thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Tüm Bildiklerinizi Unutun
Tarih: 23-04-2023 09:14:00 Güncelleme: 23-04-2023 09:14:00


Dünya, Covid 19 ile birlikte büyük bir değişim sürecine girdi. Bu, öyle sıradan bir değişim süreci değil. Bin yıllık bir dönemin geride kalacağı, bildiğimiz her şeyin yok olacağı “yeni bir dünya” var karşımızda. Savaş, enerji ve gıda krizlerinin yanında; enflasyon ve resesyon bütün dünyayı sarıyor. Sırada stagflasyon var; yani piyasalar durgunken, fiyatların yükselmesi ve işsizliğin artması. Bu krizler eşi benzeri görülmemiş krizler. Üstelik, sanki tek elden yönetiliyormuşçasına, hepsi aynı anda meydana gelen krizler. Mevcut finansal sistem çöküyor, buna paralel olarak sosyal yapı değişiyor. Her şey yeniden şekilleniyor, geleneksel toplumun tüm değerleri yok oluyor. Son iki yılda; tarih boyunca “normal” kabul ettiğimiz ne varsa alt üst oluyor. Hem de olmaz dediğimiz şeyler oluyor ve kimse şaşırmıyor. Artık herkes, yaşanan her türlü anormalliği “normal” bir durum olarak karşılıyor.

 

İkinci Dünya Savaşı sonrası, dünyada yeni bir “uluslararası düzen” başladı. Sovyetler Birliği’nin dağılmasıyla bu düzen daha da güçlendi. Ancak Covid 19 ile başlayan ve arka arkaya patlayan krizlerle, bu düzen artık sürdürülemez hale geldi. Artan enerji fiyatları, enflasyonun bütün ülkelerde ortaya çıkışı, tedarik zincirindeki kopmalar, Rusya’nın Ukrayna’da başlattığı savaş ve iklim değişikliği dahil pek çok kriz, Batı’nın “tek güç” olduğu bu uluslararası düzeni çökme noktasına getirdi. Mevcut sistemle bu sorunları çözmek imkânsız. Yeni bir uluslararası düzene ihtiyaç var. Bu süreçte, Çin ve Hindistan yükselen ülkeler olarak dikkat çekiyor. Karşımızda; doğmakta olan, yeni ve çok kutuplu bir dünya var. Dünya bunu konuşuyor, tartışıyor. Hangi ülkeler öne çıkacak? Hangileri güç kaybedecek?

 

 

Son iki yıl içinde dünyada neler olduğuna bakalım. Pandemi gerekçesiyle insanlara, aşı diye “sıvıları” zerk ettiler. Küresel elitler bu amaçla; borç içindeki ulus devletleri kullandılar ve insanları bu sıvıları alamaya zorladılar. Üstelik bu sıvıları, o insanların “rızalarını” alarak zerk ettiler. Biontech aşısını üreten Pfizer Şirketinin Başkanı Janine Small; Ekim 2022’de,yani aşılara başlandıktan tam iki yıl sonra, çok çarpıcı bir açıklama yapmak zorunda kaldı. Aşının, “Virüsün bulaşmasını engellediğine dair bir araştırma” yapmadan piyasaya sürdüklerini itiraf etti. Bugün ABD ve Almanya başta olmak üzere, aşılarla ilgili açılan davalar sonuçlanmaya ve insanlara tazminatlar ödenmeye başlandı. Peki, biz neden bu yasaklara maruz kaldık? Hiçbir karşılığı olmayan PCR testine zorlandık? Hayatlar neden felç oldu? Seyahat yasakları neden yürürlüğe girdi? İnsanlar neden evlere hapsedildi? Herkes bu soruların cevabını bilmek zorunda. Çünkü; yeni bir finansal sisteme geçişi insanlara kabul ettirmek, hiç kolay değildi. Bunu için bir “kaos” ortamına ihtiyaç vardı. Amaçlarına da ulaştılar. Ekonomi resmen durma noktasına geldi. Bütün merkez bankaları karşılıksız paralar bastılar. FED trilyonlarca doları piyasaya sürdü. Bunun sonucu enflasyon tüm dünyada patladı. Sonrasında enflasyonla mücadele için faizleri artırmaya başladılar. Dolar endeksi yükseldi; ucuz altın ve gümüşe yatırım yaptılar, kasalarını doldurdular. Şimdi dolar endeksi düşüyor. Daha da düşecek. Şirketler ve bankalar iflas etmeye başladı. Açıkça servet transferleri yapıldı. Orta sınıf “her yerde” büyük ölçüde yok oldu.

