thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Kent Yönetiminde Kadının Rolü
Tarih: 18-11-2018 09:46:00 Güncelleme: 18-11-2018 09:46:00


“World Economic Forum Global Gender Gap”-2017” Raporuna göre, Türkiye 144 ülke arasında cinsiyet eşitsizliği açısından 131. sırada yer alıyor. Ekonomik alanda 128, okuma yazma oranında 94, sağlık alanında 59 ve siyasi arenada 118. sırada. 2014 yerel seçimlerinde, kadın belediye başkanı oranı yüzde 2,9 iken, kadın muhtar oranı yüzde 2. World Bank tarafından yapılan araştırmaya göre; 2017 yılında dünyadaki parlamentolarındaki kadın ortalaması yüzde 23,3 gibi düşük bir oran, ancak Türkiye yüzde 13,9 ile bu oranın da çok altında.

 

Kırsaldan kentlere geldikçe; yerel yönetimlerin ürettiği politikalar, nüfusun yarısını oluşturan kadınları doğrudan ilgilendiriyor. Çünkü politikalardan birincil düzeyde etkilenen kesim kadınlar.  Bu nedenle kadınların yerel siyasete katılımları, karar süreçlerinde yer almaları çok önemli. Kadına yönelik politikaların üretilebilmesinde, sorunları ele almada mutlaka “kadın bakışı” gerekli.

 

Kadınlar yerel siyasal süreçlerde yer alabilmek için; öncelikle siyasal partilerde, sivil toplum kuruluşları ya da demokratik kitle örgütlerinde görev yapmalılar. Kentle ilgili kararlarda etkili dinamikler belediyeler, yerel kamu kuruluşları ve kent konseyleri. Kadınların bu kuruluşlardaki varlığı ve temsil gücü üzerinde başta siyasal partiler olmak üzere, toplumun kadınları teşvik etmesi gerekiyor.

 

Önümüzde yıl yapılacak yerel seçimler nedeniyle, kadınların yerel siyasetteki yerini, konumlarını ve bu süreçte etkili dinamiklerine bakalım; Yerel siyasette belirleyici dinamikler deyince, öncelikle parasal güç geliyor, sonra hemşerilik bağları ve siyaseti şekillendirme gücüne sahip “siyaset ağaları” öne çıkıyor. Bütün bunların ötesinde bir gerçek de, siyasetin neredeyse tümüyle erkekler tarafından yürütülen bir faaliyet olması. Bu gerçek, “Toplumsal Cinsiyet” kavramının yarattığı erkek tahakkümünü gösteriyor ve siyasal alana erişmek isteyen kadını engelleyen temel unsuru oluşturuyor. Böyle bir siyasal yapıda kadının kendi karakterini, aklını ve dilini kullanabilmesi neredeyse imkânsız diyebiliriz. Feodal öğelere sahip mevcut örgütsel yapıda kadının, kendisini himaye eden bir siyaset ağasının desteğini almadan siyasal bir iddiayı taşıması son derece ütopik.

Kadın, daha aday adayı olarak ortaya çıkmaya kalktığında; toplumsal cinsiyete aykırı davranışından dolayı sorgulanmaya başlıyor. Çünkü yerel siyasette yer alması için, sokakta, salonda, kürsüde yer alması, yani görünür olması gerek. Kadın böyle bir göreve talip olduğunda, erkek egemen toplum, erkeklerden asla beklemediği nitelikleri kadınlarda aramaya başlıyor. Örneğin onların liyakatlerini sorguluyor, kendilerini kanıtlamaları bekliyor. Hem de, erkek adayların eğitimlerini, mesleklerini, bilgi birikimlerini, anlatım gücünü, kürsü hâkimiyetini umursamazken, kadınları sorguluyor.

 

Siyaset evli kadınlar için zor; Ancak çocukları olan ya da yaşlı bakım sorumluluğu olan kadınlar için daha zor. Çünkü toplumsal cinsiyet rolü bu sorumluluğu yerine getirme görevini kadına veriyor. Veriler Türkiye’nin, ücretsiz emek konusunda toplumsal cinsiyet eşitsizliği en yüksek ülke olduğunu gösteriyor. Kadınların ev içi bakım işleri için harcadıkları zaman, erkeklere göre beş kat fazla. Oysa OECD ülkelerinde bu oran 2,2.  “Zaman” sınırlı bir kaynak olduğundan, evdeki ücretsiz emek yükünün bu dengesiz dağılımı; kadınların çalışma, gelir kazanmanın yanında, politika ve sivil toplum etkinlikleri gibi kamusal alanda yer almalarını sınırlıyor. Kişisel gelişimleri ve boş zaman etkinlikleri için erkeklerle eşit hak talep etmeleri de bu nedenlerle mümkün olamıyor.

 

Bütün bu işlerin kadının birincil görevleri olarak kabul edildiği bir toplumsal yapıda kadın, siyasetin öngördüğü günlük faaliyetlere nasıl katılabilir? Ritüelleri nasıl yerine getirebilir? Yerel siyasete giren kişiler için zaman ve mekân kısıtlaması olamaz. Kadın, siyasal sorumluluk almışsa, geç saatlere dek sürecek toplantılara katılması, kent dışında düzenlenen etkinliklerde yer alması zorunluluktur. Bu süreçlerin gerilim yaratması ve özel yaşamına yansıması ise kaçınılmazdır. Kısaca, kadının yerel siyasete katılımının mevcut toplumsal cinsiyet rolüyle uyuşmasının mümkün olmadığı ortadadır. Pek çok kadının bu nedenle siyaset dışında kaldığını söylemek mümkündür.

 

Karar ve temsil mekanizmalarında kadın sayısının yetersizliğinden dolayı; liderleriyle, yöneticileriyle siyasal partiler tümü büyük bir utancın sahibidirler. Son yıllarda belediyeler, kent konseyleri ve kamu kurumlarında kadınların görünürlüğü artsa da, yeterli olduğunu söylemek zordur. Yerel siyasetin erkek egemenliğinden kurtulması için, siyasal partiler tüzüklerinde değişiklik yapmalıdırlar. Bu bağlamda aday belirleme süreçlerinin yeniden tanımlanması şattır. Gerek genel siyasette, gerekse yerel siyasette yukarıda dile getirilen belirleyici dinamikler geçerlidir. Bu nedenle, siyasal partiler temsil ya da yönetsel niteliği bulunan pozisyonlar için, kadın adaylara kotalar dışında, pozitif ayrımcılık sağlayan belirleme süreçlerini yaratmalıdır. Bunlar olmadan kadınların siyaset ve karar alma süreçlerinde, “kendileri olarak” daha fazla var olabilmeleri mümkün değildir.

 

Diğer yandan kadının siyasette varlığının “vitrin” olmanın ötesinde bir anlamı olmalıdır. Kadın bakışının, yaklaşımının yönetsel ve siyasal süreçler üzerine etkisi öne çıkmalıdır. Kadın adayın kente kazandıracağı bir vizyonu olmak zorundadır. Ve bu vizyon, bünyesinde kent yaşamını dönüştürme potansiyeli barındırmalıdır. Kentin kadına mevcut olumsuz bakışı, ancak böyle kadın adayların sergileyeceği becerilerle değiştirilebilecektir. Bu gerçekleştiğinde; kotaların yarattığı, kadınların birbirlerini yok etmeye yönelik anlamsız mücadelesi de ortadan kalkacak ve kadınlar arası rekabetin yönü ve niteliği olumlu yönde değişecektir.

 

Kadın katılımını artırmanın bir diğer yolu “kadın dostu belediyeciliği” öne çıkartmaktır. Merkezi bütçeden destekler alınarak kadın dostu kentin ne olduğu anlatılmalı, göstergeleri ortaya konulmalıdır. Kadın örgütleri siyaset ve bürokrasi üzerinde hak talep etme bilincine kavuşturulmalı ve farklılık yaratan kadın politikaları hayata geçirilmesi sağlanmalıdır.

 

Sürdürülebilir kent yaşamı için ekonomik ve sosyal alandaki eşitsizlikler en büyük engeli oluşturuyor. Toplumsal cinsiyet ise bütün bu eşitsizliklerin tümünün önünde yer almaktadır. Çıkış noktası kadınların eşit ekonomik katılımının önündeki engellerin kaldırılmasıdır. Bu bağlamda kadınların cesaret ve motivasyonu şart. Her türlü zorluğa karşın, başarılı kadınlar var ve diğer kadınlara “rol model” olma durumundalar. Siyasal parti liderleri kadınların parti içindeki varlığını teşvik etmek zorundalar. Çünkü kadınların varlığı, toplumsal dönüşüm ekseninde tarihsel bir gerçeklik olarak karşımızda. Siyasal partilerin, kadınları merkeze almadan hedeflerine ulaşabilmesi mümkün değil.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

tuygan@hotmail.com         www.tuygancalikoglu.com.tr

Kaynak:  www.weforum.org      www.worldbank.org    www.oecd.org      www.tesev.org.tr



Bu yazı 15939 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI