Demokrasinin temel amacı insanı yaşatmaktır. Ancak bir demokrasi ülkesi olduğu ifade edilen Türkiye’de, 2010’dan bu yana tam 1.882 kadın öldürüldü ve 1.104’ünün katili kocası, erkek arkadaşı ya da eski kocası. www.kadincinayetleri.org sitesi kadın cinayetlerini haritalandırarak veri tabanı oluşturdu, buradan faillerin öldürme bahaneleri kategorik olarak görülebilir. Bahaneler kategorisinde öne çıkanlar “aldatılma şüphesi”, “barışma isteğinin reddi” “kadının ayrılma ya da boşanma isteği”, “namus ve töre” olmakla birlikte, “saçını boyamak”, “tuzluğu uzatmamak “ ya da sadece “gıcık olmak” da öldürme bahaneleri arasında yer alıyor. Önemli bir nokta; bu cinayetlerin önemli bir bölümünde “şiddet”, “taciz” ve “tehdit” olması, bu cinayetlerin kadınların güvenlik amacıyla bir resmi kuruma başvurmalarına rağmen yaşanması ve ayrılık/ boşanma sürecinde gerçekleşmesidir. Başka bir önemli nokta ise; bu cinayetlerin bir bölümünün tarafların evlerinde, diğer bölümünün sokakta, parkta, bahçede yani kamuya açık alanlarda, erkeğin kadını planlı takibi sonucunda işlenmesidir.
Konu ile ilgili çalışmalar yapan Umut Vakfı Yönetim Kurulu Üyesi Psikiyatrist Dr. Ayhan Akçan; erkeğin kadını ve çocuklarının annesini malı olarak gördüğünü ve boşanma sonrasında bile bu görüşlerini koruduğunu ileri sürüyor ve devam ediyor: “Canlının dünyaya gelme nedeni genetik olarak neslin devamını sağlamasıdır. Canlı bu temel içgüdü ile hareket eder. Kadın erkeğine bağlanmayı, kendisini üzmeyecek erkeğinden çocuk sahibi olmayı ve her türlü ihtiyacının karşılanmasını ister. Tek eşlidir, kıskançtır, ancak sabırlıdır. Bütün kültürlerde evlenme teklifini erkek yapar, ancak kadının beklentilerinin günlük yaşamda doyurulması gereklidir. Bu beklentiler karşılandığında kadın erkeğini tek taraflı da olsa doyurur. Ortaya çıkan bu rahatlık halini bozan erkeğin başka bir kadına gitmesidir. Böyle bir halde ayrılık kararını kadın verir. İşte bu aşamayı Psikiyatrist Akçan erkeğin “bittiği an” olarak tanımlıyor. Çünkü erkek genetik olarak vaz geçemez. Erkek bir kere evlenir, o da çocuğunun annesidir. Eski kültürlerde de bu nedenle boşanma yoktur, kürtaj yoktur.”
Dikkat edersek ortada genetik bir güdüden söz ediliyor. Yani insanın doğuştan gelen, ilkel yönünün güdülediği bir davranışlar süreci. Biyolojik benliğin taleplerine göre hareket eden bir insan var karşımızda. Süper egonun yardımı ile egonun biyolojik benliği aşması gelişmişlikle doğru orantılı. Bu yapılmadığı takdirde, biyolojik benliğin bitmeyen dürtülerinin öfkeye, sonra da cinayete dönüşmesi bizi şaşırtmamalı. Ayrıca günümüze dek varlığını sürdürebilen tek insan türü “homosapiens”in, yani bizim, güdüleriyle hareket eden ve biyoloji tarihinde en çok bitki ve hayvan çeşidini ortadan kaldıran en ölümcül tür olduğumuzu da unutmayalım.
GÖSTERGELER (%) |
TOPLAM |
ERKEK |
KADIN |
Okur- yazar olmayan nüfus oranı(25+ yaş) |
5,4 |
1,8 |
9 |
Yükseköğretim mezunu kadınların oranı (25+ yaş) |
15,5 |
17,9 |
13,1 |
İstihdam oranı (15+ yaş) |
46 |
65 |
27,5 |
İşgücüne katılım oranı (15+ yaş) |
51,3 |
71,6 |
31,5 |
İşsizlik oranı (15+ yaş) |
10,3 |
9,2 |
12,6 |
Genç işsizlik oranı (15- 24 yaş) |
18,5 |
16,5 |
22,2 |
Yukarıdaki tablo Türkiye İstatistik Kurumu’nun 2017 yılı çalışması ve bize Türkiye’de erkek- kadın eşitsizliğini aşağıdaki başlıklarla somut biçimde ortaya koyuyor;
Evlilik yeni bir aile kurmak, yeni bir yaşam tarzı oluşturmak demektir. Ekonomik, sosyal, kültürel, duygusal, cinsel boyutları olan ve çok ciddi bir iletişim becerisi gerektiren karmaşık bir süreç. Biz insanlarımızın hiçbir temel eğitim almadan, imza attıktan sonra bu zorlu süreci yönetmesini bekliyoruz. Her şeyden önce eşlerde ortak bir duyuş ve düşünüş birliği, yani ortak bir “kültür” gerekiyor. Kültür ise ulaşılan medeniyet seviyesinin göstergesidir. Genetik güdülerin dışında davranışlara yön verebilmek, ancak kültürel evrim ile gerçekleşebilir. Bir başka deyişle ilkel güdülerin önüne geçebilmek ilkel yönün “ehilleştirilmesi” ile mümkündür. Bu ise kadını ile erkeği ile insana yatırım yapmak, eğitmek, meslek sahibi yapmak, ekonomik bağımsızlık kazandırmak demek. İnsanın yaşamını sorgulayabilmesinin, kulluktan çıkmasının, kendi aklıyla hareket edebilmesinin, bireysel tercihleri yapabilmesinin başka yolu yok.
TUİK 2017 kadın istatistiği bize kadın ile erkek arasında, hala ne denli büyük bir eşitsizliğin olduğunu gösteriyor. Kadının mesleği, kendini geçirecek parası yok, kaderi eşinin ya da anne- babasının insafına kalmış. Devletin kurumlarına yaptığı güvenlik başvurusuna karşın, devletin koruyamadığı kadınlarımız hunharca öldürülüyor ve biz seyrediyoruz. Cinayetler öylesine sıradanlaştı ki, haber niteliği bile taşımıyor artık. Ancak tablo çok vahim ve sürdürülebilir değil. Erkekleri tutuklayıp, hapse atarak sorunu çözemeyiz. Çözüm, erkeklerin ilkel güdülerinden kurtularak ”insan” olmasındadır. Çözüm, her iki cinsin eğitilmesinde, iş bulmasında, geliriyle temel ihtiyaçlarını karşılayabilmesindedir. Bütün bunlar siyasetin sorumluluk alanına girer, siyasal iktidarın öncelikli işidir ve yapmamanın hiçbir bahanesi olamaz.
Tuygan ÇALIKOĞLU
tuygan@hotmail.com www.tuygancalikoglu.com.tr
Kaynak:
www.kadincinayetleri.org www.tuik.gov.tr www.umut.org.tr Sapiens, Yuval Noah Harari