thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Dinlemeyi Bilmiyoruz
Tarih: 11-12-2022 09:36:00 Güncelleme: 11-12-2022 09:36:00


TBMM Genel Kurulu’nda çıkan kavgada; Ak Parti Bursa Milletvekili Zafer Işık’ın yumruklu saldırısına uğrayan İYİ parti Trabzon Milletvekili Hüseyin Örs, aldığı ölümcül darbe sonucunda ölüm noktasına geldi. Ancak elektro şokla hayata döndü ve yoğun bakıma alındı. Kavganın; TBMM’de, yani Türkiye Cumhuriyeti’nin anayasal devlet organında çıkması çok düşündürücü. İktidarın hoşgörüsü kalmamış, muhalefete tahammül yok. Yaşananlar, kutuplaştırılmış Türkiye’nin nasıl bir gerilim içine girdiğinin somut bir örneği. Toplumsal barış tehdit altında. Ancak demokrasinin değerleri, siyasal çıkarlar için asla feda edilmemeli. Demokrasi halkın egemenliğine dayanır, Meclis halkın temsilcilerinin görev yaptığı yerdir. Halkın temsilcisi sıfatını taşıyan milletvekillerinin, düşüncelerini özgürce ifade edebilmeleri en temel haklarıdır, dahası görevleridir. İktidarıyla, muhalefetiyle bütün milletvekillerinin bu hakkı kullanmaları esastır.

 

Türkiye’de yaşamın her alanda görülen çatışma kültürü, ne yazık ki TBMM’de bile karşımızda. Bu durumu yaratan iktidarın “kutuplaştırmayı” bir strateji olarak benimsemesi. Ak Parti bu strateji ile oylarını artıracağını düşünüyor. Dahası, kötü yönetiminden kaynaklanan sorunları“iç ya da “dış düşman” ile açıklamaya çalışıyor. İktidar yaşanan sorunlar karşısında “Ben şurada hata yaptım, burada yanıldım” demek yerine, hep sorumluluk yükleyeceği bir düşman arayışında. Seçmen doğal olarak etkileniyor. Bunun sonucu olarak kutuplaşma toplumsallaşıyor ve gerilim tırmanıyor. OlanTürkiye demokrasisine oluyor ve demokrasiye güven ciddi biçimde zedeleniyor. Kavgaların temelinde, toplum olarak “dinleme kültürüne” sahip olmayışımız yatıyor. Bunun sonucu iletişim çatışmaları meydana geliyor. Bu süreç şiddet yaratan bir süreç. Hepimizi, yaşamın her alanında tehdit ediyor. Sorunu anlama ve çözümü için; konuyu ayrıntılı olarak irdelediğim“ Dinlemeyi Bilmiyoruz” adlı makalemi, tekrar yayımlama ihtiyacı duyuyorum.

 

                                                                           ***

Çocuklara önce konuşmayı, sonra okumayı ve yazmayı öğretiyor, ancak dinlemeyi öğretmiyoruz. Bu nedenle toplum olarak dinleme kalitemiz çok düşük. Çünkü dinlemenin iletişimdeki önemini bilmiyoruz. Dinleme olmadan da anlama olmuyor; yanlış anlamalar, kopukluklar iletişim çatışmalarını doğuruyor. Bu sürecin yarattığı şiddet günlük yaşamımızda sıradanlaşmış durumda ve hepimizi tehdit ediyor. İnsanların birbirlerini anlayabilmesi için öncelikle birbirlerini dinlemeleri gerek. Dinlemek ise karşımızdakinin ne demek istediğini anlamaya çalışmak demek. Söyleneni doğru anlamak tarafsız ve nesnel olmaya ve konuşmaya odaklanmamıza bağlı. Evde, okulda, işte, siyasal, sosyal ve ekonomik yaşamda baş gösteren gerilimler her geçen gün artıyor. Yazılı ve görsel basın; birbirlerini anlamayan, çatışan, şiddet sergileyen her kategoride insanlardan besleniyor. Dinlemek için konuşmaya kulak vermek yetmez, çünkü dinlemek duymanın ötesinde anlamayı ve öğrenmeyi içerir. Bu amaçla dikkatin, konuşmaya yoğunlaşması gerek. Dinleme, karşı tarafın vermeye çalıştığı mesajı anlama ve ona karşılık verme etkinliği olarak tanımlanıyor. Kullanılan sözcüklerin yanında, ses, vurgu, jest ve mimiklere duyarlı olmak da çok önemli.

PISA testlerinde OECD ülkeleri arasında son sıralardayız. Matematik ve fen bilimlerinin yanında kendi anadilinde okuduğunu anlamayan çocuklarımız var. Bunun temelinde dinleme eksikliği yatıyor. Öğrenmenin en temel yolu olan dinleme eylemi işitmekten farklıdır. İşitmek istek dışı gerçekleşirken, dinlemek çocukluk yaşlarında öğrenilmesi gereken bir beceridir. Araştırmalara göre uyanık olduğumuz zamanın yüzde 80’i diğer insanlarla iletişim kurmakla, bunun yüzde 45’İ de karşımızdakileri dinlemekle geçiyor. Bu nedenle dinleme, iletişimin en önemli öğesi. Dinleme uzmanı Prof.Dr. Lyman K. Steil dinlemenin dört aşamadan oluştuğunu söylüyor. İnsan, mesajı önce “duyuyor”, “yorumluyor”, “değerlendiriyor” ve “cevaplandırıyor”. Araştırmalara göre; insanlar söylenenlerin ancak yüzde 50’sini anlıyor, değerlendiriyor ve aklında tutuyor, iki gün içinde de yarısını unutuyorlar. Bu nedenle yaşanan maddi ve manevi zararlar çok yüksek. Yanlış dinleme yüzenden kaybedilen zaman ve ilişki kalitesi hem iş yaşamımızı hem özel yaşamımızı olumsuz etkiliyor. Çünkü düşüncelerimizi, duygularımızı ve ideallerimizi paylaşma ihtiyacımız var. Bu; yalnız kalmamanın, soyutlanmamanın tek yolu.

 

Uzmanlara göre, dinleme zorluğunun temelinde yatan nedenlerden biri fizyolojik. Dakikada 400- 600 kelime dinleme kapasitesine sahip insanlarız, konuşma kapasitemiz ise kabaca 125 kelime. Bu nedenle karşımızdaki konuşurken başka şeyler düşünme fırsatımız var. Dinleme zorluğunun bir başka nedeni okullardaki yetersiz eğitim. Okullarda çocuklarımıza dinlemeyi öğretmiyoruz, otoriter eğitim sisteminde dinlemeye zaten yer yok. İtiraz eden, söyleneni kabul etmeden önce sorgulayan, kendi akılını kullanan öğrenci “makbul öğrenci” değil. Eğitim sistemimiz itaate ve ezbere dayalı. Öğretmenler de çoğunlukla aldıkları eğitime uygun ve kendilerinden beklenen bu görevi, ister istemez yerine getiriyorlar. Öğrenciler analitik düşünme becerisi edinmeden, salt başarılı olma, yani sınıf geçme çabası içindeler. Bilgiye ulaşma, işleme ve yaşama geçirme gibi bir dertleri yok. Zaten ana- babaların da beklentisi bu; çocukların sınavlarda başarılı olması ve iyi bir işe yerleşmesi. Sonra da katma değeri çok düşük insanlarla, gelişmiş bir toplum olmayı ve refah düzeyimizin artmasını bekliyoruz. Gerekli iletişim ve müzakere becerisi edinmeden yaşam mücadelesine başlıyoruz. Bazılarımız yetişkin yaşlarda bu eksikliği fark ederek, kendi iradeleriyle ya da şirketlerin programlarıyla kurslara katılıyorlar. Ancak iletişim becerilerimizi arttırmak için yaptığımız bütün bu çabaların içinde, iletişimin en önemli unsuru olan “dinleme” yeterince öğretilmiyor.

 

Dinleme sorunu, karşımızdakinin beklentisini yanlış anlamaktan da kaynaklanabiliyor. Karşımızdakini, sorunlarına çözüm bulmamızı istediği düşüncesi ile dinlemek istemeyebiliriz. Zaman zaman böyle durumlar yaşanabilir. Maddi, manevi sorunlar için yardım talepleri olabilir. Ancak genelde insanlar düşünce ve duygularını paylaşmak isterler. İstedikleri onları anlamamızdır, neler yaşadıklarını bilmemizdir. Ünlü psikolog yazar LeoBuscaglia “Beni dinlemeni istediğimde bana öğüt vermeye başlıyorsun, senden istediğimi yapmamış oluyorsun.” der. Çünkü inanlar sadece kendilerini “dinlememizi” isterler, daha fazlasını değil. Empati olmadan dinleme olmaz. Kendimizi karşımızdakinin yerine koymadan, onun ne hissettiğini anlayamayız. Sonrasında da karşımızdakine ne hissettiği hakkında düşüncelerimizi söylememiz gerek. Bu onu dikkatle dinlediğimizi ve anladığımızı gösterir. Bunu yapmak karşımızdakini mutlaka “onaylamak” anlamına da gelmez, ama karşımızdakini “anladığımızı” gösterir. Çatışmasız, kavgasız iletişimin tek yolu budur.

 

İyi bir dinleyici olmak esnek olmamıza bağlı. Karşımızdakini çeşitli nedenlerle dinliyoruz. Konuşmadan keyif alabiliriz, fikir alışverişi yapabiliriz, bilgileri değerlendirebiliriz ya da salt empati sergileyebiliriz. Her durumun dinleme kalitesi doğal olarak aynı değil. Bütün bu süreçlerde dinleme alışkanlığımızı sorgulamamız gerek. Toplum olarak çok hata yapıyoruz. Taraflıyız ve ön yargılı dinliyoruz. Bilmeliyiz ki, taraflı dinleyici gerçekte dinlemez. Karşısındaki konuşurken ne diyeceği üzerine yoğunlaşır. Bunu televizyonların tartışma programlarında sıklıkla görüyoruz. Adı, sıfatı büyük birçok konuşmacı, karşısındaki konuşmacıyı dinlemiyor. Hatta dinlemeye bile katlanamıyor, müdahale ediyor, sustuğu takdirde söyleneni onayladığı anlaşılacak diye kaygılanıyor. Çünkü üzerinde baskı var, “tribünlere oynuyor”, taraftarlarına şirin gözükmeye çalışıyor. Konuşmacıların bu şekilde davranarak topluma çok kötü rol model oldukları bir gerçek. Diğer taraftan; cinsel, etnik, dinsel, mezhepsel, coğrafi farklılıklarımız kesinlikle dinleme kalitemizi etkiliyor. Kimliklerin dışında karşımızdakinin yaşı, aksanı, mesleği ya da konumu nedeniyle de pozisyon alıp dinlemediğimiz oluyor. Sergilediğimiz önyargıların temelinde bize öğretilen kaygılar, korkular var. Zihnimizi bu korkulardan arındırmadan özgürleşmek, karşımızdakini anlama çabasına girmek ve dikkatimizi söylenene yoğunlaştırmak mümkün değil. Toplumda farklı düşünceyi dinlemeye katlanamayan insanların sayısı hızla yükseliyor. Sonuçta toplum kutuplaşıyor, aynı coğrafyada aynı kültürle yoğrulmuş insanlar, bırakınız birbirlerine güvenmeyi ve sevmeyi, birbirlerinden nefret eder hale gelmiş durumdalar. Nefret suçlarındaki artış çok vahim. Temelinde, birbirimizi anlamama, birbirimizi dinlememe yatıyor.

 

İster doğada bir kuş cıvıltısına, rüzgâra ya da dalgaların sesine kulak verirken, ister kendimizle konuşurken veya diğer insanlarla iletişim kurarken neyi dinlediğimiz değil, nasıl dinlediğimiz önemli. Ancak bunu yapmak hiç kolay değil. Çünkü hepimizin bir geçmişi var, aldığımız eğitim ve onun şartlandırmaları var. Dinlerken bunları yansıtıyoruz ve söylenenleri pek dinlemiyoruz. Bu nedenle insanın zihnini, kendisini engelleyen geçmişinden arındırması gerek. Önce zihnini sessizleştirmesi, sonra dinleyip, öğrenmesi gerek. Varoluş sorunun çözümü, insanları sevmekten geçiyor. Onları derin bir dikkatle dinlememiz, anlamamız ve anladığımızı onlara aktarmamız gerek. Yaşamdan zevk almak bunu başarmamıza bağlı. Aksi takdirde, refah düzeyimiz ne olursa olsun yoksulluğu aşmamız ve mutlu olabilmemiz mümkün değil.

 

(*) Bu makalem, 2021 yılında yayımlanan RUHSUZLUK adlı kitabımda yer almıştır

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

 



Bu yazı 19473 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI