thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Krizi Aşmak İstanbul Seçmeninin Elinde..
Tarih: 18-06-2019 10:04:00 Güncelleme: 18-06-2019 10:05:00


Uluslararası kredi derecelendirme kuruluşu Moody’s geçen hafta Türkiye’nin kredi notunu indirdi ve not indiriminin devam etme olasılığını dile getirdi. Türkiye’yi riskli gören sadece Moody’s değil, geçmiş tarihli değerlendirmelerinde hem Standart & Poors hem de Fitch, Moody’s kadar olmasa da benzer notlar vermişti.  Hazine ve Maliye Bakanlığı yaptığı açıklama ile bu görüşlere katılmadı, ancak uluslararası finans çevreleri Türkiye’yi artık riskleri çok artmış bir ülke olarak görüyor. Türkiye’ye yatırım yapmayı düşünenlere “Türkiye yüksek düzeyde spekülatif bir ülke, yatırım yapmak için bir kez daha düşünün” diyor.

 

Moody’s, Merkez Bankası döviz rezervlerindeki düşüşe dikkat çekiyor. Dalgalı kur politikasına bütünüyle ters olarak alınan bu kararları hükümetin bir tasarrufu olarak görerek, MB’nın bağımsızlığını ve şeffaflığını sorguluyor. Haksız da değil, MB’nın kendi başına hareket edemediğini hepimiz biliyoruz. Ödemeler dengesi resmen kriz sürecine girdi ve iflas riski taşıyor. Kısa ve uzun vadeli dış borç ödemeleri ve yurt dışı yerleşiklerinin döviz mevduatlarının toplamı döviz rezervlerinin 2,6 katına ulaşmış durumda. Türkiye’nin dış kaynak bulma maliyetinin Şubat ayından bu yana 4 puan artması da bir başka çarpıcı gerçek.

Ekonomist Mahfi Eğilmez Türkiye ekonomisinin temel sorununu ekonomi dışı bir sorun olarak görüyor. Özellikle yargının bağımsız olmamasının her şeyi bozduğunu dile getiriyor. Türkiye hukuk sistemi bugünkü yapısıyla kamu kesimini denetleyemiyor. Denetlenmeyen kamu kesiminde harcamalarda israfı, savurganlığı önlemek mümkün değil. Vatandaş geçinmek için ne yapacağını şaşırmış bir haldeyken, kamu kesiminde harcamalarda hiçbir sınır yok, hiçbir denetim yok. Gerekliliği tartışma konusu pek çok proje var denetlenmeyen. Kamunun ekonomiye getirdiği yükler çok fazla.

 

Enflasyon en önemli ekonomik sorunumuz. Sonra bırakın büyümeyi, artık küçülen bir ekonomimiz var. İşsizlik almış başını gidiyor. Halkın morali çok bozuk ve iktidar işin ciddiyetinin farkında değil. Albayrak hala ekonomi çok iyi gidiyor diyor ve inanmamızı istiyor. Kamu harcamaları derhal azaltılmalı ve lüks harcamalar tümüyle kaldırılmalı. Bu sorunlar Ak Parti ekonomi yönetiminin söylediği gibi geçici bir durum değil. Durum çok, ama çok ciddi. Türkiye devasa bir dış borç yükü altında, ödemeler dengesi bozulmuş, dış kaynağa acil ihtiyacımız var. Ordumuzu bile küçültme çabasındayız; hem de her yanımızda savaş tehdidini yaşarken küçültmeyi gündeme getiriyoruz.

 

Diğer taraftan S-400 füzeleri meselesinin başımıza ne sorunlar açacağını bilmiyoruz. ABD Kongresi’nin Türkiye’ye ambargo uygulamaya başlaması finansal sitemimize, dolayısıyla ekonomimize çok ciddi yükler getireceği ortada. Tekrarlanacak İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçim süreci de ekonomiyi çok olumsuz etkiliyor. İmamoğlu’nun beklenildiği gibi seçimi kazanması halinde ortaya yeni bir siyasal tablo çıkacak. Erdoğan ve Bahçeli “beka” meselesini dile getirmekten vazgeçip, kendilerini geri çekseler de, bu seçimin Erdoğan için bir güvenoyu niteliğinde olduğunu bütün Türkiye biliyor. Bu nedenle Erdoğan’ın 2023’e dek iktidarını sürdürmesi imkânsız gibi. Yeni bir seçim de Türkiye ekonomisini çok zorlayacak. TL’de yeni değer kayıpları, döviz rezervlerinde ek düşüşler kaçınılmaz olacak. Dahası, ABD’nin S-400’ler nedeniyle ambargo uygulamaya başlaması, IMF desteğini de ortadan kaldıracak. Bozulmuş olan ödemeler dengesi tam bir iflas noktasına gelecek. Türkiye ihtiyaç duyduğu dış kaynağa ancak tefeci faizi ile ulaşabilecek.

 

Hukuka saygılı olmadan, yargıyı bağımsızlaştırmadan ekonomide düzelme olmayacağını bütün Türkiye’nin öğrenmesi gerek. Yüksek Seçim Kurulu “soyut” bir itiraz ile İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimini iptal etti. Yani oyların çalınması ya da kaydırılması vs yok. İşin en trajik yanı; YSK, Yargıtay ve Danıştay’dan gelen yüksek yargıçlardan oluşuyor. Ekonomist Uğur Gürses’in ifadesiyle YSK’nın bu kararı Türkiye’de kurumların ve kuralların çöküşünün işareti. Yargıçlar “mağduriyet ve cezalandırma” için neden- sonuç ilişkisi kurmaya bile ihtiyaç duymadılar. Kurum ve kuralların geçerliliğini yitirmesinin ekonomiye etkileri büyük. Yüksek bir kırılganlık yaratıyor. 31 Mart’tan bu yana ekonomik kriz ve belirsizlik derinleşerek devam ediyor. 2019 yılı ilk çeyreğinde olduğu gibi, ikinci çeyrekte de daralma daha da sertleşecek. YSK’nın İstanbul Büyükşehir kararı sıradan bir seçim iptali değil. Bir dönüm noktası; siyasal sistemimizin meşruiyetini kaybettiğini ifade ediyor. Yıldırım ya da Ak Parti yetkilileri ne söylerse söylesin, ortada hiçbir hukuksal gerekçe olmadan İmamoğlu’nun başkanlığı iptal edildi. Bunun ekonomik maliyeti Ak Parti’nin umurunda değil, ama faturayı vatandaş olarak biz ödüyoruz. Kredi kuruluşlarının Türkiye’yi çok riskli bir ülke olarak tanımladığı, yatırımcının ucuz döviz alarak Türkiye’den ayrılma planlarını yürürlüğe soktuğu bir süreçteyiz. Sadece 31 Mart sonrası bir aylık dönemde tam 1,8 milyar Dolarlık portföy yatırımının Türkiye’yi terk ettiğini unutmayalım.

 

Ak Parti’nin her zaman savunduğu seçim sandığına yaptığı bu hukuk dışı itiraz kendi sonunu getirecek gibi görünüyor. Derinleşen ekonomik krizi, kendi ekonomik hataları yerine , “dış düşman” ile açıklamaya çalışmak istemesi hiç gerçekçi değil. Sadece kendi seçmeninin ayakta tutma çabası. Türkiye artık Ak Parti’ye olan inancını her geçen gün yitiriyor. Erdoğan’ı artık eskisi gibi dinleyen yok. İnsanımızın Türk Lirası’na bile güveni kalmadı; yurtiçi yerleşiklerin döviz mevduatı Mayıs ayında 184 milyar Doları geçti ve toplam mevduatlar içinde payı yüzde 54’e ulaştı. Üstelik Erdoğan’ın tüm çağrılarına karşın ulaştı.

 

Ekonomik krizin çözümü siyasetten geçiyor. Bir kez daha tekrar etmekte fayda var; bağımsız bir yargı ve hukukun üstünlüğü olmadan ekonominin önünü açmak mümkün değil. Bugünkü yapısıyla Türkiye’nin yabancı yatırımcıyı çekmesi, ucuz ve kolay dış krediye ulaşması imkânsız. 23 Haziran’da İstanbul seçmeni adaletsizliğe, derinleşen krize, işsizliğe, yoksulluğa ve refah kaybına oylarıyla itiraz etmek zorunda.  Çözüm İstanbul seçmeninin oylarında. İmamoğlu’nu yeniden seçmek demek, hem yapılan haksızlığı düzeltmek hem de Türkiye’de yeni bir süreci başlatmak demek. Türkiye’yi normalleştirmenin, kurumlara ve kurallara saygılı olmanın, insanlara bağırmadan, onları azarlamadan ülkeyi yönetecek “zeki ve becerikli “ insanlara görev vermenin, bu seçimde yeşerecek umuda ve sonrasında başlayacak yeni sürece bağlı olduğunu unutmayalım.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 40317 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI