thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Vatandaşlık ve Bireyselleşme
Tarih: 15-04-2018 13:57:00 Güncelleme: 15-04-2018 13:57:00


“Vatandaşlık”, Fransız İhtilali ile birlikte gelişmiş bir kavram olup, kırsaldan kent merkezlerine göçle doğrudan ilişkilidir. Çünkü, 18.yüzyılda, bireysel özgürlüklerin sergilendiği yerler feodal hiyerarşik yapıların yıkıldığı kent merkezleridir. “Vatandaşlık” kavramı, feodal ilişkilerin yerini kapitalist sözleşmeye bıraktığı süreçte temel belirleyicidir. Ancak günümüzün küreselleşen dünyasında, vatandaşlık kavramının yeniden gözden geçirildiğini ve ulus devletin dışında ele alınmaya başlandığını görüyoruz.


İletişim devrimi ile birlikte; ülkeler arasında etkileşimin artması sonucu, önceden özel alana bırakılan farklılıklar artık kamusal alana aktarılmaktadır. Bu farklılıklar cinsel, etnik, ırksal, dinsel ve mezhepsel söylemlerde dile getirilmektedir. Bu süreçte vatandaşlık kavramı, birçok kavram gibi sorgulanmakta ve doğal olarak değişimden geçmektedir. Ulus devletlerin üstünlüğünü kaybettiği, küreselleşme ve bölgesel işbirliğine vurguların arttığı bir dönemdeyiz. İletişim teknolojilerindeki büyük sıçrama ve düşük maliyetler nedeniyle bu teknolojilerden herkesin yararlanabilmesi, ayrışmanın temel nedenidir. Ulus devlet ile birlikte modern vatandaşlık kavramı önemini kaybetmekte, yerine “insan hakları” öne çıkmaktadır. Bu arada “otoriter milliyetçilik” ve  modernlik öncesi “cemaatler” in de kabul gördüğünü ve yükseldiğini görmekteyiz. Sosyal Bilimci Ayşe Kadıoğlu’ nun ifadesiyle, “modern vatandaşlık kavramı insan haklarına doğru genişlerken, aynı zamanda, kimlik siyasetinin göze çarpışındaki artış ve özel kimliklerin övülmesindeki ısrarlar ile birlikte daralmaktadır.”  Öncesinde birleşik olan, ancak modernite ile ayrışan kamusal ve özel alanların birleştirilmesine ihtiyaç da buradan kaynaklanmaktadır. 

Vatandaşlık hukuksal, siyasal ve sosyal boyutları olan bir kavramdır. Hukuksal haklar, devlet karşısında vatandaşların bireysel haklarıdır ve ilk haklardır. Daha sonra, 18. ve 19. yüzyılda modern parlamenter sistemlerin ortaya çıkışıyla gelişen siyasal haklar görülür. 20 yüzyılda ise sosyal boyutla ilgili haklar ortaya çıkmıştır. Bireylerin çalışma, sağlık ve eğitim gibi hakları söz konusudur. Türkiye’ye baktığımızda, bu hakların tümünün aşağıdan bir talep olmaksızın verildiğini görmekteyiz. Kısacası bu haklar bir mücadelenin ürünü değildir, yukarıdan verilen haklar olarak karşımızdadır. Sosyal Bilimci Thomas Humprey Marshall refah toplumu ile birlikte vatandaşlık kavramının, “toplumsal vatandaşlık” boyutuna evrildiğini söyler. Artık, vatandaşlar ekonomik, sosyal ve siyasal süreçlere katılabilirler. Devlet vatandaşları için doğumdan başlayarak ölüme kadar, çocuklarının bakımından eğitime, çalışma hayatına, sağlık hizmetlerine ve emekliliğe kadar bireye tanınan bütün hak ve sorumlulukları üstlenir. Toplumsal vatandaşlık devletin üyesi bireylerin her türlü konumuna ve sorununa cevap verebilecek bir kimliktir.

Modern vatandaşlığın temelinde eşitlik kuralı vardır. Bazı vatandaşlar, diğer vatandaşlardan toplumsal hak ve sorumluluklar açısından farklılaşamaz. Vatandaşlık kutsal bir kavram olarak görülür, çünkü vatandaşlık kişiselliği öne almaz, bütüncül özelliklere sahiptir, hatta “vatandaşlık” uğruna ölünebilecek bir kimliktir. Devletin ulus- devlet olabilmesi bir ulusa dayanmasına bağlıdır, bu nedenle vatandaşlık ulus kavramına dayanır. Bu bağlamda vatandaşlık ancak doğumla ya da asimilasyonla mümkündür. Her vatandaş yalnızca bir devlete üye olmalıdır, çünkü üye olmadan yaşamak ya da birkaç devlete üyelik sorunludur.

Görüleceği gibi, yukarıda vurgulanan ideal vatandaş kavramının günümüz ulus- devletlerde sorunlar yaratması kaçınılmazdır. Uluslararası göçler söz konusu tiplemenin birçok açıdan yeniden ele alınmasını gerektirmektedir. Aynı etnisite ve/ veya dinden gelmeyen, farklı ulusal değerlerle başka ülkelere göç edenlerin varlığı, vatandaşlık kavramının yeniden tanımlama ihtiyacını ortaya koymaktadır. Bu süreçte, vatandaşlığın ulusa dayanması, kutsallığı ve benzersizliği geçerliliğini yitirmektedir. Örneğin, milyonlarca Türk vatandaşı neredeyse sürekli olarak başka ülkelerde yaşamakta, oralarda çalışmakta, oralarda ölmektedir. Bu nedenle, Türkiye’ye yönelik vatandaşlık hak ve sorumluluklarını tam olarak kullanamamaktadırlar. Emekleri ve vergileri ile yaşadıkları ulus- devlete katkı sağlamaktadırlar ve giderek artan bir biçimde o ulus-devletlerde yatırım yapmaktadırlar. Göçmenlerin çocukları o ulus-devletler için bir insan kaynağı olarak yetişmektedirler.

Diğer yandan; farklı etnik, dinsel ya da ulusal kümelerin yaşadıkları ulus-devletlerde yaşadıkları sorunlar da siyaset alanında geniş bir alan bulmaktadır. ABD, Kanada, İskandinav Ülkeleri Avustralya ve Yeni Zelanda’da yerli halkların kendi dillerini kullanma, geliştirme ve bu dilleri okullarda öğretme, kültürel değerlerini koruma haklarının kabul edilmesi, modern vatandaşlık kavramının dayandığı ulus- devlet anlayışını yeniden düşünülmesi kaçınılmazdır. 

Türkiye’de de vatandaşlık sorunsalı bu iki alanda görülüyor. Birincisi; yurtdışında yaşayan vatandaşların, vatandaşlık konumları. Bu konuda, Türk Vatandaşlığı Kanunu üzerinde yapılan değişiklerle “çifte vatandaş” olabilmenin yolları açılmıştır.  Ulus- devlet için kendi vatandaşını kaybetme anlamına da gelse, uluslararası göçler nedeniyle çifte vatandaşlık kaçınılmaz bir çözümdür. İkincisi, Kürt sorunu çerçevesinde Türkiye’de farklı etnik kimliklere sahip insanların vatandaşlık konumları. Önceleri özel alanda tutulan farklıkların kamusal alana taşınması “Türk vatandaşlığı” kavramının sorgulanmasını da beraberinde getirmiştir. Bunun sonucu olarak, kavramın mutlak, homojen ve kapsayıcı özellikleri, cinsel, etnik ve dinsel temele dayanan kimlik siyasetlerinin etkisiyle erozyona uğratmaktadır. Zamanın Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel tarafından ilk kez 1992’de dile getirilen anayasal vatandaşlık kavramı o günden bu yana siyaset arenasında tartışılmaktadır. Ancak bilinmelidir ki; küreselleşme dinamiklerinin yarattığı bu süreç dünyanın her tarafında görülmektedir, dolayısıyla sadece Türkiye’ye özgü bir durum değildir. 

Güney Doğu Anadolu’da yaşanan “Kürt sorunu” na bu çerçevede baktığımızda; tekil (üniter) ulus- devlet anlayışımızın, etnik köken farklılıkları olan vatandaşların ilişkilerini yeniden ele alması ve gerekli düzenlemeleri yapması temel bir ihtiyaç olarak karşımıza çıkmaktadır. Türkiye’de vatandaşlık kuramının bu çerçevede hem teorik, hem de fiili olarak irdelenmesi yaşamsal öneme sahiptir. Siyaset bilimci yazarlar Fuat Keyman ve Ahmet İçduygu, vatandaşlığın bir ulusa, bir etnik kümeye üyelikten çok, bir devlete üyelik olarak ele alınmasını ister. Anayasal vatandaşlık kavramı, bu çerçevede bir anlam kazanmaktadır. İçduygu, “Kürt sorunu” na bu açıdan yaklaşarak, farklı etnik ya da ulusal kökenden gelen insanların-bu etnik ve ulusal kimliklerinin gerekliliklerini de koruyarak- bir toplumsal sözleşme anlayışıyla devletin etkin vatandaşları olmalarının önemine işaret eder. Bu çerçevede anayasal vatandaşlık üst kimliktir ve Türk devletinin vatandaşı olan bireyler etnik, ulusal, dinsel, mezhepsel ve hatta bireysel düzeyde diğer toplumsal kimliklerini koruyup geliştirebilirler.

Sonuç olarak; yaşanan toprak temelinde tanımlanan “Anayasal Vatandaşlık” ortak geçmiş ve ortak gelecek kurgulamalarına birinci derecede yer vermeyen, temelde bir devletle ilişkiyi anlatan bir kimliktir. Bu düzenlemenin hem bireysel, hem de toplumsal düzeyde günümüz gereksinmelerine cevap vereceğine dair inanç giderek daha fazla taraftar bulmaktadır.

 

 

Kaynak:

Vatandaşlığın Dönüşümü, Ayşe Kadıoğlu 

Citizenship and Social Class, Thomas Humprey Marshall

Küreselleşen Dünyada Vatandaşlık, Fuat Keyman & Ahmet İçduygu



Bu yazı 12810 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI