thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:



“2024 Yılında Yoğun Yaşam Hakkı İhlalleri Yaşanmıştır”

Tarih: 10-12-2024 13:35:30 Güncelleme: 10-12-2024 13:37:30 + -


İnsan Hakları Derneği Çanakkale Şube Yönetimi 10 Aralık Dünya İnsan Hakları Günü nedeniyle açıklama yayınladı. Yapılan açıklamada; “İnsan Hakları Evrensel Bildirgesi'nin kabul edilişinin 76. yılında tüm insanların onur ve haklarda eşit olduğu bilinciyle, eşitsizlik, adaletsizlik, yoksulluk, ayrımcılık ve savaşa karşı, ısrarla barış, demokrasi ve insan hakları değerlerini savunuyoruz” ifadeleri yer aldı.


“2024 Yılında Yoğun Yaşam Hakkı İhlalleri Yaşanmıştır”

Türkiye Cumhuriyeti’nin İnsan Hakları Evrensel Bildirgesini kabul edişinin 76’ncı yılında İnsan Hakları Derneği Çanakkale Şubesi basın açıklamasında bulundu. İnsan Hakları Evrensel Bildirgesinin insanlığın yolunu aydınlattığına dikkat çekilen açıklamada; “BM, İkinci Dünya Savaşı'nın yol açtığı ağır insani yıkımın bir daha asla yaşanmaması için, barış, insan hakları ve demokrasi ideallerine dayalı uluslararası bir sistem oluşturma hedefiyle inşa edilmiştir. Evrensel Bildirge de bu sistemin kurumsallaştırılmasında, insanlığın haysiyet, eşitlik ve adalet arayışında temel ve vazgeçilmez bir yere sahiptir. Bugün gelinen aşamada maalesef bu ideallerin çok gerisinde kalınmıştır. Evrensel Bildirge'de yer alan hak ve özgürlüklere dayalı uluslararası bir düzen hâlâ kurulamamıştır. BM, küresel boyutta yaşanan eşitsizliği, adaletsizliği, ırkçılığı, ayrımcılığı, sömürgeciliği, otoriterleşmeyi sonlandırmada yeterince etkin olamamaktadır. Güçlü devletlerin çıkar ilişkilerine dayalı oluşturdukları askeri ve ekonomik birliktelikler, sürdürülen savaş politikaları yakın çevremizde Ukrayna, Gazze ve bugünlerde Suriye'de olduğu gibi halkları temel hak ve özgürlüklerini kullanamaz hale getirmiş, büyük bir insani krize yol açmıştır. Özellikle devletlerin demokrasi ve hukuk taahhüdünden giderek uzaklaşmaları, başta Evrensel Bildirge olmak üzere uluslararası insan hakları sözleşmelerinden doğan yükümlülüklerini yerine getirmekten kaçınmaları, insanlığın en önemli kazanımlarından birisi olan insan haklarının hem bir referans sistemi hem de bir denetim mekanizması olarak zayıflamasına, küresel insan hakları rejiminin ağır bir kriz içine girmesine yol açmıştır” denildi.

 

“İNSAN HAKLARI EVRENSEL BİLDİRGESİ İNSANLIĞIN YOLUNU AYDINLATMAYA DEVAM EDİYOR”

Tüm dünyada yaşanan insan hakları ihlallerine dikkat çekilen açıklamada; “Yaşanan tüm olumsuzluklara karşın dünyanın her yerinde halklar özgürlük, adalet, eşitlik ve insan hakları talepleriyle itirazlarını yükseltmektedirler. Devletlerin ve hükümetlerin bu itirazlara yanıtı ise şiddetin her türünü sistematikleştirip yaygınlaştırma ve hayatın tek gerçeği olarak toplumlara dayatma şeklinde olmaktadır. Bugün tüm dünyada yaşanan ağır kriz karşısında insan haklarını savunmak ve kurucu rolünü yeniden etkin kılmak en asli görevimizdir” denildi.

 

“RESMEN KALDIRILDIĞI SÖYLENSEDE OHAL DEVAM EDİYOR”

Türkiye’de halen OHAL’in devam ettiği belirtilen açıklamada; “Bu kriz hali Türkiye'de de tüm yoğunluğu ve ağırlığı ile yaşanmaktadır. Ülke, 2016 yılından bu yana önce doğrudan, 19 Temmuz 2018 tarihinden itibaren de resmen kaldırıldığı söylense de yapılan pek çok düzenleme ile kalıcılık/süreklilik kazandırılan bir OHAL rejimi ile yönetilmektedir. Bu durum/süreç, siyasal iktidarın gücünü sınırlandıran anayasacılık ve hukukun üstünlüğü ilkelerinin terk edilmesine yol açmıştır. Böylelikle keyfilik ve belirsizlik kamusal/siyasal alanın asli unsurları haline gelmiştir. Özellikle bir yönetim tekniği olarak başvurduğu belirsizlik yaratma gücü, siyasal iktidara erkini daha da merkezileştirip toplum üzerindeki baskı ve kontrolünü arttırma olanağı sağlamaktadır” denildi.

 

“2024 YILINDA YOĞUN YAŞAM HAKKI İHLALLERİ YAŞANMIŞTIR”

Dünya’da özellikle 2024 yılında ciddi insan hakları ihlalleri yaşandığına dikkat çekilen açıklamada; “Siyasal iktidarın ekonomiden toplum sağlığına ülkenin her meselesini güvenlik sorunu haline getiren, toplumu kutuplaştıran, ülke içinde ve dışında şiddeti esas alan, bilhassa da Kürt sorununun ve uluslararası sorunların çözümünde çatışma ve savaşı tek yöntem haline getiren politikaları sonucunda 2024 yılında da yoğun yaşam hakkı ihlalleri yaşanmıştır. Çok faklı toplumsal kesimlerden insanlar ya doğrudan kolluk güçlerinin şiddeti ya da devletin, "önleme ve koruma" yükümlülüğünü yerine getirmemesi sonucu yapısal şiddetin ve/veya üçüncü kişiler tarafından gerçekleştirilen şiddetin sonucu yaşamlarını yitirmişlerdir” denildi.

 

“ÜLKE ADETA İŞKENCE MEKANI HALİNE GELMİŞTİR”

Türkiye’de anayasal güvence altında bulunan hakları kullanan vatandaşlara yönelik eylemleri eleştren açıklamada; “Anayasa'nın ve evrensel hukukun mutlak olarak yasaklamasına ve insanlığa karşı bir suç olma vasfına rağmen işkence olgusu 2024 yılında da Türkiye'nin en başat insan hakları sorunu olmuştur. Resmi gözaltı merkezlerinin yanı sıra kolluk güçlerinin barışçıl toplantı ve gösterilere müdahalesi sırasında, sokak ve açık alanlarda ya da ev ve iş yeri gibi mekanlarda, yani resmi olmayan gözaltı yerlerinde ve gözaltı dışındaki ortamlarda yaşanan işkence ve diğer kötü muamele uygulamaları, yeni bir boyut kazanmıştır. Denilebilir ki siyasal iktidarın baskı ve kontrole dayalı yönetme tarzı sonucu günümüzde tüm ülke adeta işkence mekanı haline gelmiştir. Yakın tarihimizin en utanç verici insan hakları ihlallerinden biri olan insanlığa karşı suç niteliğindeki zorla kaçırma/kaybetme vakalarının OHAL'in ilan edildiği 2016 yılından bu yana yeniden yaşanmaya başlaması son derece endişe vericidir” denildi.

 

“TÜRKİYE’DE CEZA EVLERİ TIKA BASA DOLUDUR”

Siyasal iktidarın hukuku baskı ve sindirme amaçlı kullandığına dikkat çekilen açıklamada; “Devletlerin insan haklarına yönelik saygısının dolayımsız göstergesi olan hapishaneler, bugün Türkiye'de siyasal iktidarın hukuku bir baskı ve sindirme aracı olarak kullanmasının sonucunda tıka basa dolu durumdadır. Yaşam hakkı ihlalinden işkenceye, sağlık hakkına erişime kadar ağır ve ciddi ihlallerinin yaşandığı yerlerdir. BM işkenceye Karşı Komite'nin Türkiye'nin Beşinci Dönemsel Raporu'na ilişkin "Sonuç Gözlemleri"nden sayılarının 4.000 kadar olduğunu net bir şekilde öğrendiğimiz ağırlaştırılmış müebbet hapis cezası hükümlüsü mahpusların durumu ve İmralı Hapishanesi başta olmak üzere tek kişi ya da küçük grup izolasyonu/tecrit uygulamaları çözülemeyen kronik bir soruna dönüşmüştür. Siyasal iktidarın, demokratik toplumun can damarlarından birini oluşturan düşünce ve ifade özgürlüğüne yönelik kısıtlamaları, özellikle de basın ve insan hakları savunucuları üzerindeki kaygı verici boyutta artan baskı ve kontrolü 2024 yılında da sürmüştür. Mevzuatta ifade özürlüğünün kullanımı önünde engel oluşturan 15'ten fazla düzenleme bulunurken kamuoyunda "Etki Ajanlığı Yasası" olarak bilinen yeni bir düzenlemenin gündeme getirilmesi hiç bir şekilde kabul edilemezdir. Böyle bir düzenlemenin yapılması halinde bu, hakkın özünü ortadan kaldıracak ve ifade özgürlüğünü tümüyle kullanılmaz hale getirecektir” denildi.

“KAYYIM ATAMALARI AYNI ZAMANDA ÖRGÜTLENME ÖZGÜRLÜĞÜNÜN AĞIR İHLALİDİR”

Kayyım atamalarına da tepki gösterilen açıklamada; “2024, bir önceki yıl gibi toplantı ve gösteri yapma özgürlüğü açısından kısıtlama ve ihlallerin kural, özgürlüklerin kullanımının ise istisna olduğu bir yıl olmuştur. Yıl içinde her toplumsal kesimden kişi ve grup, bilhassa da seçtikleri belediye başkanlarının yerine iradelerini hiçe sayarak kayyım atanmasını protesto eden Kürt seçmenler, toplanma ve gösteri yapma özgürlüklerini mülki idare amirlerinin yasakları ve/veya kolluk güçlerinin fiili müdahaleleri sonucunda kullanamamışlardır. Örgütlenme özgürlüğü, demokrasilerin işlemesi için elzem olan temel insan haklarından biridir. Türkiye'de yurttaşlar, toplu olarak bir araya gelip eyleyemedikleri ve düşüncelerini açıklayamadıkları için örgütlenme özgürlüklerini de kullanamamakta, müşterek geleceklerini şekillendirmek üzere sivil ve kamusal alana örgütlü olarak katılamamaktadırlar. 2024 yılında insan hakları örgütlerinin, dernek, vakıf, emek ve meslek örgütleri ile siyasi partilerin çok sayıda üye ve yöneticisi gözaltına alınmış, tutuklamış, haklarında açılan davalar ile üzerlerinde baskı oluşturulmaya çalışılmıştır. Seçmen ve yurttaş iradesinin gaspına dayalı, hukukun üstünlüğü ilkesine, insan hakları ve demokrasi değerlerine tümüyle aykırı bir yerel yönetim rejiminin ifadesi olan kayyım atamaları aynı zamanda örgütlenme özgürlüğünün de ağır ihlalidir” denildi.

 

“BARIŞ VE ÇÖZÜM ISRARIMIZ DAHA DA GÜÇLENMEKTEDİR”

Kürt sorununa da değinilen açıklamada; “Kürt sorunu, Türkiye'nin demokratikleşmesinin önündeki en temel engellerden biri olarak varlığını korumaktadır. Sorunun barışçıl, demokratik ve adil çözümüne yönelik esas olarak iktidar tarafından içtenlikli, bütünlüklü adımların atılmaması, yanı sıra Ortadoğu'daki gelişmelerin de etkisi ile 7 Haziran 2015 Genel Seçimlerinin hemen ardından başlayan silahlı çatışma ortamı halen sürmekte ve başta yaşam hakkı olmak üzere ağır ve ciddi insan hakları ihlallerine yol açmaktadır. Hak savunucuları olarak bizler, Kürt sorununun her zaman demokratik, barışçıl ve adil çözümünü savunduk. Bugün Ortadoğu'da ki son gelişmeleri ve dalga dalga yayılan savaş tehdidini düşünürsek barış ve çözüm ısrarımız daha da güçlenmektedir. O nedenle, çatışmaların hemen şimdi durmasını istiyoruz. Çatışmasızlık ortamının tesisi ile birlikte çatışmasızlık halinin yaşanan olumsuzluklardan da hareketle tahkim edilmiş bir hale getirilerek güçlendirilmesi, izlenmesi ve toplumsal barışın sağlanabilmesi için tüm tarafların içtenlikli, etkin programlar geliştirmesi gerekmektedir” dedi.

 

“SIĞINMACILAR HER TÜRLÜ AYRIMCILIĞA VE İSTİSMARA UĞRUYOR”

Çanakkale İnsan Hakları Şubesi yönetimi açıklamanın devamında; “İstanbul Sözleşmesi'nden çekilme kararının kadınlar ve LGBTİ+'lar için ne anlama geldiğini 2024 yılında yüzlerce kadının erkekler tarafından öldürülmesi; LGBTİ+'ların ayrımcı, fobik ve nefret içerikli saldırılara maruz kalması; kadın ve LGBTİ+ hakları için yapılan barışçıl toplantı ve gösterilerin yasaklanması, şiddet uygulanarak müdahale edilmesi; yüzlerce kadın ve LGBTİ+'nın işkence ve diğer kötü muamele ile gözaltına alınması; yetkililerin bizzat desteği ile LGBTİ+ karşıtı nefret mitinglerinin yapılması ve her bakımdan derinleşen ayrımcılık ile çok iyi anlamış olduk. Artık Türkiye toplumunun bir parçası, asli unsuru haline gelen mülteciler/sığınmacılar, hala her türlü ayrımcılığa ve istismara, nefret söylemine ve ekonomik sömürüye yoğun bir şekilde maruz kalıyorlar. 2024 yılında da, Kayseri örneğinde olduğu gibi ırkçı ve nefret içerikli şiddete maruz kalan mülteciler/sığınmacılar yaşamlarını yitirdiler. Ülkede yaşanmakta olan ağır krizin fiziksel, ruhsal, sosyal ve ekonomik tüm sonuçlarından en derin şekilde etkilenen ve mülteciler/sığınmacılar, ne yazık ki toplumumuz açısından görmezden gelinen, hatta gözden çıkarılan hayatlar oldular” ifadelerine yer verdiler.

 

“GÖRÜYORUZ, SUSMUYORUZ, MÜCADELE EDİYORUZ”

Açıklama şu ifadelerle son buldu; “Türkiye uzunca bir süredir Cumhuriyet tarihinin en ağır ekonomik krizini yaşıyor. Yıllardır uygulanan borçlanmaya dayalı neoliberal ekonomi politikalarının, savaş ve çatışma harcamalarının sebep olduğu ekonomik kriz ve derin yoksullaşma, yurttaşların hem biyolojik hem de sosyal yaşamlarını sürdürülebilmelerini tümüyle imkansız kılan ağır insan hakları ihlalidir. Hayat pahalılığı, işsizlik, yoksulluk, güvencesizleşme ve örgütsüzleşme en çok kadınları, çocukları, mültecileri/sığınmacıları vurmaktadır. Bu koşullarda işçi ve emekçilerin kıdem tazminatı gibi kazanılmış haklarına dokunulmamalı, enflasyon rakamları manipüle edilmemeli ve iş cinayetleri önlenmelidir. İşçi ve emekçilerin hak arama eylemleri yasaklanmamalı, sendikalaşma, grev ve toplu eylem hakkı güvenceye alınmalıdır. Son söz olarak; hep vurguladığımız gibi, var oluş nedenleri hak ihlallerinin son bulduğu, adalet, barış ve demokrasinin tesis edildiği bir ülke ve dünyaya ulaşmak olan bizler, dün olduğu gibi bundan sonra da tüm zorluklara karşın ihlalleri belgeleyip, raporlayarak görünür kılmaya, böylelikle önlemeye, cezasızlıkla mücadele etmeye ve insan haklarının kurucu değerlerine kararlılıkla sahip çıkmaya devam edeceğiz. İnsan Haklarıyla insandır; görüyoruz, susmuyoruz, mücadele ediyoruz.”




Bu haber 627 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

DİĞER GÜNDEM Haberleri

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI