunan Kafkas kökenli göçmen köylerinden gönüllüler toplayarak ve İstanbul Hükümeti’nin de desteğini ve İngilizlerin de yardımını alarak Anadolu hareketine “karşı ihtilal hareketi” başlattı. İstanbul Hükümeti tarafından Anzavur Ahmet’e “Mülki Paşalık=mirmiranlık” rütbesi verildi.
Anzavur Ahmet, Anadolu hareketini yok etmek için üç kez askeri harekât yaptı. Bu harekâtlardan birincisi; Sivas Kongresi sonrasında Biga, Gönen ve Manyas civarında harekâtıdır. Anzavur önce Biga daha sonra Gönen ve Manyas’a egemen oldu. 12 Kasım’da Susurluk’a girdi. 25 Kasım’da Kirmasti’de Çerkes Etem’in Kuva-yı Seyyare birliklerine yenildi ve kaçmak zorunda kaldı. Anzavur’un bu harekâtı 1 Ekim 1919-25 Kasım 1919 tarihleri arasında oldu ve tarihe “Birinci Anzavur Ayaklanması” olarak geçti. Bu ayaklanmada Anzavur’un adamlarından 20 kişi öldü 40 kişi yaralandı.
Anzavur’un ikinci harekâtı 16 Şubat 1920- 16 Nisan 1920 tarihleri arasında iki ay devam etti. Anzavur Ahmet, Biga, Gönen, Manyas, Ulubat, Susurluk, Bandırma ve Karacabey’e egemen oldu. Çerkez Etem ve Danişmentli İsmail Efe komutasındaki Kuva-yı Seyyare birlikleri Anzavur’un kuvvetlerini yenilgiye uğrattılar. Anzavur Ahmet, Karabiga’dan İngilizlerin “Britanya” isimli gemisi ile İstanbul’a kaçtı. Çerkez Etem, Bandırma, Gönen ve Biga’yı geri aldı.
Anzavur’un üçüncü harekâtı Adapazarı merkezliydi. Anzavur Ahmet bu kez Geyve Boğazını tutarak Eskişehir üzerinden Ankara’yı ele geçirmeyi amaçladı. Anzavur’un birlikleri 15 Mayıs 1920’de saldırıya geçtiler. Geyve Boğazı’nda yapılan şiddetli çarpışmalarda ağır bir yenilgi alan Anzavur kuvvetleri geri çekilmek zorunda kaldılar. Anzavur Ahmet de bu çarpışmalar sırasında atından düşerek yaralandı. Anzavur Ahmet İstanbul’a dönmek zorunda kaldı. Kuva-yı İnzibatiye’den 43 kişi esir edildi. Dört top ve dört makineli tüfek ele geçirildi. Sapanca ve Adapazarı kurtarıldı. Bu harekâtından sonra Eskişehir İstiklal Mahkemesi Anzavur Ahmet’i gıyabında idam cezasına çarptırdı.
Bu harekâttan sonra uzun süre sesi duyulmayan Anzavur Ahmet, 15 Nisan 1921 tarihinde Karabiga taraflarında görüldü. Bir Arnavut çetesiyle karşılaşan Anzavur ve adamları ile karşı taraf arasında çatışma başlıyor. Silah seslerinden ürküp kaçan Anzavur’un atını Çingene Ali’nin adamları yakalıyorlar. Arkada bulunan Anzavur’un muhafızları da kaçıyorlar. Ali’nin yanında bulunan Mehmet Efe, önce Anzavur Ahmet’in yaveri Şevki’yi daha sonra da Anzavur’un yanından hiç ayrılmayan Dereköylü Selim’i vuruyor. Anzavur Ahmet tek başına kalmasına karşı çatışmaya devam ediyor. Mehmet Efe, Biga’dan ya da Dimetoka’dan silah seslerinin duyulması ile Yunanlıların Anzavur’un yardımına gelebileceklerini düşünerek daha bir cesaretli davranarak yerini değiştirip Anzavur’u önce sağ kolundan, daha sonra sol bacağından yaralıyor. Silahı elinden düşen Anzavur’un üzerine çullanarak öldürüyorlar. Tarih 15 Nisan 1921’dir.
Üç cesedi de alarak Yunan bölgesinden çıkıyorlar. Mehmet Efe yaralandığı için Karabigalı Halit Bey tarafından gizlice İstanbul’a gönderiliyor, oradan İzmit’e geçiyor. Tedavi edildikten sonra tekrar Biga’ya gelerek Yunanlılara karşı mücadelesini sürdürüyor. Çingene Ali çetesiyle Lâpseki dağlarına çekiliyor ve çetesiyle Yunanlılar Biga’dan çekilinceye kadar savaşmaya devam ediyor. Biga 18 Eylül 1922 tarihinde fiilen kurtuluyor. Çingene Ali de silahını bırakıyor.
Anzavur’un adamlarından bir kısmı Yunanistan’a kaçıyorlar. Yunanlılar, kendilerine sığınan Anzavur’un adamlarını 1922 yılında hem başlarından atmak hem de Türkiye’de karmaşa çıkarmalarını temin etmek için silahlar ve mühimmatla Yunan adalarından Anadolu kıyılarına çıkarıyorlar. Bunların başlarında da Anzavur’un oğlu Kadri vardı. Babasının intikamını almak için harekete geçen Kadri ve adamlarına karşı bölgedeki askeri birlikler tedbir alarak bir kısmını daha Karaya çıkmadan imha ettiler. Anzavur’un oğlu Kadri ise İngilizlere sığınmak üzere o sırada İngilizlerin işgali altında bulunan Çanakkale’ye giderken jandarmanın pususu ile yaralı olarak ele geçirildi ve Çanakkale Hapishanesi’ne konuldu. İngilizler Kadri’nin kendilerine verilmesini ısrarla istemişlerse de Bayramiç’te bulunan Tümen Komutanının emri ile Çanakkale’deki mahalli hükümet Anzavur’un oğlu Kadri’yi İngilizlere teslim etmedi. İngilizler Anzavur’un oğlu Kadri’nin eninde sonunda Çanakkale’de çıkarılacağını düşündüklerinden sıkı tedbirler aldılar. Ancak Bayramiç Tümen Komutanı yaverini sivil giyimli vaziyette Çanakkale’ye göndererek hapishanede bulunan Anzavur’un oğlu Kadri’yi bir sandığın içine kilitleyerek ve ses çıkarırsa öldüreceğini belirterek hapishaneden kaçırdı. Bayramiç’te yarası tedavi edildikten sonra askeri mahkemede yargılanarak idam edildi.
Son olarak Anzavur’un mezarından da söz edelim. Anzavur öldürüldükten sonra Yunanlılar Anzavur Ahmet’in cesedini “Buzağılık” şimdiki ismi ile “Cihadiye” köy mezarlığına gömdüler. Aradan henüz daha iki yıl geçmeden bizzat Anzavur İsyanını gören Jandarma Önyüzbaşı Zühtü Güven’in anlatımı ile Anzavur Ahmet’in Cihadiye köyündeki mezarı etraftaki Çerkez köylüler tarafından “adeta bir tekke” haline getiriliyor; hasta olanlar, sırmalı bulunanlar, toprak alarak suda eritip içiyorlar, yüzlerine ve gözlerine sürüyorlar. Ve bu durum bir gazetede haber halinde yayınlanıyor. Bunun üzerine devlet bir memur görevlendirerek Anzavur Ahmet’i mezar taşı üzerinde onu bir milli kahraman ve bir din ulusu gibi gösteren yazı yer aldığını görerek hayretler içinde kalıyor ve mezar taşındaki tarihi gerçeklerin hilafında olan yazı kazıtılarak kaldırılıyor.
Milli Mücadele sırasında Anzavur Ahmet, Kuva-yı Milliye için en büyük tehlike oldu. Yunanlılar üzerine gönderilecek kuvvetler Anzavur’u takibe gönderilmek zorunda kaldı. Anzavur’un en büyük kötülüklerinden birisi de hiç şüphesiz Fransızların denetiminde bulunan Akbaş’tan kaçırılan silahların Anzavur’un adamları yüzünden imha edilmek zorunda kalınması ve İstiklal Savaşı’nda kullanılamamasıdır.