thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Demokrasi Böyle Bir Şey
Tarih: 01-07-2018 08:16:00 Güncelleme: 01-07-2018 08:16:00


Cumhurbaşkanı Erdoğan yeniden seçilerek, Türkiye’yi 2023 yılına dek geniş yetkilerle yönetme hakkını elde etti. Ancak Ak Parti TBMM’deki çoğunluğunu kaybettiğinden, istediği yasama faaliyetlerini yapabilmek için MHP’ye bağımlı hale geldi. Bu seçimlerdeki en çarpıcı sonuç MHP’nin sergilediği performanstır. Beklentilerin tersine, içinden kopan önemli bir muhalif gruba rağmen gücünü korumuştur. Bu başarının sahibi Devlet Bahçeli’dir, ‘Cumhur İttifakı’nın kurulması yönünde verdiği destek, sonrasındaki kararlı duruşu ile siyasetin temel belirleyicisi konumuna gelmiştir.

 

CHP adayı İnce’nin çok etkili kampanya süreci kendisine ikinci turu getirmemiştir. Ayrıca, yüzde 30’un üzerindeki oyu CHP’nin oyu ile karşılaştırmanın da bir rasyonalitesi yoktur. Çünkü verilen oylar İnce’nin kendisinedir. İnce, CHP rozetini çıkartarak “Herkesin Cumhurbaşkanı” sloganı ile adaylık sürecini başlatmış ve sergilediği sıra dışı siyasetle, birçok kesimden destek almıştır. İnce’nin bu zekice yaklaşımı seçmenin kendisine, CHP kimliğinin ötesinde önyargısız bakabilmesini sağlamış, özellikle muhalif seçmenin duygularını meydanlarda dile getirerek onları mutlu etmiştir. Ancak, propaganda sürecinde Erdoğan’ı hedef alarak girdiği yüksek düzeyde polemikler taraftarlarında büyük coşku yaratmakla birlikte, seçimi kaybetmesinde en önde gelen faktör olmuştur. Çünkü Erdoğan, stratejisini yine Ak Parti- CHP arasında geçecek bir yarış üzerine kurmuş, bu nedenle Akşener’in adını bile anmamıştır. Amaç bundan önceki bütün seçimlerde açık ara üstünlük sağladığı CHP’yi bir kez daha rakip alarak karşısında görmektir. İnce CHP rozetini çıkarttım dese de, Erdoğan onu ısrarla CHP ile özdeşleştirerek başarısını sınırlamış, bu stratejiyle de istediği sonuca kolaylıkla ulaşmıştır. Tabii ki bunda İnce’nin birçok projeyi durdurmaya yönelik söylemlerinin de katkısı olmuş ve Erdoğan’ın kendisini “yapan” İnce’yi de “yıkan” biri olarak lanse etmesini engelleyememiştir. İnce’nin, Erdoğan’ı eleştirerek, onu hedef yaparak Ak Parti seçmenini yanına çekemeyeceğini bilmesi gerekirdi. Teatral bir boyut kazanmış mitingler sürecinde taraftarların yüksek seviyedeki coşkusu ile bu stratejiyi sonuna kadar sürdürmesi karşı cephede infial yaratmış ve Erdoğan’a kısmi eleştirileri olanların da ona sahip çıkma sürecini başlatmıştır. Sonuçta Erdoğan’ın, büyük ekonomik sorunlarla karşı karşıya olan insanımızın bir kez daha güvenini sağlaması çok dikkat çekicidir. Başta CHP olmak üzere bütün muhalefet partilerinin üzerinde kafa yormaları ve anlamaları için teknik destek almaları gereken bir konudur. Bu sonuç bize halkın lidere olan güveninin ve sevgisinin, liderin onlarla iletişiminde ne denli önemli olduğunu göstermektedir. Bu bağlar karşısında ekonomik sorunlar bile önemini yitirmekte; birlikte olma, birlikte yürüme isteği her türlü sorunu arka plana itmektedir. CHP seçmeni bu seçimde İyi Parti ve HDP’ye ciddi destekler vermiştir. CHP sadece İstanbul’da 280 bin oy kaybetmiştir. Bu oyların büyük bölümünün HDP’ye giden oylar olduğu düşünülmektedir. Diğer taraftan kıyılarda ve merkezlerde, ulusalcı damarı yüksek CHP’lilerin İyi Parti’ye oy verdikleri anlaşılmaktadır. CHP aldığı oy sayısı ile 2011 yılındaki seviyeye gerilemiştir. İlginç olan İyi Parti ve HDP gibi birbirinden çok farklı iki kesimin Cumhurbaşkanı seçiminde İnce’ye oy vermeleridir.

Siyasal Psikoloji grupların, kitlelerin birbirleriyle olan ilişkilerini inceler ve bu süreçte rol oynayan psikolojik faktörleri değerlendirir. Ayrıca, bu grupların ya da kitlelerin liderleri arasındaki ilişkilerini ele alır. Bir gruba bağlı insanlar, kendilerinin diğer gruplardan daha üstün olduğuna dair bir algıya sahiptirler. Çünkü kişi bağlı olduğu grupla özdeşleşerek diğer gruplardan farklılaşır. Ortaya çıkan “sosyal kimlik “tir. Artık sizin bireysel kimliğinizin ötesinde sosyal kimliğiniz öne çıkar ve üyesi olduğunuz grubun üyelerine benzemeye başlar, bireysel değil, kitleler halinde hareket edersiniz. Bu kitleler liderin yön verdiği siyasal oluşumlardır. Bu gruplar toplum içindedirler, birlikte yaşarlar ve karşılıklı etkileşim halindedirler. Gruplar arası anlaşmazlıkların ve çatışmanın nedeni kaynakların dağıtımı konusunda ortaya çıkan sorunlardır. İnsan davranışlarında olduğu gibi bu kitlesel hareketlerin temelinde de psikolojik süreçler vardır. Siyaset psikolojisi, siyasal sistemde psikolojik süreçlerin önemini görerek değişikliklerin nasıl olması gerektiğini ortaya koyar. İşte bu nedenlerle muhalefetin, özelikle CHP’nin genel başkanı ve yönetici kadrolarının siyaset psikolojisini anlamadan, onu hayata geçirmeden iktidar olunamayacağını öğrenmeleri gerek. Siyaset psikolojisini anlamak ise; siyaseti kendisine meslek edinmiş, alt yapısı olmadan, aidiyet, mensubiyet ve yönetici kadrolara yakınlık kriterleri ile seçilmiş milletvekilleriyle mümkün değildir. Siyaset biliminin yanında, ekonomi, sosyoloji, psikoloji, antropoloji, iletişim, tarih, uluslararası ilişkiler, gazetecilik gibi çeşitli alanlarda bilgili ve deneyim kazanmış kişilere ihtiyaç vardır.  Ancak böyle bir çalışmayla toplumun zayıf noktaları belirlenerek iktidara üstünlük sağlayabilirsiniz. Ayrıca liderlik nedir? Ne olmalıdır? Liderin nitelikleri nelerdir? Sorularının cevaplanması gereklidir. Çünkü liderlik dinamik bir faaliyettir ve bünyesinde gücü barındırır. Liderin insanlarla ilişkilerinde sahip olması gereken nitelikler zekâ düzeyinden, hitabet yeteneğine, özgüvenine, fiziksel görünümüne, uyum becerisine kadar çeşitlilik gösterir. Liderin sahip olması gereken bu niteliklerin varlığının yanında, onları sergileme becerisi liderin gücünü, kitlelerle iletişimini ve başarısını belirler.

 

Demokrasinin bünyesinde barındırdığı sorunlara karşın, hala modern dünyada tercih edilen bir rejim olduğunu unutmayalım. Antik Yunan’ın en büyük başarılarından “felsefe”, diğer büyük başarısı “demokrasi ”ye kuşkuyla bakar. Platon yazdığı diyaloglarda öğretmeni Sokrates’in demokrasi hakkında kaygılarını ve kötümserliğini ortaya koyar. Sokrates seçimlerde oy kullanmanın bir yetenek olduğuna inanır. Dolayısıyla her yetenek gibi insanlara öğretilmesi gerektiğine inanır. Yeterli bir donanım ve eğitime sahip olmadan insanlara oy kullanma hakkının tanınması, onulmaz sorunlar yaratabilir. Bu arada Sokrates günümüzdeki anlamı ile bir “seçkin” değildir. Oy verme yetkisi olanların, sadece ve sadece verecekleri oyu sorgulayan, derin düşünenlere verilmesi gerektiğini ileri sürer. Kuşkusuz günümüzde doğuştan bir hak olarak tanımlanan ve uygulanan demokrasinin sorunları var. Çünkü oy verme yetkisi herkese ait bir haktır ve “oy verme” nin “bilgelik” ile bir ilişkisi kalmamıştır. Ancak Sokrates’in sözünü doğru anlamak gerek; O hangi görüşten olursa olsun, kime oy verirse versin, istisnasız herkesin oy kullanma yeteneğini ortaya koyması için eğitime olan ihtiyacı vurgular. Bu nedenle söz konusu ihtiyaç sadece bir gruba yönelik değildir. Her görüşten seçmenin çok az bir bölümü bilinçli kararlar almakta ve oy vermeden derin bir sorgulama yapmaktadır. Gruplar için taraftarlık, gelenek ve gönül bağı oy tercihlerinde temel belirleyicilerdir. İstisnasız hepimiz Sokrates’in uyarılarını dikkate almadan demokrasinin tartışılmaz iyi bir rejim olduğunu düşünüyoruz. Ancak demokrasinin öznesi bireydir ve bireysel akıl ile yapılacak sorgulamalara ihtiyaç vardır. Birey olmak, insanın kolektif aklın ötesinde kendi aklını kullanmasıdır ve ancak bilimsel bir eğitim ile kazanılır. Siyasal partiler ve seçmenleri farklı olduklarını söyleseler de, birbirlerinden pek farklı olduklarını söylemek zordur.

 

Sonuç olarak Erdoğan “Siyasal Psikoloji ”ye uygun olarak ülke insanının duyguları, değer yargıları, duyarlılıkları ve zayıflıkları üstüne oturttukları seçim stratejisi ve Bahçeli’nin tarihe geçecek desteği ile Türkiye’yi 2023 yılına dek yönetme yetkisini almıştır. Demokrasi böyle bir şey. Bu nedenle Kılıçdaroğlu ve ekibi sorunu başka yerlerde değil, kendi yönetim anlayışlarında ve stratejik tercihlerinde aramalıdırlar. Yönetme iddialarını hala sürdürmek istiyorlarsa, demokrasinin parametrelerini ve Türkiye’nin sosyolojisini acilen öğrenmeleri şart.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

tuygan@hotmail.com     www.tuygancalikoglu.com.tr

Kaynak: Politik Psikoloji, Abdülkadir Çevik /  Sosyal Kimlik Kuramı, H. Andaç Demirtaş/ Politik Psikoloji ve Siyasal İletişim, Ece İnan



Bu yazı 15401 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI