Çanakkale Türküsü'nün Kastamonu'ya ait oluğu iddiaları üzerine çalışma yürüten Prof. Dr. Ali Osman ÖZTÜRK, Çanakkale Türküsü'nün Çanakkale'ye ait olduğunu bilimsel tez çalışması ile alarak kanıtlıyor.
Beste mi türkü mü?
Bu yazımızda, bu konuya olabildiğince açıklık getirmeye çalışacağız. Öncelikle Çanakkale Türküsü ile ilgili üç savdan söz ederek başlayalım.
1. Çanakkale Türküsü, Kemani Kevser Hanım’ın bestesidir!
Buna göre türkü, adı bilinen bir besteciye aittir. Yani; Kemani Kevser Hanım’ın “Çanakkale Marşı” zaman içinde türküleşmiştir. Bu savı destekleyen en önemli belge Şamlı Selim’in “Risale-i Musikiye/ Musiki Gazetesi (1915–1916)’dir. Onur Akdoğu bu görüşü paylaşır.
2. Çanakkale Türküsü, Destancı Mustafa’nın bestesidir!
Türkü bestedir, ancak Kevser Hanım’a değil, Destancı Mustafa’ya aittir. Bu görüşün tek destekçisi Etem Ruhi Üngör’dür .
3. Çanakkale Türküsü, anonimdir. Yani söz ve bestenin sahibi belli değildir.
Üçüncü görüşe göre ise Çanakkale Türküsü anonim bir türkü/ aşk türküsü olup Çanakkale Savaşlarında yeniden canlanmıştır. Bununla ilgili aşağıda künyelerini vereceğimiz pek çok kaynak mevcuttur. Özellikle Almanların değişik kişilerden 1917/18 tarihlerinde derlediği (1919 ve 1923 tarihli) belgeler bunu desteklemektedir.
Türkünün anonim olduğu varsayımında ise şimdiye dek Kastamonu türküsü iddiası, Çanakkale’de bile kabul gören bir durum sergilemektedir.
Bu satırların yazarı, Kastamonu türküsü savının bilimsel olmadığını düşünmekte, aksine türkünün Çanakkale’ye ait olduğunu savunmaktadır.
Neden Kastamonu olamaz?
Çanakkale Türküsünün, Kastamonu’ya ait olduğu savının tek gerekçesi, onun bu bölgede derlenmiş olmasıdır. TRT kayıtlarına böyle kayıt edildiği ve şimdiye kadar böyle anons edildiği için hafızalara böyle yerleşmiştir. Oysa diğer TRT kayıtlarında bulunan ve farklı iller/ yörelerle anılan birçok türküde de olduğu gibi bu bilimsel değildir. Yani bir türkü derlendiği yere ait değildir. Öyle olsaydı, bazen onlarca (yurtdışında binlerce) varyantı olan bir türküyü nereye ait sayabilirdik? Aşağıda görüleceği üzere Kastamonu yalnızca bir varyantın yöresidir. Aynı mantıkla düşünülünce Kastamonu’dan önceki tarihlerde tespit edilen varyantlar bu durumda aynı hakka sahip değil midir? O halde Kastamonu’nun hakkını Kastamonu’ya vermek istersek, şöyle bir sonuca ulaşırız: Kastamonu tespiti Çanakkale Türküsünün sadece bir varyantıdır. Varyantlar içinde bugün TRT sayesinde yaygınlaşıp herkesçe en çok sevileni Kastamonu’da derlenendir. Ancak bu durum türküyü Kastamonulu yapmak için yeterli değildir. Şimdi türkünün anıldığı ve yer aldığı kaynak ve derlemecilerine tarih sırasına göre bakalım.
Türkünün yayınlandığı/derlendiği/anıldığı yer ve tarihler
1914 (29 Eylül tarihli) Emrullah Nutku’nun mektubunda türküden söz edilir. Bkz. Çakır, Ömer: “Çanakkale Türküsünün Öyküsü”. Çanakkale Araştırmaları Türk Yıllığı, Sayı: 1, s. 13–35.
1915 Şamlı Selim: Risale-i Musikiye/ Musiki Gazetesi (1915–1916)
1917/18 Heffening, Willi: “Türkische Volkslieder”, Der Islam, XIII (1923), s. 236-267. Özeti için bkz. Öztürk, A. O.: “Çanakkale Türküsü 1917/18 Tarihli Bir Derleme”. Türk Lehçeleri ve Edebiyatı Dergisi, Sayı 11, Şubat 1997, s. 83–87. (Eskişehirli Çerkez Celalettin, Konya/ Beyşehir’den Mehmed, Erzurumlu Mustafa’dan ayrı ayrı derlenmiş.)
1917/18 Hadank, Karl:“Jungtürkische Soldaten- und Volkslieder” [Jön Türklerin Asker ve Halk Türküleri]. Mitteilungen des Seminars für Orientalische Sprachen 19, (Berlin), 1919, s. 63 – 92. V. Osmanlı Ordusu ana karargâhında 1917 ve 1918 yıllarında Marmara denizinin güney kıyısında küçük bir liman kasabasında Türk askerleri ve çocuklarından derlendi.
1936 Mahmut Ragıp Gazimihal: Türk Halk Türkülerinin Kökeni Meselesi, 1936. (Ayrıca bkz. “Türk Tarihinin Ana Hatları/ 3: Türk Müziklerinin Kökeni Meselesi” Musiki Mecmuası, Sayı: 407, 1984). Buradan Şinasi Özel (Türkü Dağarcığı, s. 54–56) aynı belgeyi kullanır.
1948 T.C. Maarif Vekilliği Derleme Fişi (Kastamonu) 1948.
1952 Muzaffer Sarısözen: Yurttan Sesler, 1952 (Çanakkale Türküsü). Buradan Şinasi Özel (Türkü Dağarcığı, s. 54–56), Serbülent Yasun (Halk Türkülerimiz, Cilt 2, 1976, s. 14), Şenel Önaldı (Türk Halk Musikisi Ansiklopedisi, 1977, s. 290) aynı belgeye kitaplarında yer verir.
1960 Küçükbezirci, Seyit: Issız Yuvalar Konya Türküleri, [Konya] 1960, s. 70-71 “Gışlanın önünde sıra sıra söğütler” (derleme). Buradan Cahit Öztelli (Evlerinin Önü Halk Türküleri, 1983, s. 649 “Kışlanın önünde sıra söğütler”,
1973 Refik Ünal: Atatürk’ün Sevdiği Türküler, TRT Müzik Dairesi Yayınları, THM Repertuvarı 461, Ankara 1973. (Çanakkale İçinde; Derl. ve Notaya alan M. Sarısözen. Kastamonu, Kaynak Kişi: İhsan Ozanoğlu)
1982 İhsan Ozanoğlu: “Çanakkale Türküsü”. Musiki Mecmuası, Sayı: 389, s. 8. Kastamonu Verencik Köyü’nden Rüveyde Kadın’dan derlendi. (Akdoğu’ya göre Kevser Hanım’dan sonra birinci değişim.)
1982 Yurt Ansiklopedisi, Anadolu Yayıncılık, 1982, s. 1909. (“Çanakkale içinde aynalı çarşı” Kastamonu ve Tuna üzerindeki Adakale’de derlenmiştir. Türkünün yalnız sözleri yöreyle [Çanakkale] ilgilidir”)
1983 Cahit Öztelli (Evlerinin Önü Halk Türküleri, 1983, s. 647 “Çanakkale içinde vurdular beni”, s. 834 “İstihkâmın içinde aynalı çarşı”).
1987 Morina, Irfan: “Çanakkale Türküsünün Arnavutça Söylenişi”. III. Milletlerarası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, III. Cilt: Halk Müziği, Oyun, Tiyatro, Eğlence, Ankara 1987, s. 161–166.
1993 Saatçi, Suphi: Kerkük’ten Derlenen Olay Türküleri, Anadolu Sanat Yayınları, İstanbul 1993, s. 44–47. (Kevser Hanım’a ait beste olduğunu inandırıcı bulmuyor.)
Tüm derleme yerlerine ya da kaynak kişilere baktığımızda, yalnızca Kastamonu değil, aynı zamanda Konya, Eskişehir, Erzurum, Adakale gibi yöreler ve hatta Arnavutluk ve Kerkük gibi bugünkü Türkiye sınırlarının dışında bulunan yerler de karşımıza çıktığına göre, öncelikle Çanakkale Türküsü’nün artık kesinlikle Kastamonu türküsü olmadığı açıktır. Diğer yandan Alman Willi Heffening ve özellikle Karl Hadank’ın derlemelerinin 1917 ve 1918 yıllarında Marmara denizinin güney kıyısında küçük bir liman kasabasında Türk askerleri ve çocuklarından derlendiği belirtilmektedir. Ayrıca Hadank “askerler ve çocuklar tarafından bu türkü kadar sık söylenen başka bir türkü duymadım” diye vurgulamaktadır. Keza 29 Eylül 1914 tarihli ve Emrullah Nutku’nun kaleminden çıktığı anlaşılan bir mektuba göre:
‘Birkaç günden beri Çanakkale sokaklarından askerler geçiyor, ‘Çanakkale içinde Aynalı çarşı, Anne ben gidiyorum düşmana karşı’ şarkısını söylüyorlar. At üstünde zabitler, top arabaları, mekkâre ve dere kervanları sokağımızı doldurdu. Harp olacakmış, İngiliz ve Fransız harp filoları boğazın dışında dolaşıyormuş. Buraları bombardıman edeceklermiş...’
Bu iki önemli otantik bilgi, türkünün birçok açıdan Çanakkale yöresine ait olduğunu kanıtlar. Bu açıları ortaya koymaya çalışalım: Türkülerin tasnifinde değişik ölçütler dikkate alınır . Özetle
1. İçerik (aşk, sevda, gurbet, eşkıya, Köroğlu, cinayet, ağıt, hapishane, serhat, tarihi vb.),
2. Biçim (hece sayısı, dize sayısı, uyak, metin yapısı, ezgi vb.),
3. Türküyü söyleyenler (cinsiyet ve yaş, meslek [asker, çoban, denizci, esnaf, bekçi], sayısı [solo, koro], yöresi [köy, halk, memleket], bölgesi [Trakya, Rumeli, Karadeniz, Safranbolu]),
4. Söylenme nedeni (düğün, kına, gelin, ramazan, iş, ölüm, semah vb.),
5. Söylendiği yer (okul, yol, yayla, ramazan, ilahi, semah vb.)
6. İşlevi (oyun, meyhane, ninni, güzelleme, kahramanlık, taşlama, ağıt, destan, yergi, didaktik, ilenme, toplumcu, tarikat),
7. Yaygınlık derecesi (eski, mevzii ve mahalli, az münteşir, çok münteşir, yeni, moda, yılın en sevilen vb.)
gibi ölçütleri biz Çanakkale Türküsüne uyguladığımız zaman görülecektir ki, terazinin kefesi hep Çanakkale’den yana ağır basacaktır.
Yukarıdaki bilgiler doğrultusunda bu ölçütleri türküye uyarlayalım:
Türkünün
İçeriği: Çanakkale Savaşları
Biçimi: İki dizeli, kısa kavuştaklı (özgün)
Söyleyenler: Askerler
Söylenme nedeni: Savaş, askerlik
(Aktüel olarak) söylendiği yer: Çanakkale
İşlevi: Çanakkale savaşlarını dile getirme
Yaygınlık derecesi: Eski, mahalli, moda, sevilen
Görüldüğü gibi türküyü hangi ölçüte göre tasnif ederseniz edin, Kastamonu gündeme gelmez. Her yönüyle Çanakkale ön plandadır. 1948 yılında Kastamonu’da derlenene kadar türkünün beş tane çok önemli kaydı vardır. Bunları dikkate almadan, TRT kayıtlarına Kastamonu derlemesi diye girdiği için onu bu yöreye mal etmek bilimsel değildir. Kaldı ki, halkbilimde bir türkünün derlendiği yere ait olması gibi bir kural yoktur. Yukarıdaki ölçütlere ben ayrıca “kabul” ölçütünü de dahil etmek isterim; yani Ordu’nun dereleri, Kütahya’nın pınarları, Adana’nın yolları, Bursa’nın ufak tefek taşları, Kırşehir’in gülleri, Antalya’nın mor üzümü, İzmir’in dağları ya da Konyalı Türküsü nereye ait görünüyor ve “öyle kabul” ediliyorsa, yaygınlık bakımından Çanakkale’nin içi de oraya aittir. Başka deyişle; Kastamonu’nun içi Çanakkale’yi ne kadar ilgilendiriyorsa, Çanakkale’nin içi de Kastamonu’yu o kadar ilgilendirir.
Kime aittir?
Türkünün beste mi, yoksa anonim mi olduğu sorusu ise tartışmalıdır. Onur Akdoğu ve Ömer Çakır türkünün doğuşu (yakılışı) ve yayılışı, beste olup olmadığı üzerine türkü tarihçesi açısından değerli katkılar yapmaktadırlar. Kanımca bunlar Çanakkale türküsünün Çanakkaleli oluşuna hiçbir zeval getirmez. Çünkü beste olsa da olmasa da, o artık anonim kaynaklardan derlenmiş bir türküdür. Alman Halk Türküsü Arşivi, herhangi bir ezgiyi eğer en az iki varyant halinde arşivleyebilirse onu türkü olarak kabul eder. Dolayısıyla o artık halka mal olmuştur. Aidiyeti bu haliyle el değiştirir.
Sonuç
Çanakkale Türküsü, sanılabileceği gibi, yalnızca Çanakkale Savaşları ile ilgili olduğu için değil, bugün tavrı ve diğer her şeyiyle Çanakkale’ye aittir. Türkü bugün elimizde olan varyantları bakımından anonimdir, yani halkın malıdır. Başlangıç itibariyle besteci ister Kevser Hanım, isterse bir başkası olsun, bu gerçeğe asla zarar vermez.
Yukarıda verilen kaynaklarda, Şamlı Selim’in Kemani Kevser Hanım’a ait olduğu öne sürülen notası yanında, ayrıca Mahmut Ragıp Gazimihal’in, Muzaffer Sarısözen’in, TRT’nin, İhsan Ozanoğlu, Etem Ruhi Üngör’ün ve Suphi Saatçi’nin notaları yayımlanmıştır. Kanımca en ilginç sonuç, Şamlı Selim’in 1915’te yayımladığı nota ile Willi Heffening ve Karl Hadank’ın 1917/18’de derleyip daha sonra yayımladıkları notaların karşılaştırmasıyla ortaya çıkacaktır (alanım olmadığından bu hususu müzikologlara bırakıyorum; ekte halk ağzından derlenen ve türkü araştırmalarında “anonim” diye nitelenen bu iki notayı yayımlıyoruz).