thejrc.org
Bugun...
Bizi izleyin:


Saim Yavuz


Facebookta Paylaş









Böyle Gider Mi?
Tarih: 13-01-2019 09:12:00 Güncelleme: 13-01-2019 09:12:00


Toplumsal tarih çok karmaşık, çelişkili, çatışmalı, birbirine bağlı ve bağımlı birçok faktörün bir arada bulunduğu, derinlemesine ve yaygın ilişkiler ağını içeren bir süreçler toplamı. Bugüne kalanlar/ kullandıklarımız ise toplumsal kültürlerimiz. Geçmiş nasıl bugünü oluşturduysa, bugün bizim yaptıklarımız/katkılarımız da gelecek toplumun oluşumunda yaşayacak.

 

 

Bugünkü siyaset yapma gerçeğimiz, geleceğe hangi pratiklerle hangi değerleri bırakacak? Siyaset ortamında ve siyaset aktörlerinde hangi kültürün yaşamasına oluşturulmasına katkı sağlayacak? Geçmişin değerlerine yaslanır ve kullanırken, geleceğin değerleri için de sorumluluğumuzu aklımızda tutarak, toplumun tarihsel oluşumunun bir parçası olabilmeyi nasıl becerebilir ve hak edebiliriz? Hakîm olan “sıfır toplamlı” siyaset anlayışından nasıl kurtuluruz, siyaset yapmayı öğrenilmiş alışkanlıklardan nasıl kurtarırız?

 

 

İddialı bir hâlden söz etmiyorum. Kendi sadeliği içerisinde kavramlara da fazla takılmadan, bugün yaygın olan ve kabul gören, herkesin müştereği haline gelen katılımcı demokrasi anlayışını benimseyerek bulunduğumuz siyasi yapılarda yeni siyaset yapma biçimlerini gerilim yaratmadan, pratiklerimize nasıl yansıtabilir, nasıl uygulayabiliriz? Bunun için iktidarda ya da muhalefette olmak gerekmiyor. Neredeysek orada!

 

Bu yazı yayımlandığında, CHP’nin belediye meclisi ve il genel meclisi aday adaylarının sıralaması (üye oylaması ve ilaveten oylanmamış, birileri tarafından karar verilmiş fermuarla) belirlenmiş olacak. Yaklaşık iki aydan bu yana partililerin ve partili olmayan demokrat unsurların “sıkıntıyla”  izlediği bu süreç; pazarlıklar ve imkânlar bakımından eşit ve adil olmayan koşullarda gerçekleşen seçimle tamamlanmış olacak. Çıkan sonuca -büyük ihtimalle-  razı olunacak, ama herkes yine kendi bildiği yoluna, yoldaşıyla devam edecek. Şimdilik!

 

 

Soru şu: Bu süreç eski alışkanlıklarla mı yürütülüp yönetilmeliydi?

 

İki aylık süreç bir başka biçimde ve içerikte katılımcı usulde, demokratik bir anlayışla gerçekleştirilip yönetilemez miydi? Yeni anlayış gereği, bu eski usul siyaset yapma “sanatı” sona erdirilip, yeni bir pratik ve yeni bir işleyiş yaratılamaz mıydı? Parti üyelerinin belirleyici olacağı, içe dönük bu çalışma demokratik temelde, açık ve şeffaf işleyen bir süreçle nasıl toplumsallaştırılabilir ve yönetilebilirdi?  Nasıl mı?

 

 

Aday adayları belirlendiği andan itibaren parti yönetimi, aday adaylarını parti üyeleriyle ve halkla çeşitli platformlarda buluşturmayı gerçekleştirseydi;

 

Mahalleler düzeyinde toplantılar/buluşmalar düzenleyerek adayların “kimdir, neden adaydır, anlayışı nedir, yönetsel ve kişisel yetkinlikleri nedir, uzmanlık ve birikimi nedir” gibi özelliklerini ortaya çıkaracak, partililere tanıtacak düzenlemeleri iki ay boyunca yapsaydı;

 

Çeşitli mesleklerden ve bilim insanlarından ve deneyimli akil partililerden oluşturulmuş bir komisyon da ayrıca adaylarla görüşmeler yapsaydı;

 

Ve bunların sonuçları bütün aday adaylarını kapsayan ortak bir tanıtım kampanyasıyla toplumla paylaşılsaydı;

 

Dar bir alanda ve belirli kişiler etrafında dönen çarkın yerine kimsenin kırılmadığı, darılmadığı demokratik ve katılımcı bir ortam ve imkânlarla, açık, şeffaf işleyen bir süreç sağlansaydı;

 

Ve yine partililerin önüne konulan sandıkla katılımcı demokratik süreç tamamlansaydı; kim zarar görürdü bu uygulamadan? (Ah, bu kişisel ve günlük çıkarlar. Hesaplar, hesaplar, ama nereye kadar?)

Böylesi bir süreçten adaylar; yıpranmadan, dedikodulardan uzak, daha barışık ve parti de daha güçlü çıkmaz mıydı?

 

”Kim kazanırsa kazansın kazanan CHP olacaktır” ezberi, hamasi bir söz olmaktan çıkıp, böylesi bir süreç CHP’yi toplum nezdinde daha saygın kılmaz mıydı? 

 

 

Bütün bunları yapabilmek (zor değil), meseleye kişi/ler üzerinden bakmayıp ilkeler ve bu ilkelerle örülmüş örgüt olabilmekle mümkün olabileceğini anlamak ve bilmekten geçiyor.

 

Partinin, şu iki aylık süreçte yaptıklarına (yoksa yapmadıklarına mı) geri dönüp bakması lâzım; kaç arpa boyu yol almış! Aziz Nesin’in bir kitabı da “Böyle Gelmiş Böyle Gitmez”dir. Yoksa ‘böyle gider’ mi!

 

Saim Yavuz



Bu yazı 21951 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

ÇOK OKUNAN HABERLER
FOTO GALERİ
  • Bebişler
    Bebişler
  • Yurdum İnsanı
    Yurdum İnsanı
  • FANTASTİK
    FANTASTİK
  • ATATÜRK
    ATATÜRK
FOTO GALERİ
VİDEO GALERİ
  • Doğtaş Mobilya'dan 18 Mart'a Özel Video
    resim yok
  • 18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
    18 Mart Çanakkale Deniz Zaferi 108'nci Yıldönümü
  • Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
    Çanakkale 2015 Tanıtım Filmi
  • Barışın ve Özgürlüklerin Kenti "Çanakkale"
    Barışın ve Özgürlüklerin Kenti
  • TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
    TSK'dan Muhteşem Çanakkale Türküsü
  • Çanakkale Gangnam Style
    Çanakkale Gangnam Style
VİDEO GALERİ
YUKARI