Ülkeler şimdi dijital paraya geçme hazırlığındalar. Ulus devletlerin karşılıksız bastığı paraların hepsi yakında yok olacak. Nakitsiz toplum gündemde. Finansal olarak öngörülebilirlik kalmadı. Bu bir “Finansal Tufan”.Kaygıyla yatan, kaygıyla kalkan insanlar olduk. Sabahları herkesin ilk işi, cep telefonuna sarılmak. Neler olduğunu acilen öğrenme ihtiyacı var. Çünkü hiçbir şey normal değil. Her an, her şeyin olma potansiyeli çok yüksek. Güne güzel başlamak diye bir şey kalmadı. Gelecek tahayyülleri yok oldu insanların. Herkes günü kurtarma peşinde. Uzun vadeli düşünmek, yatırım yapmak çok riskli. Hatırlarsak, geçtiğimiz yıllarda insanlar “kripto paralara” yönlendirilmişti. Yatırım yapanlar; sadece bir yılda, varlıklarının yüzde 80’ini kaybettiler. Servet el değiştirirken büyük trajediler yaşandı. İnsanlar madde bağımlısı haline geldiler. Anti depresan ilaçların tüketimi, tüm dünyada dramatik biçimde arttı. İnsanların üzerinde, taşıyacağının çok üzerinde stres var. Kimyaları bozuldu. Bu durum toplumsal yapıyı olumsuz etkiliyor. Aile de bundan nasibini alıyor. Boşanmalar, intiharlar had safhada. Çünkü herkes gergin, herkes çıkmazda. Günümüzün insanı, artık “bildiğimiz insan” değil.

 

Zenginler bu süreçte daha da zenginleştiler ve çığırında çıktılar. Her şey sahip olmak istediler ve oldular. Var olmak için tükettiler, tükettikçe tatminsizlikleri arttı. Çünkü insanın sadece tüketerek mutlu olması mümkün değil. Tükettikçe “hiçlik” duygusuna kapılmak kaçınılmaz. Bu nedenle, en üst seviyede her türlü sapkınlıklar sergileniyor. Vahim olan her şeyin artık kanıksanıyor oluşu, normal karşılanması.

 

Budurum sürdürülebilir değildi ve küresel ölçekte finansal çöküş resmen başladı. Adaletsizlikler, hukuksuzluklar dünyanın her yerinde huzursuzluğu tırmandırıyor. Ayaklanmalar, sokak olayları pek çok ülkede yaşanıyor ve giderek artması kaçınılmaz görülüyor. Ancak büyük çoğunluk neyin gelmekte olduğunun farkında bile değil. Geliri yetersiz olanlar tam bir çıkmaz içinde, sadece ayakta kalmaya çalışıyorlar. Parası olanlar ise; ellerindeki paradan, para kazanma derdinde. Altına mı? yoksa dolara mı? yatırsam hesapları yapıyorlar. Yakında nakitsiz topluma geçileceği, sosyal kredi sisteminin yürürlüğe gireceği ve özel mülkiyetin kalkacağının farkında değiller. Tsunamide keyifle fotoğraf çekenler gibi; yakında “her şeylerini” kaybedeceklerini göremiyorlar.

 

Dünyadaki küresel ekonomik kriz, artık yetkililerce itiraf edilmeye başlandı. Hepimiz ne yapmak gerektiğini düşünmek zorundayız. Bu değişim sürecinde insanların “insan” olarak kalma şansları yok.  Yeni dünya düzeni, insanı giderek “bildiğimiz insan” olmaktan çıkarıyor. Yüksek enflasyon insanların ahlakını yok etti. İlişkiler yozlaştı, yüz yüze görüşmeler çok azaldı. Komşuluk ilişkileri eskisi gibi değil. Ev sahipleri ile kiracılar arasında gerilim çok yüksek. Ticari ilişkiler de tıkandı. Anlaşmalar bozuldu. Geçmişte söz önemliydi, hatta söz namustu. Bugün sözün hiçbir önemi kalmadı. Bırakın sözü, yazılı anlaşmaların bile bir hükmü yok. Mahkemeler dava dosyalarıyla dolu. Kimsenin kimseye saygısı kalmadı. Bencillik had safhada. İlişkiler,sınırlı sayıda insanla kurulmak zorunda. Ailenin önemi giderek artıyor. Herkesle muhatap olunacak dönemler geride kaldı. Özel yaşamı herkesle paylaşmamak gerek. Sokaklar artık çok riskli. Kazalar, saldırılar, cinayetler vs. herkesi tehdit ediyor. Çünkü insanlar normal değil, zihinsel yapıları sağlıklı değil. Ruhsuzluk hâkim. “Vicdan” kalmamış, yani kişinin kendisini yargılamasını sağlayan iç mahkemesi yok. Bırakın başkalarını; ailesini, eşini, çoluk çocuğunu katleden insanların sayısı, dehşet verici boyutlarda. İnsan en tehlikeli canlı. İnsan davranışlarını; ahlak, etik değerler ve iyi niyetler belirler. Hümanizm; insanın özünde iyi olduğunu, “kötü davranışların” onları doğalarının dışına çıkardığını söyler. Bu doğru değil. Yaşayan son insan türü olan “Homo Sapiens” özünde son derece yıkıcı ve yok edici bir canlı. Tarihe bakarsak; insanın insana, doğal felaketlerden çok daha fazla zarar verdiğini görürüz.

 

Akademisyen ve yazar Ramazan Kurtoğlu’nun çarpıcı ifadesiyle; “Bir noktanın binde biri kadar, nano boyutta ölü bir proteinin arkasındaki akıl, koskoca dünyayı, yaklaşık 8 milyar insanı hizaya getirdi ve yeni bir dünya düzeninin kapılarını araladı”. Kurtoğlu “Sanal Para, Sentetik İnsan, Lego Din ve Mahşerin Dört Atlısı” adlı kitabında, neden paranın ortadan kaldırılacağını, yenidünya düzenin nasıl kurgulandığını ve adım adım nasıl hayata geçirileceğini çok açık bir dille anlatıyor. Yenidünya düzeninde ekonomik eşitsizliğin, biyolojik eşitsizliğe evirileceğini göreceğiz. Çünkü beyinsel gelişim yetersizliğinin, sosyal ve ekonomik eşitsizliği aşan boyutu var. Dünyanın nüfusunun yüzde 1’inin yönettiği bir dünyada, çağdaş bir kölelik sistemi geliyor. Tarihteki “Efendi- Köle” ilişkisi yeniden başlayacak. Bill Gates ile birlikte, G20 zirvesinde alınan kararların mimarı Klaus Schwab; “Dünyaya “Great Reset” (Büyük Sıfırlama) zamanı geldi. Yüzde 1’lik elitler içerisinde yer almayan, bilgi teknolojisi üretmeyen, yüzde 99’un hafızası silinsin, inandığı değerlerden soyutlansın ve akıllı şehirlerde “yarı robotik” hale getirilerek denetlensin” diyor. G 20’nin bu “İnsan 2.0” projesine, Türkiye de imza attı. İşin trajik yanı, bu kararlara iktidarın da muhalefetin de destek vermesi. Yapılmak istenen; insanı dönüştürerek, “yaradılışa müdahale etmek”. Küreselcilerin hedefi, insan bedeni ve insan zihni. Birinci hedef insanı dönüştürmek ve sentetik insanı yaratmak. İkinci hedef mevcut para sistemini ortadan kaldırarak dijital paraya geçmek. Üçüncü hedef ise, yeni bir din yaratmak. Lego din olarak tanımlanıyor bu din. Ağırlıklı paganizm; içinde bir miktarda Yahudilik, Hıristiyanlık ve Müslümanlık var. Nedeni insanın “inanma” ihtiyacını karşılamak. Bu nedenle mevcut dinlerden bir sentez yapma çabasındalar.

 

Dünyada parayı kontrol eden birkaç büyük aile, bir grup ulus üstü şirket, başta ABD olmak üzere bir grup devlet; 8 milyar insanın geleceğini belirlemeye karar verdiler. The Great Reset (Büyük Sıfırlama) adını verdikleri bu dönüşümün,2030 yılına dek tamamlanması öngörülüyor. Nedir bunlar? Birincisi; Pandemi Yasaları kabul edilerek, QR kod takip sisteminin hayata geçirilmesi. Diğeri ise; Küresel Merkez Bankası Dijital Parasının (CBDC) yürürlüğe girmesi ve küresel takas işlemlerinde kullanılması. Dünya 2030’da bambaşka bir düzene geçecek. Bu süreçte ABD hala belirleyici rolünü sürdürecek mi? Çin’in yerini Hindistan alacak mı? Dolar rezerv para özelliğini koruyacak mı? 2023 çok büyük olaylara gebe, inanılmazlar yaşanacak deniyordu. Ve olaylar başladı. Kesin olan tek şey, eskiye dönüşün asla olmayacağı. Bizler, “bildiğimiz dünyanın” son temsilcileriyiz. “Covid-19 sonrası” diye adlandırılan dünyada, yüzyıllar içinde oluşturduğumuz ve bizi “biz” yapan değerlerimiz yakında almayacak.  Çünkü “küreselci elitlerin” gözünde, insanın hiçbir önemi yok. Ailelerimize sahip çıkmak ve varlıklarımızı elden geldiğince korumak yapabileceğimiz tek şey.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU



Bu yazı 19197 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI