thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Tuygan Çalıkoğlu


Facebookta Paylaş









Huzur Nerede?
Tarih: 19-08-2018 08:59:00 Güncelleme: 19-08-2018 08:59:00


Yaşamda ulaşmak istediğimiz başarı, statü, mal, mülk, şan, şöhret gibi hedefler var. Yıllarca çabalayıp bu hedefleri yakalamak ve tatmin olmak istiyoruz. Ancak yaşanan tatmin uzun süreli olmuyor ve bir süre sonra boşluğa düşüyoruz. “Aradığım bunlar değil” diyerek yeni tatmin arayışlarına giriyoruz. Aradığımız aslında “huzur”. Bu kavrama yüklenen anlamlar kişiye göre değişiyor; Ağız tadından barışa, dirlik- düzenlikten iç rahatlığına, refahtan tasasızlığa dek uzanıyor. Ancak huzur, büyük ölçüde sükûnet, sakinlik ve dinginlik demek.

 

Huzur için şimdiki zamanda kalmak zorundayız. Ancak çoğunlukla an’ da mevcut olamıyoruz. Zihnimiz ya geçmiş deneyimlerimizle meşgul oluyor ya da kendi ürettiği gelecek projeksiyonları ile buna engel oluyor. Bu nedenle, nadiren şimdiki zamanda ve burada bulunuyoruz. Zihin kaygılar, korkular, iç hesaplaşmalar ve keşke’lerle bize dinlenme imkânı vermiyor. Yarattığı kafa karışıklığı ile kişiyi tüketerek mutsuzluğa götürmesi kaçınılmaz oluyor. Zihnimizin bizi tutsak etmesine izin vermemeliyiz. Gerçek özgürlüğe sahip olmamız bunu başarmamıza bağlı.

 

Deneyimlediğimiz her duygusal acı içimizde yaşamaya devam ediyor. Geçmişte yaşanan acıların kalıntıları bedenimizi ve zihnimizi meşgul eden bir negatif enerji alanı oluşturuyor. Dikkat ederseniz geçmiş hakkında gereksiz bir biçimde düşünüyor ve konuşuyoruz. Bunlar şimdiki zamandan kaçışın göstergeleri. Hepimizin hatırladığı ve hatta özdeşleştiği bir geçmişi var. Bir yanda ilk çocukluk deneyimlerimiz var; diğer tarafta yaşadığımız coğrafyada, bulunduğumuz zamanın toplumsal ve kültürel koşullandırmaları var. Bütün bunlar bizim dünyaya bakışımızı belirliyor; Dünyayı nasıl görüyoruz? Nasıl tepki gösteriyoruz? Ne düşünüyoruz? Ne tür ilişkilere giriyoruz? Hayatımızı nasıl yaşıyoruz? Bunların bilincine varmak ve bunlardan kurtulmak kolay değil. Eckhard Tolle geçmişi dipsiz kuyuya benzetiyor ve geçmişe daldığımızda oradan çıkamayacağımızı söylüyor.

An ’da mevcut olamamamız, bilinçsizliğimizin çeşitli düzeylerde tezahüründen kaynaklanıyor. Yani düşüncelerimizle, duygularımızla, tepkilerimizle, arzularımızla ve nefretlerimizle özdeşleşerek yaşıyoruz. Bu süreçte bizi egosal zihnimiz yönetiyor. Rahat ve huzur içinde olamıyoruz. İstediğimiz şeyi elde ettikten kısa süre sonra da doyumsuz hale geliyoruz. Bir başka deyişle tatmin tatminsizliği doğuruyor Egomuzu hem savunmak hem de onu sürekli olarak beslemek zorundayız. Bunlar mal- mülk, yaptığımız iş, statü, itibar, bilgi, eğitim, fiziksel görünüm, ilişkiler, kişisel ve ailesel geçmiş, milliyetçi, ırkçı, dini aidiyetler. Bu mücadele insanda hafif huzursuzluk, hoşnutsuzluk, can sıkıntısı ya da sinirlilik hali yaratıyor. Bunlar çoğu insanın normal hali. Eckhardt Tolle birçok insanın bu ruh halinden kurtulmak için alkol, uyuşturucu, seks, yemek, TV ve alışverişi, bir anestetik olarak kullandığını ifade eder. Kaygı verici olan; dengeli kullanıldığında zevk verici olan bu faaliyetlerin, son derece kısa süreli rahatlamalar için kullanıldığında, zorlayıcı ve bağımlı kılıcı bir niteliğe dönüşme riski barındırması.

 

Sıradan bilinçsizlikteki huzursuzluk, işler yolunda gitmediğinde, yani ego bir tehditle karşılaştığında daha bir yoğunlaşıyor. Yaşamımızda gerçek ya da hayal edilen büyük bir mücadele ortaya çıktığında, tehdit ya da kayıplarla, çatışmalarla yüz yüze geldiğimizde bilinçsizliğin derin acısıyla karşılaşıyoruz. Bu durumu, bir ıstırap ya da mutsuzluk hali olarak tanımlamak mümkün. Sıradan bilinçsizlikte, olana alışılmış bir direnme huzursuzluğu ve hoşnutsuzluğu var. Derin bilinçsizlikte ise; bu direnme, egoya bir meydan okuma ya da tehdit nedeniyle yoğunlaşıyor. Sonuç olarak öfke, korku, saldırganlık, depresyon vs. gibi yoğun olumsuzluklar meydana geliyor. Derin bilinçsizlik acı-bedenimizle özdeşleşmemiz, onunla birlikte yaşamamız demek. Fiziksel şiddet ancak bu derin bilinçsizlik durumunda ortaya çıkıyor. Ürkütücü olan; bir insan kalabalığının, hatta tüm bir ulusun olumsuz bir ortak enerji alanı üreterek fiziksel şiddeti kolayca yaratabilme potansiyelinin varlığı.

 

Yaşam mücadelesiyle ve onun zorluklarıyla nasıl başa çıktığımız bilinç düzeyimizin en iyi göstergesidir. İnsanlar yaşam mücadelesi verirken, daha bilinçli ya da daha bilinçsiz hale gelebilirler. Sıradan faaliyetlerimizde, örneğin evde tek başımıza otururken, yolda yürürken, yemek yerken ya da birini dinlerken “orada” olamıyorsak; işler kötüye gittiğinde, zor durumlarda, zor insanlarla karşılaştığımızda, tehdit veya kayıplarla yüz yüze geldiğimizde kesinlikle bilinçli kalamayız. Korkularımız bizi ele geçirir ve derin bilinçsizliğe çekilmemiz kaçınılmaz olur. Bu zorluklar bizim bu dünyadaki sınavlarımız. Bu zorluklarla başa çıkma biçimimiz, hem kendimize hem de diğerlerine bulunduğumuz bilinç düzeyini gösterir. İşler yolunda gittiğinde daha yüksek bilinç geliştirmemiz şart. Çünkü gelişmemiz ve mevcudiyetimizin gücünü arttırmak buna bağlı. Böylelikle kendimizde ve çevremizde yüksek frekanslı bir enerji alanı oluşturabiliriz. Bilinçsizlik, olumsuzluk, uyuşmazlık ve şiddetin varlığını yok etmek bunu başarmakla mümkün.

 

An ‘da mevcut olmak demek, düşüncelerimizin ve duygularımızın tanığı olmayı öğrenmek demek. Sıradan bilinçsizlik halinin rahat ve huzurlu olmamızı nasıl engellediğini bilmek zorundayız. Düşünme düzeyimizde yargılama var, hoşnutsuzluk var, direnç var. Sürekli gizli huzursuzluk hali bugün dünyayı tümüyle etkisi altına alan Batı uygarlığının en temel özelliği olarak karşımızda. Gerçekte ise, bu gizli huzursuzluk hali yüzyıllar öncesinden geliyor. Kökeninde ise insanın sonu gelmeyen istekleri ve arzuları yatıyor.

 

Kaygılıysak ve geleceğe yönelik kafamızda sorular varsa, geleceğe ait bir duruma yoğunlaşıyorsak, bize korku yaratan zihnimizin tutsağı olmuşuz demektir. Bu mevcut olmayan bir durumdur ve bizim yarattığımız bu durumla başa çıkmak gibi bir anlamsızlık söz konusudur. Geleceğin bizi geçmişten kurtaracağını düşünmek boşunadır. Bu bir yanılsama, yani illüzyondur. Çünkü sadece “şimdi” bizi geçmişten kurtarabilir. Geçmişle başa çıkmak için, dikkatimizi geçmişe değil, şimdiki zamana vermek zorundayız. Şimdi ortaya çıkan davranışlarımıza, ruhsal durumunuza, korkularımıza ve arzularımıza.  İçimizdeki geçmişle onu yargılamadan, eleştirmeden birlikte olabilmeliyiz. İşte ancak o zaman geçmişle başa çıkabiliriz. Geçmişe giderek değil, “şimdi ”ye gelerek kendimizi bulabiliriz. Gerekli olan, bizim an’ da bilinçli mevcudiyetimizdir. Biz an’ da kaldıkça geçmiş ortadan kalkar. Geçmiş artık yoktur, gelecek ise henüz gelmemiştir. Huzur, neşe, mutluluk özgürlük ve aydınlanma yalnızca şimdiki an’ da bulunabilir. Yaşamla randevumuz şimdiki an’ dadır.

 

Tuygan ÇALIKOĞLU

tuygan@hotmail.com   www.tuygancalikoglu.com.tr

Kaynak: Şimdi’nin Gücü,  Eckhardt Tolle

Huzur Şimdiki Andadır- Huzurun Kendisi Olmak, Thich Nhat Hahn



Bu yazı 13016 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI